Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ağustos '10

 
Kategori
Siyaset
 

Başbakan'ı izlerken

Başbakan cumartesi günü Bingöl’deydi.

Referandum çalışmaları kapsamındaki ilk mitingini Bingöl’de yaptı.

Neden ilk adres olacak Bingöl’ü seçtiğini de anlattı.

1982 Anayasası için yapılan referanduma verilen hayır oyu, 2007 yılında Bingöl’ün Ak Parti’ye verdiği rekor oy oranı bunlar arasındaydı.

Sonra Ak Parti’nin sekiz yılda neler yaptığını, neler yapmak istediğini anlattı.

Çetelerle olan mücadelelere, anti-demokratik uygulamalara, diğer siyasi partilerin tutumuna değindi.

Anayasa değişikliği birinci gündem maddesiydi zaten, bu konuda da muhalefetten gelen tepkilere ve eleştirilere cevap veriyordu.

Halkın referanduma neden “evet” demesini istediğini anlattı.

Başbakan bunları anlatırken önümde duran ve 12 Eylül 1980 askeri darbesinin bilançosuna dair not ilişti gözüme.

Şöyle yazıyordu o notta:

12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra 650 bin kişi gözaltına alındı.

1 milyon 683 bin kişi fişlendi.

Açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı.

7 bin kişi için idam cezası istendi ve 517 kişiye idam cezası verildi. Haklarında idam cezası verilenlerden 50’si asıldı.

388 bin kişiye pasaport verilmedi.

30 bin kişi sakıncalı görüldüğü için işine son verildi.

14 bin kişi yurttaşlıktan, 30 bin kişi ise siyasi mülteci olarak yurtdışına çıkartıldı.

300 kişi kuşkulu bir şekilde öldü, 171 kişi işkenceden hayatını kaybetti.

937 film sakıncalı bulunduğu için yasaklandı, 23 bin 677 derneğin faaliyetleri durduruldu.

3 bin 854 öğretmen, üniversitelerde görevli 120 öğretim üyesi ve 47 hâkimin işine son verildi.

400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası istendi, gazetecilere 3 bin 315 yıl 6 ay hapis cezası verildi,

31 gazeteci cezaevine girdi, 300 gazeteci saldırıya uğradı, 3 gazeteci silahla öldürüldü,

Gazeteler 300 gün yayın yapamadı, 13 büyük gazete için 303 dava açıldı, 39 ton gazete ve dergi imha edildi.

Cezaevlerinde toplam 299 kişi yaşamını yitirdi, 144 kişi kuşkulu bir şekilde öldü. 14 kişi açlık grevinde öldü.

16 kişi kaçarkenvuruldu, 95 kişi çatışmada öldü, 73 kişiye doğal ölüm raporu verildi, 43 kişinin intihar ettiği bildirildi.

Notu bitirdikten sonra şu soru geldi aklıma:

Neden?

Yani tüm bu ölümlerin, işkencelerin, hapis cezalarının nedeni neydi?

Bunca insana böylesi cezalar neden reva görülmüştü?

12 Eylül 1980 askeri darbesini görmemiş olabiliriz, ben doğduğumda 1982 Anayasası için yapılan referandumun üzerinden bile üç yıl geçmişti.

Ama o günleri yaşamamış olsak bile, o günlerde yaşananlar, bu ülkede yaşayan her birey gibi bizi de düşündürüyor.

Ve her düşüncenin sonunda bir “neden” kelimesinde düğümleniyor her şey?

Bunca zulmün, tehcirin, acının nedeni neydi?

Sonra tekrardan, son günlerdeki referandum tartışmaları geldi aklıma.

Herkes kendini haklı çıkarma ve hayırların nedenleri peşindeydi.

Tamam, eksik bulabiliriz, yapılması gereken sadece bunlarla sınırlı kalmamalıydı diyebiliriz, bunlar demokratik bir anayasal düzen için az diyebiliriz.

Bu eleştirileri hükümet kanadı da kabul ediyor zaten.

Ama daha aydınlık bir Türkiye için, bugün atılan ve atılacak olan adımlar yetersiz dahi görülse, bunlar az bile denilse, bu hayır demeyi gerektirmemeli.

Bu adımların ileride daha fazla ve daha sıkı atılması böylesi günlerden geçmektedir.

Bugün atılan adımlar yarın daha sağlam, daha hızlı adımlara vesile olacaktır.

Bugün atılmak istenen anayasal adımlar ile yarınlar biraz daha aydınlanacak.

Onun için neden evet veya neden hayır denileceğini iyi belirlemek lazım.

Siyasi ideolojilerden uzak, insan hak ve özgürlüklerinden yana atılan adımlar, kişisel değil toplumsal bir statüde düzeyinde olmalıdır.

Siyasi ideolojiniz farklı olabilir, farklı fikirlere sahip olabilirsiniz ama ülkenin geleceği için atılan adımlarda bu ideolojilerden arınarak adım atmak lazım.

Anayasal teklifler veya iyileştirici herhangi bir unsur, hangi partiden, hangi ideolojik kesimden gelirse gelsin öncelikle içeriğinde neler olduğuna bakmak gerekir.

Yani hangi olumlu adımların atılacağı, hangi iyileştirmelerin yapılacağı, hangi anti-demokratik uygulamaya son verileceği ön planda tutulmalıdır.

Tüm bunlar zihnimden geçerken Başbakan hala kürsüdeydi.

Hala Bingöllülere hitap ediyordu.

Yani asıl hak sahibine, asıl belirleyici olanlara.

Yazı Link: http://www.muratvarol.com/modules.php?name=News&file=article&sid=264

Web Sitesi: www.muratvarol.com

 
Toplam blog
: 16
: 619
Kayıt tarihi
: 27.04.10
 
 

1985 yılında Bingöl'de doğdu. İlkokulu yaşadığı köyde okudu. Ortaokula Bingöl İmam Hatip Lisesi'nde ..