Başınızı örtün...

Bir azgınlıktır gidiyor… Bir terbiyesizlik…Ve aşağılama… 

 

Uygar Türk Ulusu sanki ilkel kavimler tarafından saldırıya uğramış; kabanlanmış, istilaya uğramış ve her türlü saldırıya açık bekliyor.  Ne yazık ki bu ilkel saldırılara karşı da bir şey yapamıyor. Öyle bekliyor… Habere bakın…

 

“Tokat'ta Halil Rıfat Paşa Ortaokulu'nda görev yapan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni L.Y.İ.'nin kız öğrencilere "Zaten başınızı örtmüyorsunuz, size tecavüz de mubah, kötülük de mubah" dediğini ileri süren veliler şikayetçi oldu.”(HaberTürk.11.3.15)

 

Gördünüz mü dindar ve kindar nesiller yetiştirdiğimizde neler oluyor. Bütün Uygar Türk Ulusu suçlanıyor ve korkutuluyor.

 

“Ya başınızı kaparsınız; ya ırzınıza geçilir..!”

 

“Eğer başınızı örtmezseniz, size her türlü kötülük yapılabilir. Çünkü siz buna layıksınız” 

 

Hanımefendi; Din Dersi öğretmeni bunu diliyor; bunu istiyor… Kendisi, kafasını örtmüş, beynini de örtmüş, bu şekilde artık zannediyor ki, herkese zulmedebilir. Çünkü kafası :”Güç bende… Öyleyse istediğim zulmü yapabilirim…” diyen insanların zihniyetiyle çalışıyor.

 

Evet , gençler , kızlar kafalarını kapasınlar.. Ondan sonra… Şunlar da yasak…

 

“Günah diyerek, başkalarının önünde denize artık ebediyen giremiyecekler.”

 

“Günah diyerek, hiçbir spor müsabakasına katılamıyacaklar…”

 

“Saçlarının bir teli gözükecek diye, ikide bir başını örtme tikine kapılacaklar, yüreklerini korku salacak, ömürleri boyunca “günah” korkusu içinde yaşayacaklar…

 

Başını ört ve kurtul öyle mi? 

 

Başını örtenlerin her şeyden önce erkekler önünde özgürlüklerini kaybettikleri besbelli. Çünkü onların kapanmalarını isteyen kim? 

 

Demek : “Dindar ve kindar nesil yetiştirmek …” böyle oluyor galiba… Başını açanlara; mini etek giyenlere aman yok. Kötülük yapılacak ve ırzına geçilecek… Adamlar kendi kendilerine icazet veriyorlar. Gerisi sizin bilek gücünüze kalmış.

 

Gördünüz mü nasıl bir toplum yaratıldı. Nihat gibiler, Tokat’taki Hoca Hanım gibiler bu intikamcı tayfanın yüze çıkan “ayzberg”leri , kimbilir dipte daha niceleri bekliyor.

 

Bu millet , kız milleti hiç mi Beden Eğitimi dersine girmeyecekler (Babalarının emriyle rapor alıyorlar, kaçıyorlar) ; hiç mi denize girmeyecekler; yüzmeyecekler; spor yapmayacaklar; güneş yüzü görmeyecekler. Bu işkence nedir?

 

Ondan sonra : “Eğer başınızı açarsanız, mini etek giyerseniz; size tecavüz edilmesi ve her türlü kötülük yapılması mübahtır…” Geçerlidir. Bizim  erlerimiz bunun için hazırdırlar… Ama nasıl korkutma… Aman yarabbi… Hepsi Allah için…

 

Bakalım bu kadar korkutmaya bu gençlik ne kadar dayanabilecek.

 

Görüyor musunuz, nasıl toplumca giderek karanlığa gömülüyoruz. 

 

Kimse umut vermiyor. Üstelik , herkes cennet için canını vermeye hazır.

 

Daha takım tamam olmadı. Bütün okullar İmam-Hatip’e çevrildiği zaman, imam ve hatiplerin ordusunu görürsünüz. Neleri başardığını görürsünüz..!

 

Tabii o zamana kadar Türkiye Cumhuriyeti denen bu vatan kalır mı kalmaz mı, onu da bilemeyiz.

 

Belki Yeni Osmanlı Bayrağı sallanır başımızda, bir de çoktan hevesli bir Padişah adayı. Haydi hep beraber Mehter takımı önümüzde, Suriye’ye Esed’in kellesini getirmeye…!

 

Gençleri bu noktalara nasıl getiriyoruz.. Şimdi habere bakın.

 

“Bir üniversitede öğretim üyesi olan Yrd. Doç. Dr. M.Şefik İ.’nin, 3 oğlu IŞİD’e katıldı. Hacettepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi öğrencisi Süleyman Bengi İ.(19), 16 yaşındaki ikiz erkek kardeşleri Dilar ve Dilşat’ı da yanına alarak Suriye’ye geçti.

 

Süleyman Bengi’nin kendi halinde, başarılı bir öğrenci olduğu, ancak Ankara’da gittiği dernek ve bir kitapevindeki telkinlerin ardından çizgisinin değiştiği öne sürülüyor. Üç çocuğu kaybolan aile perişan oldu. Aile, “Biz çocuklarımıza insan sevgisini öğrettik. Bu noktaya nasıl geldiler anlayamadık. Dernekler, okudukları kitaplar çocuklarımızı bu noktaya getirdi. “dedi. (timeturk.com/tr.20.3.15)

 

Bazıları din, Allah, Peygamber.. derken , gençlerin beyinlerini yıkayıp, doğru olan din düşüncelerinin dışında, tamamen yanlış düşüncelerle doldurup, sonunda IŞİD çizgisine getiriyorlar. Bu yolda giden çok gencimiz var tahminen. İşte sana tertemiz çocuklar. Beyinlerini yıkarsan, bak sonunda neler yaratırsın. Eğitim sistemimiz de belli ki sonunda buna dönecektir.

 

Şaka gibi geliyor ama. Bazı kafasızlar, böyle pis amaçlar için hızla yol alıyorlar.

 

Başımızda kimler bulunacak o zaman , hele şu Öcal efendi bir kurtulsun; gerisini düşünürüz.

 

Allah beterinden esirgesin. Biz de hiç mi akıl yok! Hiç mi hiç farkında değiliz, kim bizi arkasına takıp nerelere götürüyor. Şimdi bu üç genci oralardan kim getirecektir. 

 

Dileriz sonunda doğru yolu buluruz. Yoksa gidiş gidiş değil.