Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Kasım '14

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Başarının nöröbiyolojisi

Başarının nöröbiyolojisi
 

Mutluluk önce insanın içinde başlar


Modern yaşamın şu ünlü havucudur “başarı” dediğimiz şey. Herkes başarılı olmaktan bahseder durur. Başarılı olmayı sadece sonuçları elde etmekle ölçen Anglo-Sakson düşünce sisteminin hakim olduğu bir dönemde yaşıyoruz maalesef. Çocuklarımız da bunu görüp, öğreniyor ve kanaat, sabır, sebat, yardımlaşmak, veren el olmak, vefa gibi erdemleri öğrenemiyorlar.

Ancak sadece sonuca odaklanan batı düşüncesi, maddesel  dünyanın haz ve getirilerine odaklanarak günümüz insanın tatmin etmiyor.

Etmez de tabii; çünkü insan akıl-beden-duygular-ruh dörtlüsünden oluşan bir mahlukat. İçinde barındırdığı o muhteşem Tanrı parçacığı olan ruhundan ötürü bir ayağı gökte. VE ruhun maddi yaşamda aracı olan bedeni sebebiyle diğer ayağı yerde an insan. İnsan bu anlamda madde ve mana adlı 2 kanadı bulunan bir kuş gibi 2 alem arasında süzülüyor. Yapması gereken tek şey DENGE. Ne fazla yerde dolaşmalı ve ruhunu unutmalı, NE DE fazla göklerde, ruhsal alemlerde fazlaca seyredip yeri, dünya yaşamını unutmalı.

Günümüzün insanı ise maddesel dünyanın dibinde, Matrix’in dibinde yaşıyor. Tutku, ihtiras, haz, tüketim, kibir, gurur, kişilik maskeleri,  bilgisizlik, dogma ve taassup, yorgunluk, kendini unutmak gibi sebeplerden kendi matrix’inin kölesi olmuş. Manasını unutmuş bir halde yaşıyor. Bu yüzden de arayış içinde. Kendini hatırlamak istiyor. Ama ne yapacağını bilmiyor. Bu yüzden de Rönesans sonrası açıldığı uzak denizlerde gelişen ticaretin hakim olduğu o sömürgecilik döneminde keşfetmeye başladığı uzak doğu felsefesine 19ncu yy ortalarından beri merak duyuyor. Batı 180 derece zıddı olan Doğu’nun manevi zenginlikleriyle,  bütüncül bakış açısıyla kendini tamamlamaya çalışıyor. Bu da bir evrensel ilke. Her şeyin panzehiri zıddı; aynı korkunun panzehirinin cesaret olması gibi.

Ama işin tek bir yönü yok ki. Ne Batı ne de Doğu felsefesi doğru ilaç değil. Doğru ilaç DENGE, 2 kanadıyla uçan kuşun yaptığı gibi DENGE ile kanatlarını çırparak uçmak ve göklere hakim olmak. Madde ve manayı dengelemekte işin sırrı.

Bunu başarıya nasıl bağlarız peki?

Başarı demek sadece sonuç demek değil. Amaç yolun sonuna varmak değil, amaç yolda yürümek. Kim varmak istenilen sonucun doğru hedef olduğunu söyleyebilir ki. Amaç yolda kalmak ve başarıyla yürümek. Amaç yolda yürürken çıkan engelleri aşmak, aşamadığın engelleri aşmak için çözüm yolları bulmak. Amaç yolda engele takılsan, yere düşsen bile yerden elinde toprakla kalkmak ve tekrar yola yeni kazanımlarla koyulmak. Amaç bazen de doğru yolda olmadığını fark edebilip, yolu terk etmek. Amaç bazen de senden büyük bir ideal için yolda kalmayı göz önüne alıp, katlanmak ve kendini feda etmek. Bazen de bir şövalye gibi kılıcını çekip savaşmak. Ama amaç bu yolda yürürken öfleyip, pöflemeden, şikayet etmeden yolda yürümek; yani tutku ve coşku ile mücahede etmek.

YOL’dur hayatta başarının sırrı ve yolda yürüyen insanın yolda kalabilmesi için duyguları çok önemli. İşte burada nöro-biyolojiyi anlamak çok önemli.

İnsanı insan yapan şey duyguları. Hepimiz baştan aşağı duygularız. Bakın duyu demiyorum, duygular diyorum. Duyularımız bizlerin bir nevi dış dünyayla iletişim ve kontrol mekanizmalarımız. Ancak duyularımız vasıtasıyla algıladığımız dış dünyayı kendi algı filtrelerimiz vasıtasıyla anlamlandırırken duygularımız devreye giriyor. Etkinin nasıl tepkiye dönüştüğünü duyularımız ve algı filtrelerimiz belirliyor. Bedenin duyuları algılama ve tepki verme mekanizması ise elektriksel ve kimyasal bir mekanizma. Bu işi nöronlar üstleniyor. Nöronlar vasıtasıyla beyin bedene hükmediyor ve elektriksel olarak başlayan etkileşim nöro-transmitterlar vasıtasıyla kimyasal hale dönüşüyor. Hormonlar olarak adlandırılan bu kimyasal etkileşimin başarı açısından en önemli 2 tanesi serotonin ve dopamin. Serotonin mutluluk hormonu olarak adlandırılıyor. Dopamin ise motivasyonu etkiliyor.

Başarı yolda kalmak, yürümek ve engelleri aşmak ile ilgili dedik. Yol pürüzsüz değil ve evrendeki KUTUPSALLIK ilkesi gereği hayat her zaman bizi siyah ve beyaz ile sembolize edilen iyi-kötü, güzel-çirkin vs gibi bir DİYALEKTİK ile sınar. Hayatın sarkacı her 2 yönde savuracaktır bizi. Önemli olan ise bu medcezir arasında ayakta durmak ve engelleri aşmak. Aşılan her engel insanda bir tatmin ve başarı hissi yaratıyor ve bu da dopamin salgılanıyor. Dopamin ile artan motivasyon dengesi kişinin bir sonraki adıma daha odaklanmış ve tutkuyla ilerlemesini sağlıyor. Bu süreç aynı zamanda serotonin denilen mutluluk hormonunu da salgılatarak kişinin yolda ilerlerken tatmin hissi ile dolmasını sağlıyor.

İşte bu yüzden tek büyük bir adımda başarı sağlamak yerine küçük adımlarla sonuca ilerlemek önemli. Hatta bazen hedeflenen sonuç yanlış da olabilir ve kişinin esneklik ve uyumlanma erdemleri ile yolda değişiklik yapması gerekebilir. Motivasyon ve içsel güç olmadan kişi gelen belirsizliği karşılayamaz. O yüzden de olayları anlamlandırmak ve bakış açısı çok önemli.

İnsan akıl-beden-duygular-ruh yönleriyle psiko-sosyal bir varlık. Tasavvuf diliyle Allah’ın bu dünyadaki halifesi olan insan bir amaç, bir görev için burada dünyada. Kendi swa-dharmasını gerçekleştirmek ve içindeki ışığını ortaya çıkarmak için burada. Bu swa-dharması için bir fıtrata, kişiliğe, becerilere, yeteneklere sahip. Bu psiko-sosyal varlığın fiziksel çalışma unsurlarını anlamak mutluluğa ve kendini bilmeye giden yolda önemli. Çünkü bilgi dönüşüm için gerekli. Bilgi olmadan farkındalık olmaz, farkındalık olmadan da karar olmaz, karar olmadan da eylem olmaz.

Bu yüzden başarılı olmak için en önemli başlangıç noktası insanın bir amaca sahip olması, o yolda yürüyebilecek bir özgüven ve tutkuya sahip olması. Bu pozitif bakış açısı ise duygularımızı olumlu yönde etkileyerek zor zamanlarda bile insanın stres haline girmesini engelliyor. Stres demek kortizol hormonu salgılamak demek ve bu da beyindeki nöro-transmitterların çalışmasını engelliyor. Zor zamanlarda bile olumlu bir bakış açısına sahip olabilmek bu yüzden başarı için önemli.

Eskiler boşuna dememiş “düşüncelerinizden bile sorumlusunuz” diye. Her şey düşünce ile başlar. Her şey zihinseldir. Bu yüzden kaderine hükmetmek istiyorsan duygularına hükmetmen lazım. Zor bir zamanda şikayet etmek yerine, “Allah beterinden saklasın”, “beterin beteri var” demek, olana şükretmek, sakin ve dingin kalıp karar almak, çözüm bulamadığın durumlarda “hayatın bana mesajı ne” diye düşünüp ne ile sınandığını anlamak gibi yöntemlerle sarkacın pozitif kısmında kal. Mümkünse gülümsemeni koru, bedenen dik duruşunu koru, derin nefes al. Tüm bunlar sana nöro-biyolojinin serotonin ve dopamin takviyesi ile destek olmasını sağlayacak. Unutma ki dönüşüm nörolojinin nöro-plastisite olarak adlandırdığı alışkanlıkların yeniden inşası üzerine kuruludur ve dönüşüm önce dıştan içe sonra içten dışa olur. Kaldırdın mı kendini aradan, işte o zaman ortaya çıkar Yaradan.

Sevgiler,

Kenan

 

BAKINIZ

http://naacel.blogspot.co.uk/2014/02/distan-ice-icten-disa.html

 

https://twitter.com/Naacel

https://www.facebook.com/public/Kenan-Kolday

http://naacel.blogspot.co.uk/

http://www.felsefetasi.org/author/kenan-kolday/

 

 
Toplam blog
: 245
: 1347
Kayıt tarihi
: 29.10.12
 
 

Çocukluğumdan beri kendimden büyük bir şeyleri arayıp durdum. Ve 1999 yılında yaşadığım şoklar il..