Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ağustos '07

 
Kategori
İlişkiler
 

Bamya

Bamya
 

Nereden çıktı şimdi bu bamya demeyin ve yazımı okuma sabrını gösterin lütfen. Bamya yani diğer adıyla Abelmoschus esculentus, ebegümecigiller (Malvaceae) familyasından olup ılık iklimlerde yetişen bir yıllık bitki türüdür.

Sapı, ılık iklimlerde 70 - 90 cm., sıcak iklimlerde 1 - 2 metredir. Yaprakları el ayası şeklinde, kökleri oldukça derinde, meyvesi ince uzun piramit şeklinde tohumları yuvarlak, oval ve yeşil renktedir. Kuraklığa uzun süre dayanabilen bamya bitkisi, dondan kötü bir şekilde etkilenecek ekolojik özelliğe sahiptir.

Bamya, yaş ve kuru olarak tüketilebilir. Tazeyken toplanmalı ve tüketilmelidir, çünkü olgunlaştıkça kartlaşır. Bamyanın kurutulması, çiçek açar açmaz toplanıp ve ipe dizilerek güneş altında bekletilmesi ile olur.

Bamya, çok değişik mutfaklarda kendine yer bulur. Bunlar arasında Akdeniz Ülkeleri, Hindistan, Japonya ve Amerika'nın güney eyaletleri sayılabilir. Bamyanın yapılış şekli de ülkeden ülkeye değişir. Ülkemizde ve genel olarak Akdeniz Ülkeleri'nde sebze yemeği olarak ya da etli tüketilen bamya, ülkemizde çok tercih edilmese de kızartılarak da tüketilmektedir.

Evet…Bamyayı ansiklopedik olarak tanıdık. Şimdi gelelim neden bamya konusuna girdiğime…

Bamya zarif bir sebzedir.Tazesi fazla beklemeye gelmez.

Aldığınız zaman eğer hemen pişirecekseniz ayıklar ve pişmeye alırsınız. Yok hemen kullanmayacaksanız ya ipe dizer kurutur veya ayıklayıp konserve yapar ya da derin dondurucunuzda saklamayı seçersiniz.

Ayıklanması ise tam bir sabır işidir.

Bamyanın tepesini dümdüz kesip atmaz, bamyayı çevirerek sebzenin tepesine oturmuş gibi görünen kalınca şapkayı , zarifçe çıkarırsınız.

Bir diğer benzetme ile bu şapkayı külahvari olacak şekilde ayıklarsınız.

Zarifçe diyorum zira kendisi gerçekten zarif bir sebzedir. Kaba-sabalığa hiç tahammülü yoktur.

Bu şekilde ayıklandığı zaman o meşhur salyasının dışarı akması önlenir.
Sonra sirkeli, tuzlu veya bol limonlu suya atarsınız ayıkladığınız bamyaları ki pişerken de salyası, sümüğü çıkmasın.

İster kıymalı ister etli olarak pişirip yenen bu sebze yukarıda da okuduğunuz üzere pek çok ülkede çeşitli şekillerde tüketilir.

Bamyanın salyalı olma özelliğinden dolayı gerek pişmeden önce gerekse pişerken özen gerekir. Pişerken mutlaka limon suyu katılmalı. Piştiğinde ağızda ekşili ama gayet hoş bir tad bırakır bamya yemeği.

Hafiftir, mideye dokunmaz. Sebze olduğundan vitamin içerir, vücuda fayda verir. Ana yemek de olur ara yemek de.

Üstelik yazın ipe dizer kurutursunuz, kışın da sofranızda yer bulur. Ama tüm bunları zamanında ve zemininde yaparsanız sonuç elde edersiniz.

Yoksa bu zarif sebze hemen tohumlaşmaya döner.İri, kahverengi tohumlarını saklayıp bir dahaki seneyi beklemek zorunda kalırsınız tadına tadabilmek için.

İnsan ilişkileri de bence bamya gibidir.

Sevgiyi sıcaklık, sevgisizliği, saygısızlığı ve sertliği soğukluk veya don, ayaz gibi tarif edersek tıpkı bizim gibidir bamya. Sevince sabırlı, uzunca süre bekleyebilen ama soğukta veya sevgisiz kalınca üşüyüp, yeniliveren…Ya da dalında koparılmayı beklerken fark edilmeyince kabuğunu sertleştirip tohuma dönüveren…

İnsanların hemen hepsi fark edilmeyi ister.

İlgi gösterilmeyi…sevilmeyi, kendisine yaklaşımlarda saygılı davranılmasını, insanca muamele görmeyi bekler…Çevresindekilerden bir alaka, yaklaşım veya dostluk görmez, varlığı ile yokluğu arasında hiçbir fark görülmediğini hissederse, hem çevresine hem kendine duvarlar örer.

Zamanla her şeyden ve herkesten uzaklaşır, küskünleşir veya tıpkı bamya gibi belki ileride fark edilirim umuduyla donanımlarını zenginleştirme çabasına girişebilir.

Kimi de kendisine yapılan bu vurdumduymazlığın hesabını bir gün sorup, o gün geldiğinde acısını çıkaracağı varsayımıyla, iç dünyasında gözle göremeyeceğimiz kötü tohumlar da biriktirebilir.

Seven ve sevilen, birbirine karşılıklı saygı duyanlar ilişkilerinin ömrünü uzun tutmak, bu ilişkiyi zamana yayarak kalıcı dostluk, arkadaşlık veya birliktelik elde etmek için davranışlarında dengeyi sabit tutarlar. Ayrıca birlikteliğe lezzet katacak , ömrünü uzatacak ve her iki tarafında tad almasını sağlayacak davranışlar geliştirirler.

İniş çıkışları minimuma indirerek ve özellikle saygıyı ön plana çıkararak sürdürülen birlikteliklerde sevgi adeta derinlere uzanan bir kök durumundadır.

Bu tür ilişkiler; düzeyli yürüyen, karşılıklı anlayışın ve özenin ön planda olduğu ilişkilerdir ki ne yapış yapış, ne vıcık vıcık, ne de sümüklü…

Bamyanın şapkasını çıkarırken de pişirirken de dikkat ettiğimiz gibi yani.

Oysa bazıları bamyanın şapkasını çıkarma sabrını göstermez. Şapka kısmını keskin bir bıçak darbesiyle tek seferde uçuruverirler.

İşte o zaman bizim zarif bamyamızın içinden kaygan, sümüğümsü bir madde dışarı akar.

Pişerken bu salgılanma had safhada olduğundan bamyamızı sirke küpüne de atsanız, bir değil beş limon da sıksanız nafiledir.

Yemeğin suyu duru olmaktan çıkar, bulanıklaşır, koyulur.

Çatala alınan bamyalar, tabaktan ağza doğru yapılan her hareketle saldığı sümüğü ile birlikte gelir. Tabakla ağız arasında uzanan sümüksü bir köprü olur adeta.
Zaten bu görüntü yüzünden o yemeği yemek istemezsiniz.

Hemen her insanın içinde iyi, güzel özellikler olduğu gibi, diğerleri tarafından hoşlanılmayacak özellikler de bulunur. Yaşadığımız süreç içinde kendimizde olduğunu bildiğimiz olumsuz özellikleri yok etmeye, güzellikleri çoğaltmaya çalışmamız insan olmanın erdemini keşfetmemizle, karşımızdakilerin değişmesini beklemek, istemek veya değiştirmeye çabalamak yerine kendimizi değiştirmek gerektiğini anlamamızla paralel gider.

İlişkilerimizde sabır, saygı ve sevgi tohumlarını karşılıklı olarak ekmeye gayret ettiğimiz zaman ister eş olalım, ister arkadaş, ister komşu, dost, ister yoldaş veya işdaş…o ılık iklimi yarattığımızda , keyifle büyüyüp sofraya gelmeye aday olan ve özenle ayıklanıp pişirilmiş bamya lezzeti tadında olur ilişkilerimiz.

Yok, öyle değil de karşılıklı saygısız, sabırsız ve sevgisiz olma eğilimindeysek daha başında tepesi kopmuş bamya misali, içerilerimizde saklı duran kötü salyalar dışarı akıp birlikteliğin şekli ne olursa olsun bozar o ilişkinin tadını. Dahası başlamadan biter ilişkiler.

Bu bozulan veya sağlıklı başlayamayan ilişkiyi usulüne uygun ayıklanmamış bamya misali tuzlu sirkeye yatırsan ne olur?

Kim o vıcık sümüğü üzerine sürmek veya yemek ister ki?

Hepinize saygılı, sevgi dolu, anlayış, hoşgörü ve sabır ile örülü, yıllara meydan okuyabilecek nice birliktelikler dilerken, sözümü bamya yemeğinin tarifi ile noktalayayım…

Sevenlere selam olsun…

BAMYA deyip de yemeğin tarifini vermezsek ayıp olur...

ETLİ BAMYA

Malzemeler ; 4 kişi için
750 gr Bamya
250 gr Kuşbaşı Et ya da Kıyma
3 adet Kuru Soğan, 3 adet Domates
5 kaşık Yağ
2 adet Yeşil Biber
1 adet Limon Suyu
3 su bardağı Su ya da Et Suyu Tuz

BAMYALARI TEMİZLERKEN
1, 5 kahve fincanı Sirke, 3 silme yemek kaşığı Tuz

Kart ve çok çekirdekli olmayan bamyaların tepeleri külahvari sivri şekilde kesilir. İçine suyun girebilmesi için alt uçları da hafifçe kesilir. Ayıklanmış bu bamyalar Tuz ve Sirkeli suya konarak yarım saat bekletilir (sirke ve tuz bamyaların salyalarını bırakmaması içindir)

Bir tencereye, 5 kaşık yağın içine çentilmiş soğan konularak hafifçe pembeleşinceye kadar kavrulur. Daha sonra 200 gr et eklenir. 10 dakika kadar daha kavrulur. Üzerine küçük küçük doğranmış 3 adet domates eklenir. 5 dakika daha kavrulur.

Daha sonra tencereye 2 yeşil biber, 1 adet Limon suyu, tuz, 3 bardak su ve yarım saat bekletilen bamyalar eklenir. Tencerenin kapağı kapatılarak 45-60 dakika pişirilir.

Afiyet olsun......

 
Toplam blog
: 79
: 1982
Kayıt tarihi
: 17.07.06
 
 

Salyangozları bilirsiniz... Onları görmeseniz bile geçtikleri yerde bıraktıkları izlerden anlarsı..