Başbuğ'u okumak

BAŞBUĞ KİME DEMEK İSTEDİ?

Okumak var, anlamak var. Bakmak var, görmek var. Dünyaya bir delikten bakmak var, bir pencereden bakmak var. Kendi gözüyle bakmak var, başkalarının gözüyle bakmak var.

İşte, dün Genelkurmay Başkanı Sn. Başbuğ’un tavrına bakanların bir daha bakmalarını öneriyorum. Bu sabah köşe yazarlarını okurken çoğunluğunun, delikten baktığını gördüm.

Oysa Sn. Başbuğ açık açık darbeci komutanlara sesleniyordu; ama çok ince bir söylemle. Soruyorum: Sn. Başbuğ Hilmi Özkök’ün yanında yer almamış mıydı zamanında? Kozmik odaya neden izin verdi? Ayrıca kullandığı kelimeleri iyi okumalı. Yani Sn. Başbuğ, darbecilerden yana hiç olmadığını ve hep karşılarında yer aldığını açıkça söylüyordu. Bunu söylerken samimi duygularını da ortaya koyuyordu; “biz savaşa Allah Allah sesleriyle giderken ve savaşları bu seslerle kazanırken siz nasıl olur da bu camilere bomba atmayı düşünürsünüz? Bu milletin manevi değerlerini nasıl olur da hiçe sayarsınız?” Kızıyor ve onları lanetleyerek vatan hainliği ile suçluyordu.

Çok doğru. Aynen katılıyorum. Bu milletin ordusu en zor zaferleri bile elde ettiyse o tekbir sesleriyle düşmanın üzerine yürüyüp elde etmiştir. Kıbrıs Savaşı’nı hatırlayanlar iyi hatırlasınlar Yunanistan askerlerinin sözlerini: “Bu ne biçim ordu? Biz onlara top atıyoruz, onların yeşil sarıklı askerleri bize o topu tutup geri atıyorlar.” Ayrıca Rauf Denktaş’ın “Kıbrıs Savaşı’nın Perde Arkası” adlı bir kitabı olacak, onu iyi okumalıdır.

Eski emekli Genelkurmay başkanı Sn. Y.Büyükanıt’ın da böyle bir konuşması olmuştu ve o konuşmada da yazarların çoğu yanılmıştı. Gerçekler sonradan ortaya çıktı.

Burada, Sn. Başbakan ile Sn. Başbuğ, danışıklı ve koordineli bir biçimde hareket ediyorlar. Başbakan, Başbuğ’a seslenerek: “Çık konuş, orduyu savun, ama dikkatli ol, karşı cepheyi de fazla incitme. Orduyu savun ve milletin gözünde orduya olan güven zedelenmesin” demek istemişti ve Başbuğ da bunu yaptı.

Dedim ya, bakmak var görmek var.