Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Kasım '19

 
Kategori
Siyaset
 

Baktığını Görememek(!)

Gerçekleri çamur ile sıvayamazsınız!

Gerçeklerin er ya da geç zuhur etme gibi bir hastalığı vardır.

Türkiye’de bir şeyler oluyor…

Ekonomik tabanlı veya sosyolojik tabanlı…

Gazetecilerin veya medya organlarının görevleri nedir?

Basın mensuplarının işlevi nedir?

Gazetecilik ilke ve prensipleri çerçevesinde, topluma haber aktarımı yapmak değil midir?

Ülkede dediğim gibi bir şeyler oluyor.

Görmemek için ya kör olmak ya da ülkeye “Fransız” olmak gerek!

Türkiye’de her alanda bir kutuplaşma var. Ülkemizde siyasal kamplara göre insanlar birbirlerini “ötekileştiriyorlar”!

---*---

Sağcılık veya solculuk gereği tutturulan siyasetten ötürü, toplum kendi içinde birbiriyle oturup konuşamaz, diyalog kuramaz duruma getirildi.

Ne adına yapılıyor tüm bunlar?

Normalleşmeden ve yönetilebilir bir Türkiye’den bahis açmak artık çok zor.

Gazetecilik üzerinde durdum: Neden? Gazetecilik faaliyetleri, dördüncü kuvvet diye anılmaktadır. Siyasal güç odaklarının denetlenmesi veya dengelenmesi meyanında.

Ama, Türkiye’ye bir bakıyoruz ki…

Çok farklı gerçekler var: Bence kimsenin inkâr edemeyeceği gerçek, iktidar ne yaparsa yapsın; veya toplum içinde hangi türden bir olay gerçekleşirse gerçekleşsin, bunun iktidardan bağımsız tutulması!

İşte havuz gazeteciliğini görüyoruz…

Tamamen, “psikolojik” olarak toplumun üzerine oynamaktalar.

Ülkemiz açısından…

“Havuz Medyası”…

Büyük bir talihsizlik.

---*---

Gerçekten de eğer psikolojik olarak, yalancı bir dünyada yaşamak istiyorsanız, yani Türkiye’nin güllük gülistanlık bir ülke olduğuna kendinizi inandırmak gibi bir “zorunluluğun” içine gark olmak istiyorsanız, havuz medyasını takip etmeniz kâfi.

Toplumda bazı yozlaşma durumları var.

Ülkemizdeki “değer” kaybını görmek ve müşahede etmek için, çok üstün zekâlı olmaya da gerek yok.

Çağ…

Bilişim çağı…

Gazetelere ve haber platformlarına erişmek artık çok kolay.

Öte yandan…

Vicdanlı ve adaletli olmak da sanırım artık bir “meziyet” hâline gelecek.

Profesör veya din adamı kisveli kişilerin serdettikleri görüşlere veya fikirlere bakıyorum, sonra…

Ne kadar da haklı olduğumuza pay veriyorum:

Değer kaybı arşa yükselmiş durumda.

Kanayan vicdanları, yozlaşmış adalet yapısını bir nevi “arınma seanslarıyla" perdeleyebilirsiniz”!

---*---

Gencecik insanlar, yarınlarına “umutla” bakmaya çabalayan aileler, sessizce aramızdan ayrılırken…

Bahsettiğim gibi kimi kamu bilirkişileri, olayı orijininden saptırarak, insanları aptal yerine koyacakları bir başka noktaya çekmekteler.

Ekonomik durgunluğu…

İşsizliği…

İstihdam edilememeyi…

Yoksulluğu…

Görmemek için ne olmak lâzım?

Değersizleştirme ve arınma!

Evet, toplumun içinden ayrılan bu ülkenin birer “değerleri” olan insanlar, zannettikleri gerekçelerle yaşamlarına son vermiş olsunlar.

Bırakın…

Rahatlasınlar…

Arınsınlar…

    

 
Toplam blog
: 706
: 83
Kayıt tarihi
: 18.05.16
 
 

Ben, Uludağ Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü mezunuyum. Şuan için öze..