Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Ocak '11

 
Kategori
Siyaset
 

Başımızı kumdan çıkartmalıyız!

Başımızı kumdan çıkartmalıyız!
 

Bazen başını kuma gömermiş!


07.01.2011 

Usta yazar Emin Çölaşan son yazısının bir bölümünde bu günü özetlemiş. 

“Tabloya bakın siz!

Hizbullah katilleri, PKK teröristleri, gaspçılar, tecavüzcüler, sapıklar tahliye edilirken yurtsever insanlar Ergenekon'dan tutuklu! Vatan hainleri ve sapıklar tahliye edilirken, iktidar, Türk Ordusu'nun komutanları ile Silivri mahkemelerinde hesaplaşıyor! 

Çok önceden hazırlanan planların uygulaması aynen devam ediyor. Amaç, yargının tümünü iktidarın emrine vermek. Sıra şimdi geldi Yargıtay ve Danıştay'a. Oraları da ele geçirildiğinde iş tamamdır! Bir düdük çalacak ve Tayyip tekmil verecek.” 

Evet, bu sözlerinde ne kadar haklı değil mi? Birçok insan gibi aslında ben de aynı görüşü paylaşıyorum. 

AKP son kozlarını mı oynuyor acaba? Yoksa senaryoyu hazırlayanların daha neler yapabileceklerini düşünmemiz mi gerek?  

AKP in tahliyeler karşısında topu Yargıtay’a atmasından sonra açıkçası ben de aklımdan şöyle geçirmeye başlamıştım. “Ya 10 senedir bu davalar neden sonuçlanmaz bir türlü? 

Hatta biraz da kızmıştım. Sanıyordum ki fazla dikkate alınmamış, dolayısıyla ağır işlemiş yargı süreci. 

Hâlbuki işin esası öyle değilmiş. 

Yargıtay başkanı Hasan Gerçeker’i basına yaptığı açıklamalarda can kulağı ile dinledim: 

“Siyasi iradenin ne yapmak istediğini bilemiyorum.” Dedi. 

(Aslında hepimiz biliyoruz da !.) 

Gazetecilerin sorularını yanıtlarken kısa notlar aldım. 

“Suçlar artarken adalet kadroları aynı kaldı. Olayın boyutları çok büyük bu yapıyla ne kadar çalışırsanız çalışın iş yükü azalmaz. Bölge Adliye Mahkemeleri 2007 yılında devreye sokulacaktı. Bu 2010 yılına ertelendi. Ama faaliyete geçmedi. 2011 yılında Bölge Adliye Mahkemeleri faaliyete geçmeliydi ama yine mümkün olmadı.” 

Düşünebiliyor musunuz? Söz gelişi diyelim ki 50 bin yargıç var ama suç dosyaları milyonlarca. 

AKP bunun bilincinde olarak Bölge Adliye Mahkemelerini faal duruma getirmedi. Buradan anlaşılacağı gibi bu olayda ideolojik siyasi boyutlar su yüzüne resmen çıkmıştır. 

Bugün kıyameti kopartan suçu Yargıtay’a atan AKP in hukukçuları bunca zaman neden dut yemiş bülbülü oynadılar, neden ses çıkartmadılar acaba? 

Oysaki Gerçeker;” Bu bir devlet politikasıdır. Biz taleplerimizi iletmiştik. Yerel Mahkemelerden karar çıkar Yargıtay değerlendirir. Elimize geçmeyen bir kararı nasıl değerlendirebiliriz? 

Türkiye hâkim sayısı bakımından Avrupa’nın en geri ülkesi. Hâkim savcı sayısının mutlaka Avrupa standartlarına ulaşması gerekiyor. Herkes arşivlerimizin halini gördü. Bina sorunumuzu çözemedik” 

Diye yakındı. 

Bu sırada bir gazeteci sordu; 

Hâkimler Kamu vicdanına göre mi yoksa yasalara göre mi hareket etmelidirler? 

Gerçeker- Elbette yasalara göre hareket ederler. Dedi. 

Yani kısacası Yargıtay haklı ve iktidar aynen yürekli Emin Çölaşan’ın dediği gibi adım, adım belirlenmiş hedefine doğru ilerliyor. 

***** 

Yargı siyaset üstü bir kurum olmalıdır elbette ki, yasama ve yürütme yargı tarafından denetlenebilsin. Başbakanın işine gelmeyen bu durum kendisi tarafından halka Milli İradeyi vesayet altına almak olarak anlatılıyor. 

Benim halkımın bazı garibanları da bu aldatmacaya kanıyor. 

Ne yazık ki öylesine bir millet olduk ki sadece ekmek derdine düştük ve kuma kafamızı gömüverdik. 

Sevgili Uğur Dündar’ın sunduğu Star Haberde halkın nabzını tutmak üzere haber muhabiri Osman Terkan yollarda, çeşitli sorular soruyor yaşlısına, gencine. 

Birkaç örnekleme vereyim. 

-Ahmet Necdet Sezer kimdir? 

Valla bilmiyorum abi. Şarkıcımıdır? 

Bir başkasına soruyor; Milli Marşımızın ilk satırını söyler misiniz? 

Hatırlayamadım, neydi o? Hangi milli marş? 

Türkiye’nin ikinci Cumhurbaşkanı kimdir? 

Demirel. 

Peki, Türkiye’nin ilk Cumhurbaşkanı kimdir? 

-Vallah hatırlayamadım. Özal’mıydı acaba? 

102. madde nedir biliyor musunuz? 

Özür dilerim bilmiyorum. 

Hapishanelerden tahliyeler oldu, kimler dışarı çıktılar biliyor musunuz? 

-Haberim yok, neden çıkmışlar? Kim çıkmış? 

AKP li bir bakanın resmini gösteriyor muhabir- ve soruyor bunu tanıdınız mı? 

Birçok dizi sanatçısını tanıyanlar maalesef bakanı da sanatçı zannederek,  

-Ya yüzü yabancı gelmedi ama bu hangi dizide oynuyordu acaba? 

Referandumda neyi oyladınız biliyor musunuz? 

-Yooo, oy kullanın dediler ben de kullandım işte. Neyi oyladığımı bilmiyorum: 

İnanın sevgili okurlar yüz kişide en çok üç kişi doğru cevap verebildi. Bunlar da taraf tutuyorum gibi olmasın ama çoğu bayanlar ve birkaç erkekti.. İşte Türkiye’mizin hali bu olmuş. Kendi Milli Marşını, ilk cumhurbaşkanını ve neyi oyladığını bilmeyen zavallı insanlara döndük. 

İçim cız etti her cevabı dinlediğimde. 

Atatürk böyle bir Türkiye asla düşünemezdi. Buna Atatürk Türkiye’si diyebilir miyiz acaba? 

Daha fazla özgürlük, daha fazla demokrasi denildi halk kandırıldı. Aslında faşizmin ayak sesleri çoktan duyuldu da sadece seyreder, dinler durumundayız. 

Türkiye toptan mutsuz mu? Yo! Hayır. Bir azınlık yaratıldı onlar çok mutlular. Kim bunlar? Uluslar arası sermaye ve işbirlikçiler. 

Demokrasinin güçlenmesi ise ancak sağlam bir ekonomi, ülke çıkarları için yapılan politikalar, halkın refah düzeyinin yüksek olması ve ailelerden başlayacak eğitimle olur. Gerisi faso, fiso. 

Son olarak şunu söylemek istiyorum 8 senedir iktidarda olan AKP sayesinde Türkiye bu durumlara gelmişse, birilerinin ortaya çıkıp yüreğini ortaya koyarak doğruları halka anlatması lazım. Tıpkı Çölaşan ve onun gibi önce vatan diyen yazarlar, politikacılar ve gerçekleri anlayan yurtseverler gibi. Seçimlere çok az zaman kaldı. Bu seçim Türkiye için, laik cumhuriyetimiz için var olma veya olmama durumudur. 

Bu arada CHP ye çok iş düşmektedir. Bildiği yoldan ilerleyerek tüm halkı etnik kökenine, dinine, tenine bakmadan kucaklamaya devam etmelidir. Hatta birçok parti de CHP ye katılmalıdır. Çünkü bu % 10 barajı ile çoğu meclise giremeyecektir. 

Bu arada katiller, haydutlar, kan emiciler serbest kaldıysa, o zaman Silivri’de yatan vatanseverleri de en azından bağımsız milletvekili çıkartmanın yollarını aramalıyız. Bu konuda ayrı bir yazı yazacağım. 

Uyuyan halkı mutlaka uyandırmalıyız. Nasıl mı? Birebir konuşmayla, Sözcü, Muhalif Gazete gibi gazetelerimizi çoğaltmakla ve de gerçek aydın yazarların korkusuzca köşelerinde gerçekleri menfaat gütmeden anlatmaları ile elbet. 

Sevgili okurlarım, bu günlükte bu kadar. Hoşça ve sevgiyle kalın. 

 
Toplam blog
: 375
: 801
Kayıt tarihi
: 30.04.08
 
 

İstanbul Kadıköy doğumluyum. Herhangi bir menfaat grubuna bağlanmadan, açık fikirli, dürüst, önya..