Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Kasım '09

 
Kategori
Güncel
 

Başbuğ görevden alınsın mı?

Son günlerde dikkat çekici bir şekilde, Genelkurmay Başkanı İ. Başbuğ'un görevden alınmasına yönelik bir kampanya yürütülmeye başlandığı görülüyor.

Bunu ilericilik adına, hukuk adına diye savunanları gördükçe, hay sizin ilericiliğinize diyesi geliyor insanın da, bu zihin bulanıklığının kökeni üzerine düşününce, siyasal mücadelenin aslında hukuk üstü bir duygudan da köklendiğini görüyorsunuz.

Hukuk üstü demek, hukuku yapmanın da altında bir siyasal belirlenim olduğu anlamına geliyor. Örneğin bir sosyalistin, kapitalist bir ülkedeki hukukun kapitalizmin bekasına hizmet edecek şekilde kurgulandığını savunması gibi. Bu en azından, siyaset bilimsel teorik bir ileri sürüştür. Siyasal mücadelenin duygusal kökü ise, başka tür bir hukuk üstüdür ki, inanılan siyasal gücün hakim olması için hukuku mukuku takmayan bir ele geçirme, tahakküm dürtüsünden çıkar.

Başbakan geçen bir kanalda anlatıyor, bu dursun çiçek meselesi ilk çıktığında hemen dava açtık diyor, yanındaki güya kamuda muteber adamlar da, Başbakan, siz nasıl oluyor da, neye dayanıyorsunuz da, bir fotokopi üzerinden bir dava açabiliyorsunuz? Bunu evrensel hukuka, halkınıza nasıl izah etmeyi düşünüyorsunuz demiyor.

Burada, böyle bir evrak fotokopi dahi olsa, fotokopi diye çöpe mi atılacak diye bir soru sorulabilir. Elbette atılamaz!. Ancak AKP'nin açtığı davanın konusu, bu evrakın gerçek mi sahte mi olduğu yönünde değildir, bu fotokopide yazılan şeylerin yani cunta faaliyetlerinin soruşturulması için dava açılıyor. Ve direkt fotokopide adı geçenlere karşı dava açılıyor, yani evrak gerçek yerine konuyor. Bu dikkat çekici, sıradan bir zihnin ilk hareket noktası, bu evrağın gerçek mi sahte mi olduğuna bakmak olmaz mı? AKP bunu yapmadı, peki neden yapmadı? Çanakçı gazeteci ya da akademisyen bunu sormuyor, Başbuğ'u neden görevden almadığını soruyor.

Başbakan anlatmaya devam ediyor, bütün düğümü çözecek ıslak imza olayı diyor, o zaman allah allah bunun galiba, olaya ilişkin bir prognozu var diye düşünüyorsunuz, bunları anlatırken, neredeyse ağzının suyu akarak konuyu anlatması garibinize gidiyor, bir proftan üstü kapalı bir soru geliyor, Başbuğ'u niye görevden almıyorsunuz, başbakan da, bunları yapamıyoruz, filan diyor, en ufak bir olayda, borsa piyasa filan göçüyormuş. (Hukuksuzluğa elleri gidecek de, belli kesimden de alkışla tempo tutturuluyor ama tepkiden korkuyorlar, borsa morsa derken halk tepelerine göçecek çünkü.)

Gazetecilikte çanak soru diye bir tabir vardır, burada da bir çanakçılık olduğunu, ikinci anlamda hukuk üstülüğün cerayan ettiğini görüyorsunuz.

Ancak şu unutulmamalı ki, farklı kesimlerin farklı kaygılarla güya demokrasi adına, ama esasta hırsa bürünmüş bir siyasal iktidar anlayışıyla, adaletsiz ve hukuksuz her eylemi, karşıtını da yaratacaktır. Hukuksal yeterliliği olmayan her uygulama, anti darbeci bir yaftaya sahip olsa dahi, darbeci bir zihniyetin ürünüdür. Bu, darbeciliğin başka bir sürümü olmasının yanında, aynı zamanda askerde kendilerine karşı darbeci bir ruhu da geliştirdiğinden kuşku duymamak gerekir. Çünkü her etki tepkisiyle korelasyon içindedir, etki kendi tarzında tepkisini yaratır ve onu meşrulaştırır. Bu hukukun meşru müdafaa ilkesinde bile vardır. Darbeciliği istemiyorsanız, darbecilik yapmayın, hepsi bu.

 
Toplam blog
: 467
: 1012
Kayıt tarihi
: 21.10.07
 
 

Ankara'da yaşıyorum. Çeşitli güncel konularda, zaman zaman "Neden olaya böyle bakılmıyor?" diye düş..