Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Mart '12

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Baharı bekleyen "kumrular" gibiyiz, Tez gel anam, tez gel !

Baharı bekleyen  "kumrular" gibiyiz, Tez gel anam, tez gel !
 

Baharlar, iç gıcıklar.


Bartın’a bahar, nazlana nazlana gelir. Bir sevgiliye sunar gibi, rengini, kokusunu duyusunu, güzelliğini, gıdım gıdım verir. Birden bire “ al gülüm, ver gülüm’e dönmesin diyedir bu. İnsanlar, elde etmek istediklerine hemen sahip olup, kadir bilmezlik etmesin diyedir. Bartın’da bahar, bütün  içtenliği ile teslim olur. Bu teslim oluşta gözler kapalı, gönül yayları gergin,  göğüs kafeslerinde çırpınan kuşlar, uçmaklıdır.

Bu yıl bir haller oldu. Dünyanın her yerinde kar kış, kıyamet. Bartın da nasibini aldı. Eskidendi güneşli günlerin sırasını bilmek.  Tabiat ana ‘nın meteoroloji güzelleri, yıllar yılı aynı üç sarışındı.  İsimleri de Yer, Gök ve Su idi. Biz onları bilirdik. “Bu günkü sarışınımız, Göğe düştü.  Diğeri de yarın bu gün suya düşer.”  Derdik. Üçüncüsünü  güle oynaya beklerdik. Demek isteyeceğim, sarışın meleklerimiz vardı, bizlere baharı haber veren. Ben onlara, Güllü, Gülizar, Güldeste isimlerini takmıştım.  Ondan sonradır ki, insanlar baharı doya doya yaşarlardı. Şimdilerde bu üç sarışın, karla, kışla boğuşuyor. Telef oldular yazık.

Baharı, “kumrular” gibi bekliyoruz. Tez gel anam, tez gel!

Bartın, Mayısın başında, en biçimli baharlıklarını giyinik olarak bekler baharı. Bir nişanlı bekler gibidir. Sevdiğine verdiği söz üzerine  kavuşmak içindir o köşe başında bekleyişler.

Bartın bir sevdadır. Bartın bir rüyadır. Bartın bir seda’dır. Bartın bir hayattır ve Bartın bir mabettir. İbadet etmesini bileni de, bilmeyeni de  kolları ile sarar, içine çeker. Bahar çiçeklerinin kokusu ile içine sindirir, kokuları ile insanı bayıltarak mest eder. Bu bayılışlara, her fani candan razıdır. Hem de ayılmamacasına.

Bakalım baharı ne zaman koklayacağız. Üç sarışınımız ne zaman bulunup gelecek.

Eh, biraz da eskileri analım laf açılmışken. Bartın’da neler olurdu diye. Fakat 50 - 60 yıldan beri devam eden şu Mayıs’ın can damarı Hıdrellez artık Bartın’da yok. Herkes kendi bahçesinde, mütevazı bir törenle bu Hıdrellezi kutluyor. Eski günlere gözü yaşlı bakar oldu.

Bir “Yirmibeş Kuyusu”  mevkii vardı. Asma Caddesinin sonunda, herkes elindeki torbalarla, filelerle, bohçalarla sepetlerle nevalesini taşırdılar, yaya olaraktan. Çoluk çocuk, Bartınlılar, bu caddeden akar giderdi. Irmak bu mevkide geniştir. Motorlar ve kayıklar buraya dolardı. Irmak yolu ile de gelen olurdu. Burada su üstünde sofralar kurulur, şarkılarla, türkülerle Hıdrellez kutlanırdı.

Şimdi burası maalesef çöp toplama ve boşaltma merkezi oldu. Bartınlıların çanlarına ot tıkandı. Bir büyük şölen, yok edildi. Ne güzeldi o eski günler. Ekmek elden, su göldendi. Hiç bitmesini istemediğimiz bu güzel adetler, yok oluyor şimdi. Bartın’ın yegane araştırmacı yazar’ı, dost insan, Bartın’ın ayaklı kütüphanesi Çetin Asma, böyle yakınıyor bu işlerden.

 

Kimi insanlarda mazi, uçsuz bucaksız bir güzellikler silsilesidir ki, burada hiç güneş batmaz. Kimilerinde ise mazi, kalplerde birer yaradır:

 

“Ey sesimi duyanla,

Estonya’dan,

Pandispanya’dan

Larnaka’dan, Yozgat’tan

Kavşak Suyundan içenle,

Aladağ’dan inmeyenle

Kırtepeden kız beğenenle

Aladağ’da eşek safarisi yapanla

Aladağ’dan Boğaz’ı seyredenle

Nelledesiyiz. N’apıyosuyuz? İyi misiyiz?

Va mısıyız?

Aladağ’ın eşekleri gibi

Yan yana duralım,

“Çatal matal kaç çatal” oynayalım.

 

Hey gidi eski Hıdırellezler hey!

Ev köftelerini yufkaya sara sara

Yanında yeşil soğanla,

Bir de tere olursa

Yemenin tadına

Doyamadık daha.

 

Hıdrellez günü

Çocukluğumuza bürünsek biyo

Kısa pantolonlarımızı giysek

Değnekten atlarımıza binsek

Anamızın hoşaf tasını

Zırh diye başımıza geçirsek

Söğütten kamçımızı

Arada bir şaklatsak

Kızlara caka satsak

Dıgıdı dıgıdı diye diye

Çayırlardan geçsek.

Kızlara fiyakalar satsak!

 

Hey gidi eski günler hey.

Kafamız, yarım kalan ırmak sefasında

Damağımızda erüğün mayhoşluğu

Gönlümüz , Kırtepeli’nin dudağında…

Bir de çalsın plakta

“Yadeller aldı beni” diye diye.

 Şimdi… Gel de  uzun uzun, tren gibi öttürme. Gel de bağı bağır  bağırma “ Biyagoooooo!” diye…

 Eh, oldu olacak, siz de bir kuvvetlice bağırın biyo. Sesiniz öksürüklü çıkmasın. Kaybolan o güzel günlere  anısına. 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..