Bakalım, bu olayı nasıl kınayacaklar !?

Daha Afyon askerî mühimmat deposunda yitirdiğimiz tam 25 şehidimizin kanı kurumadan, daha 8 şehit polisimizin yası devam ederken; bugün de Bingöl'de, PKK'lı teröristler tarafından askeri konvoyun geçişi sırasında saldırı yapıldı. Bingöl Valisi Mustafa Hakan Güvençer, saldırı sonucu ilk gelen bilgilere göre 7 askerin şehit olduğunu, 63 askerin ise yaralandığını açıkladı. Vali Güvençer, 63 yaralı askerden 7'sinin durumunun ağır olduğunu belirterek; “Umarım şehit sayımız artmaz” dedi. Vali ayrıca, saldırıya uğrayan askerlerin silahsız olduğunu belirterek; "Konvoydakiler, birliklerine dönen sivil askerlerimizdi" dedi. Aynı gün, şehit sayısı 10'a çıktı...

Ülke yangın yerine dönmüşken, başımızdaki iktidar Suriyeli mültecileri, aslında vur – kaç yapan Esat karşıtı paralı askerleri kuzu gibi bakmakla; İmam Hatip Okulları açmakla uğraşıyor!.. Her şehit haberi geldiğinde; “Bıçak kemiğe dayandı… Şehitlerimizin kanları yerde kalmayacak… Şu kadar teröristi etkisiz hale getirdik… Şehitler ölmez, vatan bölünmez…” gibi, artık kanıksadığımız, hatta gına geldiğimiz açıklamalar yaptılar…

CHP’nin; “Meclis toplansın, görüşelim, size yeni yetkiler verelim” talebine, aynı iktidar mensupları; “Üç - beş Mehmet öldü diye Meclis mi toplanırmış” dediler… Öyle ya, bunların eğitim sistemini allak bullak etme, her okulu İmam Hatip yapma, kendi suçlarını hep CHP’nin üstüne sarmak, Suriyelileri beslemek, her konuda sınır komşularımızla papaz olmak gibi, çok daha önemli işleri var ya, Meclis’e ondan gelemediler zaar?

İktidar temsilcileri neyse; onların yeni yetkilerden özenle kaçtıklarını, Okyanus ötesi telkinlerle “OHAL (Olağanüstü Hal) ilân etmekten imtina ettiklerini ve ısrarla Kandil’i vurmaktan kaçındıklarını, eli beysbol sopalı efendinin buna müsaade etmediğini, artık Sağır Sultan bile duydu ve biliyor! Ama, şu ‘Milliyetçilik’te mangalda kül bırakmayan MHP’li kardeşlerimiz niye bu Meclis’in toplanmasına karşı çıktılar, işte bunu kimseler anlayamadı…

Peki, hiçbir diyet borcumuz olmayan, Suriye’nin vatan kaçkınlarını milyon dolarlar tutarındaki harcamalarla besleyeceğimize, yerini haritadan gösteremediğimiz Myanmar’a masraf edeceğimize; bu izinden dönen veya izine giden kendi asker çocuklarımızı, adam gibi uçaklarla veya helikopterlerle birliklerine güven içinde göndersek olmaz mıydı? Hani biz büyük devlettik, hani döviz zenginiydik, hani uluslar arası karizması olan bir Başbakan tarafından yönetiliyorduk!? Bize hep yalan mı söylendi!?

Bu mümkün olmazsa, zırhlı araçlarla nakilleri niye yapılmıyor? Neden 10 yıl boyunca adam gibi ve sağlam karakollar yapılmadı?

Hani biz büyük devlettik, hani döviz zenginiydik, hani uluslar arası karizması olan bir Başbakan tarafından yönetiliyorduk!? Bize hep yalan mı söylendi!? Vergisini veren vatandaşın bunları sorma ve söyleme hakkı yok mu?

Bu son olay çok düşündürücü ve vicdanları kanatan bir olaydır! Tamamen iktidarın ve ordunun ihmali ve suçudur bu!.. Bu şehit ve gazi çocuklarımızın vebali de, bu kurum ve kuruluşların başındakilerdir! Bunun artık lamı – cimi kalmadı! Yönetemiyorlar, beceremiyorlar, 75 milyon insanımızı her gün yeni acılarla sarsıyorlar!..

Hal böyle olunca, insan sormadan edemiyor: “Hâlâ o koltuklarınızda oturmaya devam edecek misiniz, yoksa bu işleri ehil ellere bırakacak mısınız!? Onurlu, gururlu ve erdemli kişilerin bir eylem biçimi olan “İSTİFAYI” düşünüyor musunuz!?"

Benim sözüm bu kadar, nokta…

Sakin KOŞAR…