Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Nisan '14

 
Kategori
Kent Yaşamı
 

Bandırma yazıları: Bandırma’nın istikbali

Bandırma yazıları: Bandırma’nın istikbali
 

ozarsanatevi.blogspot.com


 Bir kentin kaderi bir yöneticinin , bir insanın isteğine bağlı olarak şekillenebilir mi?

Bunu çoğu insanlar kabullenmezler. Kuşkusuz bir kentin biçimlenmesinde çok sayıda etken vardır ama bakıldığında tek insanın etkisi  uzun erimde bir derece  doğru olarak çıkabiliyor.

Bandırma’nın Kurtuluşu (17.Eylül.1922) olarak kabul edilir. Ve  bilinir ki Yunan çekilirken Bandırma’yı yakıp yıkmıştır. Çıkan yangın kenti mahvetmiş; o zaman yapılan evlerin çoğunluğunun ahşap olduğu düşünülecek olursa, kentin dörtte üçü ortadan kalkmıştır.

Babannem , o günleri şöyle anlatırdı: “Yangın Koçkoçan Çeşmesinin oralara kadar gelmişti. Hepimiz elimizdeki birkaç bakır sahanı, eşyalarımızı bahçelerimizdeki kuyulara indirmiştik; karşıya geçmiş, ağlaşarak evlerin yanmasını, büyük yangının haşmetini seyrediyorduk. Allah tarafından yangın bizim eve iki ev kalınca kendiliğinden söndü. Biz de anlayamadık, kimse anlayamadı. Ama Bandırma’nın yarısı yanmış, gitmiş , kül olmuştu.

Bandırma kötü bir düşman işgalinden kurtuldu; büyük bir yangından kurtuldu. Yunan’nın terkinden sonra buraya atanan genç bir Kaymakam, yeni kenti biçimlendirmek durumunda kalmıştır. Kent genç kaymakam ve onun arkadaşları tarafından adeta cetvelle çizilmiş gibi , mahalle mahalle, cadde cadde  çizilip belirlenmiştir. O çizgiler ve plan bu güne kadar itiraz edilmeden kabullenilmiş; şehir o plan üzerine gayet düzgün, cetvelle çizilmiş, caddeler, sokaklar üzerinden büyümüştür.

Ama sonradan Bandırma’ya musallat olan acemi ve kötü niyetli müteahhitler , kenti berbat etmişler ve kentin kendine özgü Cumhuriyet’in ilk örneği olan binalarını, eskilerden kalan yapılarını mahvetmişler ve bunun üzerine çok korkunç çirkin ber şehir inşa etmişlerdir. Tabii, eski Bandırma’yı bilenler; özellikle Yunanistan’dan gelip de eski evlerini arayanlar çok gözyaşı dökmektedirler. “Bizim zamanımızdaki Bandırma böyle miydi,” diyerek. O günlerin Bandırma’sı yok artık. Onlar çok yaşlıların anılarında kaldı ve artık unutuldu. Şimdi yeni moda TOKİ Evleri… Kibrit kutusu gibi, hepsi de birbirine benzer, tatsız tuzsuz beton mezarlar. İnsanlara ucuz ucuz verdiler. İnsanlar da ne yapsınlar, evimdir; yuvamdır diyerek giderek kentin varoşlarındaki bu evlere yerleştiler.

İmdi; gele gele geldik buracığa; dahi gönlüm nereciğe, derken. Bandırma’nın sorunlarına geldik takıldık… Girişimizden Bandırma’nın ana sorununun ne olduğu anlaşılıyor , değil mi? Bandırma’nın ana sorunu belli ki “Şehirleşmek” , büyümek,  gelişmektir.Nereye doğru, nasıl? Bunlar bilinmiyor? Biliniyor, cim karnında bir nokta?

Bu noktaların Dursun Mirza’nın beyninde de net olduğunu sanmıyorum. Sözgelimi, broşüründe yeni bir Pazar Yeri’nin yapılacağından söz ediliyor. Anlatıyor, anlatıyor.. O kadar sözden ben yeni Pazar Yeri’nin nerede olduğunu anlayamadım; belki de ben anlayamadım diye önüme gelene sordum: “Yeni Pazar Yeri nereye yapalacakmış?” Rivayetler muhtelif..

“Ağabey yeni Pazar yeri , Paşakent’in  orada yeni Dolmuş Durağı’nın  yanında yıkık bir Kültür Sarayı kalıntısı var ya… Oraya yapılacakmış…”

Bir başkası:

“Yok ağabey, yeni Pazar yeri aşağıdaki Eski Reci Binasının  yerine yapıcakmış…”
“Valla benim bildiğim, galiba, Cumartesi Pazar’ını yıkıp yeniden yapacaklar… İşte o kadar..” 

Ben bu bilgilerden belli bir sonuca varamadım. Yani “Aramakla bulunmaz, meğer ki Allah rastgetire..?” Elbette , D.Mirza bilir de , Yeni Pazar’ın yerini  biz de bilsek kötü mü olur,,?

Oysa , bakıyorum , diğer Partilerin Broşürlerinde bu konularda çok daha net bilgiler var: Örneğin, AKP’liler , “Cin Çukuru’nun batakta olduğunu; orasının ele alınıp, hem bir Pazar, hem Çarşı ve bir Spor salonu anlayışında yeniden yapılandırılacağını açık açık yazıyorlar…

Diğer adayların broşürlerinde de hiç yabana atılamayacak öneriler, düşünceler var. Bir Mühendis arkadaş; Erdek- Tatlısı ayrımındaki Kapıdağı Berzahı’na “KANAL” yapacağını , ve gemilerin, motorların  bu kanaldan geçerek Erdek’e gideceklerini söylüyor. Bu da “yeni İstanbul Kanal”ı gibi yararsız, hayal ürünü ve fizibiliteye oturmayacak bir plan ama düşünülecek olursa; bu planın gerisinde  dikkat edilecek çok önemli özellikler var. Onlar üzerinde mutlaka çalışılmalıdır.

Bence , Sayın Dursun Mirza , diğer adayların, Partilerin yeni dönem için önerilerini masasının üzerine koysun; ara sırada da olsa göz atsın. Onlar önerdi diye, niye yapmamazlıktan geline ki?

“Olur olur… Olmaz deme, her şey olur…” yeter ki Proje olsun; akıl olsun… Yararlanmak gerekir!”

Şimdi üzerinde durulacak, en önemli hususlardan biri , Bandırma bir  Turizm kenti olabilir mi? Herkesin aklının gerisinde bu soru. Aslında pişirmek için bütün malzemeler hazır… Ama yapacak aşçı nerede? Hadi bakalım,,!

“Yani tartışmak gereksiz.” Allah bu kente Turizm için gerekli olan her şeyi vermiş ama bu her şeyi de;  biz insanlar, bu malzemeleri  ziyan sebil edip , kenara atıyoruz.

-Bir zamanlar bu kentin denizleri turkuaz renkliydi; ta dibine kadar görülebiliyordu. Şimdi bir karış ötesi görülemiyor. .. Sorun bakalım bu konuda hiçbir şey yapılamaz mı? Bu işin dönüşü yok mu? Yani, O koca  Haliç’i bile temizlediler. Bizim  önümüzdeki denizi temizlemek mümkün değil mi? Bir sorun bakalım mühendislere; ama aklı başında mühendislere… Olmaz mı? Niye olmasın yahu? Olmaz olmaz, deme..!

- Bir zamanlar Bandırma’nın “PLAJ”ı vardı . ne oldu o plaja. Gençler orada denize girerler miydi? Evet… Şimdi Plaj kayıp… Çünkü deniz kayıp… .ok içindeki bir denizde nerede yüzeceksin ki! Ondan da vaz mı geçtik… Tuh anasına ..!

- O zaman , o pis denizimize bakalım , ünü cihanı tutan Basketbol Takımımızı seyredelim ve alkışlayalım . Yapacak başka bir şey yok mu? Yapacak çok şey var. Ah, siz de gavur gibi biliyorsunuz da… Bilmemezlikten geliyorsunuz.  Bir şehri, ne şehir yapar ki?

Bu kentin suyu var . (Var mı? Gönen’den durmadan borca alıyoruz..)

Elektriği var… (Allah razı olsunlar, rüzgarından filan Sabancılar, Ağaoğulları, Koç’lar filan yararlanıyorlar da… bu kente ne düşüyor bilelim.. Ayıptır. Parsayı topla… Gerisi : “Yok ya!)

Yolu var… Var mı? Eh, Sedat Pekel elinden geleni yaptı. Allah razı olsun. Yollar kaymak gibi oldu. Ona söz yok.. Ama yine de yol yok!  Ne demek?

Efendiler; trafik şimdiden çok sıkışıyor. Ana yollar, arterler yeterli değil … Hey ,bunun için Metro’ya ihtiyacımız var , desem… çıkarına dokunduğumuz herkes ayağa kalkacak… Başta dolmuşçular ve taksiciler beni dövmeye gelecekler. Yok öyle bir söz söylemedim. Ama nerelerin sıkışık olduğunu herkes görüyor. Buralara çare üretmek Belediyenin görevi. Adamları var. Kafalarını çalıştırsınlar. İşte o kadar.

Neyse şimdilik  kısa keselim; Aydın havası olsun… Söylenecek çok şey var… Belki bir dost sohbetinde yine anlatırız. Kim bilir?

 

 


 

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..