Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Ocak '09

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Barcelona

Barcelona
 

sagrada familia


Barcelona’nın ismi, İspanya’nın bir şehri olmasından ziyade futbol takımıyla hafızamızda yerini almıştır.İspanya’daki iç savaşı bitiren “3 F”den bahsedilir; Flemenko, Franko, Futbol…

Barcelona futbola çok şey kazandırmıştır mutlaka ama futbolun da Barcelona’ya kazandırdığı bir gerçek. Ünlü Camp-Noi Stadı sanki bir müze gibi, maç oynanmadığı günlerde, çok da mütevazı sayılmayacak bir bilet ücretiyle ziyaret açık. Turistlere hitap eden dükkanları ise Barcelona Takımının formaları dolduruyor ve çok fazla alıcı buluyor. Hatta kırmızı-mavi boyanmış her şey çok güzel satılıyor.

Şehri adeta açık hava müzesine çeviren, ona bir karakter yükleyen isim ünlü İspanyol mimar Gaudi’dir. Şehrin yüksek noktalarından birine yaptığı Park Güell, manzarası, içeriği, mimarisiyle sizi masal kitaplarının sayfalarında gezdiriyor. Parkın girişindeki bekçi evini bir an Hansel ve Gretel’deki şekerleme evine benzetip gayri ihtiyari elinizi uzatabilirsiniz. Parkın içinde vurgulanan tema dört mevsim ve dört ana unsur (hava –su-ateş-toprak). Ateşi simgeleyen dragon zamanla Barcelona’nın da simgesi halini almış. Hediyelik eşyaların çoğunun üzerinde dragon imajını göreceksiniz.

Barcelona’yı gezerken en çok ulaşım konusunda rahat edeceksiniz. Şehri yeraltından bir ağ gibi sarmış muazzam metrosu ve şehir içinde çok geniş yolları var. Toplu taşıma o kadar özendirilmiş ki insanlar direksiyon başında zaman öldürmüyor.

Güneşiyle, insanının sıcaklığıyla, deniziyle, kumuyla, zeytinyağıyla tam bir Akdeniz ülkesi Barcelona… Şehrin içinde yorulunca ayakkabılarınızı çıkarıp bir kenara, denize girme lüksüne sahip olduğunuz bir yer burası. Tamamlanamayışıyla ün salmış kilisesi Sagrada Familia’nın muhteşem mimarisini seyredip bir sonraki durağa geçebiliriz.

Her şehrin mutlaka önemli bir caddesi vardır ya Barcelona’nın da Ramblas caddesi pek meşhur. Süslü koca bir cadde. Caddenin en geniş yeri yayaların hakimiyetinde. Yol boyunca göreceğiniz heykel formundaki insanlar, makyajları ve kıyafetlerinin orijinalliğiyle tam bir sanat sergiliyorlar. Dilenci değiller. Ama kazançları, hoşunuza gittiğinde vereceğiniz bahşişten ibaret.

Ramblas’tan Sangria denilen çok büyük bardaklarda sunulan içkilerden içmeden, ünlü Paelladan yemeden geçilmez. Paella safranlı bir tür pilav. İçinde tercihe göre deniz ürünü, et veya sebze yer alıyor.

Çiçekçiler, turistik eşya satan dükkanlar, ressamlar, dans gösterileri, canlı heykeller, takıcılar, kafeler caddede her gün festival havası estiriyor. Ramblas’ta görmezsek ayıp olur dedirten yer kapalı pazaryeridir. Yiyecek, içecek türünün çok artistik bir şekilde sunulduğu pazara açken girmeniz tavsiye olunur. Ramblas caddesinin sonunda sizi Colomb Anıtı karşılar. Bu anıtın içindeki asansör sayesinde şehre yüksekten bakma şansını yakalayabilirsiniz. Anıtın karşısında ise köpek balıklarına camın arkasından uzanma cesaretini veren büyük akvaryumla adrenalin dengenizi harekete geçirebilirsiniz. Akşamları da çok canlı bir şehir olan Barcelona’da, akşamınızı iki tarzda flemenkoyla renklendirebilirsiniz. İlki opera binasında çok sükseli ve profesyonel flemenko gösterisi, diğeri sokak aralarında, küçük sahneleri olan barlarda, samimi ve sıcak flemenko gösterisi. Ruh olarak bizim zeybeğimizden, horonumuzdan farkı yok. Onlar da kendi halk danslarını sunarken aynı heyecanı yaşıyorlar. Tutkunun, başkaldırının ve acının ifadesi bir dansla ancak bu kadar dillendirilebilir.

En büyük meydanı olan Plaça de Catalunya’dan havaalanına kalkan otobüslerle Barcelona’ya veda ediyoruz.

 
Toplam blog
: 19
: 3619
Kayıt tarihi
: 16.01.09
 
 

..