Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Mart '15

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Kişisel gelişim: Sev seni seveni

Kişisel gelişim: Sev seni seveni
 

twitter.com


Zorla güzellik olur mu? Olmaz.. Diye bitirebilirsiniz. Ama arkasından da, “Kim hayatta sevilmek istenmez…”denir veya gelir.
 
Bazıları, durmadan kendilerinin ne kadar sevildiğinden, çeşitli toplumlarda takdir edildiğinden söz eder dururlar. “Falan topluma gittim, bir fıkra anlattım çok güldüler… Bir tane daha istediler..” Durmadan kendilerini överler ve kendilerinin ne kadar takdir edildiğinden söz ederler… Siz de kıs kıs bıyık altından gülersiniz… Çünkü siz de karşıdaki kişinin ne kadar sempatik olduğunu bilirsiniz!
 
İnsanlara kendimizi zorla sevdirmeye çalışmak doğru mudur? Sevdirmeye çalışmak, amenna… Ama zorla sevdirmeye çalışmak, o biraz zor… Bazen imkansız, çünkü insan zorlandığı şeyden kaçar.  Öyleyse, Google’a “Sev seni seveni…” diye bir yazın bakalım, sonu nasıl gelecek?? Sonunu şöyle bağladı…
 
“Sev seni seveni hâk ile yeksan ise, sevme seni sevmeyeni Mısır'a sultan ise. ..” Haydaaa.. Şimdi otur bu sözün önünü sonunu düşün bakalım. Sevelim mi, sevmeyelim mi? Nasıl yani?
 
Kimden sözediyoruz burada yahu? Biz ne istedik, sonuç ne oldu? Benim çıkarttığım sonuç: “Adam eğer Mısır’a Sultan olmuşsa bile, sevmiyorsan, boşver bir daha sevme…”
 
Kimden söz ediyoruz burada, galiba yeni Mısır kralı Sisi’den… Malum adamın bizimkiler nazarında hiçbir kredisi yok… Eh .. sevgiler de genellikle karşılıklı olur, sen onu sevmezsen, o da seni sevmez. Dolayısıyla ülkesindeki hiçbir toplantıya, fuara seni çağırmaz. Daha önce çok güzel ilişkilerin olan bir ülkeyle bütün ilişkilerin tükenir, bütün kredilerin biter… Karşıdan öyle mel mel bakarsın. 
 
Ne yapalım tercih meselesi… Kimi Sisi’yi; kimi de Mursi’yi yeğler… Sevmek bir gönül işi, ama uluslararası ilişkilerde “Çıkar”lar mı önemli; yoksa “Aşk”lar ve “Nefret”ler mi? Bunu yıllarca uluslararası ilişkiler okuyan gençlerimiz düşünsün. Zaten bin pişmandırlar ya biz bu bölüme niye girdik, diye…Neyse!
 
Evet, belli ki, Sisi’yi sevmiyoruz… Esed’i sevmiyoruz… Uzak duruyoruz… Bir de üzerine “Allahın belası diktatörler..” diyoruz. Eh… belli ki duygular da karşılıklıdır. Onlar da…
“Sevme seni sevmeyeni, adam Fizan’a Başkan ise…” diyebilirler. 
 
Ama bütün uluslararası ilişkilerde biliyoruz ki daha çok “plüralizm” geçerli bir kuramdır. Yani sadece bir tek kurama, anlayışa kişiye bağımlılık doğru değildir. 
 
Toplumda yaşayabilmenin (survive) diğer bir kuralı ise : “Karşılıklılık etiği veya altın kuralı’dır, diğerlerine karşı adaletin sağlandığına emin olabilmesi için bir kişinin herhangi bir davranışta bulunma hakkı veya sorumluluğu olup olmadığını belirleyen bir etik kuraldır. Aksi yönde eleştiriler bulunsa da, tartışmalı olarak karşılıklılık kavramı, insan haklarının en temelidir. Bu altın kuralın önemli bir öğesi, bu kurala göre hayatını sürdüren bir insanın sadece yakınlarını değil, herkesi göz önüne alarak yaşamaya çalışmasıdır.  (genellikle "kendine yapılmasını istediğin şeyleri başkasına da yap" şeklinde ifade edilir) (Vikipedi)
 
Bundan ne çıkar, yalnız kendini değil, bütün toplumu takdir edeceksin ve seveceksin.. Bu zorla sevmek değil. Kendine yapılmasını istemediğin bir şeyi başkalarına da yapmayacaksın”
Zorla sevgi olur mu? 
 
Bazıları “Olur” diyorlar, asıldıkça asılıyorlar… İnsanları bezdirdikçe bezdiriyorlar. Bunun bezdirmeyen cinsine gençlikte “Platonik aşk” denir de bunu galiba sadece apdal şairler sürdürebilirler… Gerisi yalan. 
 
Aşk da, sevgi de karşılıklı olmazsa neye yarar…
 
Aşık ol, çok sev… Ondan sonra yüz, surat vermiyor diye, git öldür… Bizim memlekette bu tip aşkın sevdanın her türlüsünü bulabilirsiniz. Hele biraz Türk filmlerine bakın; “Gönül Yarası”nı hiç unutmayın… Ne filmdi be…Şener Şen, Meltem Cumbul, abide bir film yarattılar; hiç unutulmayacak… Özellikle hastalıklı insan ilişkilerine ve aşklarına dair…
 
İnsanlara elbette kendimizi sevdirmeye çalışırız. Bu normaldir.. Kim sevmek istemez; kim sevilmek istemez… Sevmeyenler ölsün!
 
İnsanın içinde bu aşk tözü bulunduktan sonra kimleri sevmedik ki; ondan sonra yanlış adam olduğunu anlayıp, kaçmak istemedik ki…
 
İnsan hayatı, tutkuların, bağlantıların ve bu bağlardan kurtulmak için, kaçmak için planlar yapmanın özeti gibidir. 
 
Hani ne derler : “Ne sensiz yaşanıyor, nede sensiz oluyor..” Rahmetli Müslüm Gürses aklımıza geldi mi?  Nasıldı o şarkı…
 
“Ne senle yaşanıyor ne de sensiz oluyor
Su garip bomboş dünyada
Ne kahrın cekiliyor ne dertlerin bitiyor
Gülmüyor şu yüzüm gülmüyor…”
 
Tam bir arabesk şarkı. .. Mendili al, dinle dinle, ağla…Bunların meraklıları var bilirsiniz! 
 
Zaten şu dünyanın tatlı yüzünü acılara, dertlere çevirmekte birebiriz… Neden? İlişkileri sürdürmekte tembelliğimizden mi; taktik ve stratejik hatalarımızdan mı, neden?
 
İnsanları ne sevebiliyoruz; ne de onlardan vazgeçebiliyoruz.
 
Ama belli ki, bu dünyada bir arada yaşamaya zorunluyuz. O zaman güzel güzel yaşayalım be kardeşim. Bu boğuşmak niye ; bu fesat, figan niye?
 
 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..