Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Ocak '14

 
Kategori
İstanbul
 

Bağdat Caddesi'nde neler oluyor.

Bağdat Caddesi'nde neler oluyor.
 

1960 Yılından bu yana İstanbul Bağdat Caddesi'nde ikamet ediyorum. Ebeveynlerim bundan 54 yıl önce Yazlık olarak düşünmüşler bu semte yerleşirken. O zamanlar Bağdat Caddesi yeni inşaa edilmişti. Denize yürüme mesafesi, en fazla üç katlı bahçeli evlerin olduğu bu güzel semt yaz aylarında bugünkü Bodrum, Marmaris ve bir çok tatil yöresinden daha sakin, eğlenceli ve dinlendiri idi.

Çocukken elerimizde deniz simitlerimiz, üstümüzde mayolarımız denize gittiğimiz, bisiklete bindiğimiz, sokaklarında arkadaşlarımızla oynadığımız, yeni yeni açılan kafelerinde ilk gençlik aşklarımızı yaşadığımız, geceleri koltuğumuzun altında minderlerimiz, ellerimizde çekirdeklerimizle sinemaya gittiğimiz bu semt hızla değişim geçirdi.

Önce tek katlı evler, bahçeler yerini apartımanlara bıraktı. Bisiklete bindiğimiz caddeler arabalarla doldu. Bizler artık değil  bisiklete binmek, karşıdan karşıya  geçmek için bile uzun süre beklemek zorunda kaldık. Daha sonra caddeye çeşit çeşit mağazalar, kafeler, lokantalar açıldı.İstanbul'un artan nüfusu karşısında gittikçe kalabalıklaşan caddede yürümek, hele hafta sonları gititkçe imkansız hale gelmeye başladı.

Bütün İstanbul Anadolu yakasının alışveriş için tercih ettiği, dünyaca ünlü mağazaların şubelerinin bulunduğu Bağdat caddesi Fransa'nın Şanzelizesine benzetilmeye başlandı.

Bağdat Caddesine çıkmak, Caddede bir kafede oturmak, Caddeden alışveriş yapmak adeta bir sosyal gösterge olmaya başladı.

Biz cadde oturanları memnun muyduk bu durumdan. Kim  gürültünün, kalabalığın gittikçe arttığı, gece sabaha kadar trafik gürültüsünden uyumanın imkansız olduğu, kalabalıktan sokağında yürünemeyen, otopark kapısına park edilen bir araç yüzünden evine giremediği bir yerde yaşamaktan memnun olur ki. Neden bırakıp gitmiyorsunuz diyeceksiniz belki. İnsanın hatıraları, ailesinin evi, ebeveynlerinin mirası, herşeyden önce İstanbul'da ev değiştirmenin gerektirdiği maddi güce sahip olma sorunu belki bizi buralardan uzaklaştıramadı. Ne mi yaptık. Yılın büyük çoğunluğunu sonradan edindiğimiz köy evlerimizde geçrimeye çalıştık.

Şimdi sorunumuz başka. Son zamanlarda Bağdat Caddemizde farklı bir şeyler oluyor. Kanun yapan büyüklerimiz tabii bizi bizden iyi düşünürler. İstanbul'un deprem tehlikesi karşısında yeni bir kanun çıkarmışlar. Kentsel dönüşüm adlı bu kanun deprem riski olan binaların yıkılıp, yerine yenilerinin inşaa edilmesini tasarlıyor.

Bu yasa gereğince şu anda Bağdat caddesinde hummalı bir inşaat faaliyeti var. Her sokakta en az 4 tane büyük apartıman yıkılıyor ve yerine yenileri inşaa edilmeye çalışılıyor. Sanırsınız İstanbul'da sedece Bağdat Caddesi'nde deprem riski var. İstanbul'un başka hiçbir bölgesinde bu kadar yoğun inşaat görmedim.Sokaklarımızda beton arabalarından, kamyonlardan geçilmiyor.

Bu binaların yıkılıp yeniden yapılmasında da büyük sorunlar var. Bir binada  belki 12 daire var. Bir tanesinin sahibinin talebi ile binaya riskli raporu alınabiliyor. Bu rapor doğrultusunda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İstanbul Altyapı ve Kentsel Dönüşüm Müdürlüğünce binanın yıkımına karar veriliyor. Bu emri alan Tapu Müdürlüğü diğer kat maliklerine binanın yıkılacağını duyuruyor. Eğer kat maliki kendini toparlayıp 15 günde itiraz ederse ne ala, tekrar olay inceleniyor. Yoksa Belediyenin öngördüğü sürede binanız yıkılıyor. Ya siz bir yıkıcı ile anlaşıyorsunuz veya belediye yıkım ücretini sizden tahsil ederek binanınızı yıkıyor.

Kaldınız mı evsiz. Bir de dünya kadar yıkım parası ödediniz cebinizden. Bu arada bir sürü müteahit var ortada. Kat maliklerinin 2/3 u bir müteahite karar verirse size hiç sorulmadan, hiç tanımadığınız bir inşaatçı evinizi yapmaya başlıyor. Tabii size verilecek olan ev daha önce yaşadığınız evin yarısı büyüklüğünde ve evin planı hakkında söz sahibi de değilsiniz. Zira nasılsa apartımanınızda inşaatçı ile yakın dostluk kurmuş komşularınız var sizin namınıza karar veren.

Eğer siz bu yapım işine razı değilseniz hisseniz paraya dönüştürülüyor ve SPK tarafından belirlenen bu bedel size ödeniyor.

Siz bir anda ailenizin anıları olan bir evden olup , elinizde hiç de değerin karşılığı olmayan bir para ile açıkta kalıyorsunuz.

Belki diyeceksiniz ki yeni, modern, daha iyi koşullarda bir eve sahip oluyorsunuz, daha ne istiyorsunuz .Olay bu kadar basit değil ve göründüğü kadar da şirin değil.

Bu olayda kimler karlı hiç o konuya girmek istemiyorum. Zaten biraz kafası çalışan ve yazımı dikkatle okuyan kişi bu olaydan kimlerin karlı çıkacağını şıp diye anlar.

Birden bir apartımanınızdaki bazı komşularınız şiddetle inşaat taraftarı ve bir müteahitin savunucusu olursa bilin ki tehlikedeniz.

Sizi, evinizi koruyan hiç bir merci ve kanun yok. Size soran da yok zaten.

Şimdi sorarım size ben kendimi bu ülkede nasıl güvende hissedeyim.

Birisi bana neler olduğunu anlatacak mı......... 

 
Toplam blog
: 826
: 1068
Kayıt tarihi
: 26.04.11
 
 

Ben emekli bir iktisatçıyım. 21 yıldır bir sanatçı annesiyim. Küçük kızım klasik müziğe eğilim gö..