Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Aralık '15

 
Kategori
Dünya
 

Batılı ilim insanları, Rönesans’ın roketi İslam’ın neden gerilediğini açıklıyor (5)

Batılı ilim insanları, Rönesans’ın roketi İslam’ın neden gerilediğini açıklıyor (5)
 

Hz. Peygamber ve Dört halife döneminde ne mezhepler vardır, ne de Hadislerin yazımı. Yazımı dahi yasaklanmıştır.


Ne oldu da bir ilim dini olan İslam’ın yerini Hurafeler* aldı ve Hurafelerin Müslümanlara rehber olması ile birlikte Medeniyet Bayrağı Batılılara geçti?

Bir bisikletin üzerinde ancak, pedal çevirdiğiniz sürece durabilirsiniz. Bu, açık ifadesi ile: bisikletin pedalını çevirdiğiniz –ürettiğiniz- sürece ilerlediğinizdir.

Bu anlayışı, Medeniyetleri; Fikri ve Sınai alanda bir üretim toplamına indirgersek,

-İlim-Bilgiden hareket edilerek yapılan bir üretim, İnsanlığı-Toplumları ilerletmekte-yükseltmekte;

-Hurafelerden hareket edilirse, toplumlar bir kısır döngüye girerek, yoksulluk ve düşüşe geçmektedir.

Bu manada da Prof. Gautier, Müslümanların gerilemesini, düşüşünü özetlemektedir.

...

RÖNESANS MÜSLÜMANLARIN ESERİ Mİ?

Fransa Enstitüsü azasından Frantz Funck-Brentano’nun 1941’de 31. Baskısı neşrolunan “La-Renaissance” ismindeki meşhur eserinin 427-428. Sayfalarında son söz olarak şu fıkraya tesadüf edilir:

-“Rönesans devrine hasrettiğimiz bu esere bir nokta ile son vermeden evvel, buraya kadar mevzuumuzu teşkil eden devirde ve Eski Çağla İtalyan tesirlerinin yanında, Müslümanlarla Arapların medeniyetimiz üzerinde icra etmiş oldukları tesir ve nüfuzu meydana çıkaran yeni eserler hakkında da birkaç söz söylemek isteriz.

-Bu ifademizle E. F. Gautier’nin “Moeurs et Coutumes des Musulmans” ismindeki son eserini kastediyoruz. Bizim medeniyetin Müslümanlara medyun olduğu şeylerin hepsi pek kolay unutulmaktadır:

-Onların bize Çin’den nakletmiş oldukları pusula ile kâğıttan başka barutu, Heyet ilminde yaptıkları ve Kopernik’in keşiflerine zemin şeklinde temin ettikleri terakkileri unutuyoruz; kimyayı ilk defa olarak ilmî esaslara istinat ettirenler de onlardır;

-Cebir ilmini de bize Müslümanlar vermişlerdir. İşte bundan dolayı E. F. Gautier şu neticeye varmaktadır:

-Kitap, barut, pusula: Eğer İslâm medeniyetinin bu mirasları elinde olmasaydı, bizim Rönesans’ımızın ne biçim şey olacağını biraz gözlerimizin önüne getiriverelim!

-İslâm medeniyetinin tekâmül hareketi durduğu zaman, biz işte onun vardığı neticelerden istifade ederek yeni bir medeniyet kurmaya başladık: Bu hal, eski zaman koşucularının mukaddes meşaleyi elden ele vermelerini andırır." (1)

...

İslam Medeniyeti'nin tekamülünü durduran ana etken, Hurafeler ve Hurafelerin Kuran'ın yerini almasıdır.

Bir ilim dini olan Kuran’ın getirdiklerini terkederek, Müslümanları yoksulluğa-geriliğe götüren Hurafeler ile ilgili ilginç bir örnek, tespit ( İslâm Hukuku Profesörü Hayrettin Karaman’ın bir soruya verdiği cevap üzerinden ) aktarılmaktadır.

 

-“Dünya Dönüyor mu?

-"Suud eski baş müftüsü/kadısı olduğu söylenen, fakat şu anda hayatta bulunmayan bir zat var. Abdulaziz bin Baz adındaki bu zat'a atfedilen 1975 yılına ait bir fetva şöyle:

-"Kim dünyanın yuvarlak olduğunu iddia ederse küfür ve delalete düşmüş olur. Çünkü bu iddia hem Allah'ın, hem Kur'an'ın, hem Peygamber'in reddidir. Bunu iddia eden kişi tövbeye davet edilir. Ederse ne ala! Aksi takdirde kafir ve dinden dönmüş bir kişi olarak öldürülür ve malı da Müslümanlar'ın hazinesine katılır. Eğer ileri sürdükleri gibi dünya dönüyor olsaydı ülkeler, dağlar, ağaçlar, nehirler, denizler bir kararda kalmazdı. İnsanlar batıdaki ülkelerin doğuya, doğudaki ülkelerin batıya kaydığını görürlerdi. Kıble'nin yeri değişir, insanlar kıbleyi tayin edemezlerdi. Velhasıl bu iddia sayması uzun sürecek birçok nedenden dolayı batıldır..."

Bu fetva gerçekten bu kişiye mi aittir. Bu konuda bir bilginiz varsa benimle paylaşır mısınız?

Cevap: "islamweb.net" isimli sitede sorunuzun cevabı var. Bu Arapça cevabı sizin için özetleyeyim:

-"İbn Bâz ve yine S.Arabistan'ın meşhur alimlerinden İbn Useymîn'e ait olduğu söylenen böyle bir fetva var, ama olan ile yazılan ve yayılan arasında önemli farklar olduğu görülüyor. Bin Bâz hayatta iken kendine izafe edilen bu sözlerden haberdar olmuş ve şu cevabı vermişti: es-Siyase dergisi benim, insanların aya gittiklerini inkar ettiğimi ve 'buna, bir de dünyanın yuvarlak olup döndüğüne kim inanırsa kafir olur' dediğimi yazmış.

Ama bu iddia tamamen yalan, aslı faslı yok. Tam aksine ben, bir makalemde, İbn Kayyim'e de dayanarak dünyanın yuvarlak olduğunu ispat ve ifade ettim. Ama döndüğünü kabul etmedim.

Fakat 'dünyanın döndüğüne inananlar kafir olur' da demedim. Tekfir fetvam güneş ile ilgili idi:

-'Güneşin sabit olduğunu, yörüngesinde hareket etmediğini iddia edenlerin kafir olacaklarını; çünkü bunun apaçık ayetlere ve hadislere aykırı olduğunu' söyledim.

Bin Baz'ın fetvası böyle olduğu gibi İbn Useymîn de, dünyanın döndüğünü inkar etmekle beraber, dönüyor diyenleri tekfir etmemiştir (onlara kafir dememiştir).

Bu iki alimin dünyanın döndüğünü kabul etmemeleri, bu konuda ayet ve hadis bulunmamasına ve dönüyor diyenlerin iddialarının da bir nazariyeden (kuram) ibaret olduğunu sanmalarına dayanıyor ve elbette hata etmiş bulunuyorlar; çünkü dünyanın kendi etrafında ve güneşin etrafında döndüğü kesin bir bilgi haline gelmiştir..

Ancak bir kimsenin alim olmasının şartı hiç yanılmamak, hata etmemek, yanlış söylememek değildir.

Hz. Peygamber (s.a.)'den başka her alim, ictihadında hata da, isabet de edebilir."

Hz. Peygamber dini tebliğ ettiği için onun hata etmesini ve bu hatanın ümmete din olarak intikalini Allah engellemiş, Peygamberi'ni bu manada korumuştur.

Bu olaydan çıkarılacak ders şu olmalıdır: Din alimleri, kendi uzmanlık alanlarının dışında bir şey söylemek durumunda kaldıklarında ya ehline (bunu bilenlere) sormalı veya ilgili kaynaklara başvurarak yardım almalıdırlar.."

Daha fazlası için bakınız:  http://www.hayrettinkaraman.net/makale/0766.htm

Bu konuda Kuran’a müracaat etmeden bir örnek de Hıristiyan dünyasından;

 …15.-16. Asırlarda yaşamış olan Lehli Copernic (Kopernik), İslâm ilminden aldığı feyiz ile dünyanın döndüğünü tespit ettiği zaman, Hıristiyan karanlıkçılığına karşı büyük bir suç işlediğini hissettiği için kanaatini ölünceye kadar bir sır gibi saklamak mecburiyetinde kalmış ve “De Revolutionibus Orbium Celestium” ismindeki meşhur eseri ancak 70 yaşında öldüğü gün neşredilip ortaya çıkabilmişti.

Fakat bu bedbaht eser on sekizinci asra kadar kilisenin men ettiği kitaplar listesinde kaldı.

16.-17. Asırlarda yaşayan büyük İtalyan âlimi Galileo de Kopernik’i teyit eden eserinden dolayi yetmiş yaşında Engizisyon mahkemesine verilmiş, “Kitab-ı Mukaddes”e mugayir (aykırı) bir eser yazdığından dolayı ilmi davasını dizüstü ret ve inkâra mecbur edilmiş ve kendi kendini resmen tekzip eden sözlerini açık sesle söylerken hafif sesle de dünyanın her şeye rağmen döndüğünü

-“E pur si muove!” yani. “Bununla beraber dönüyor!” diyerek kendi vicdanına ilan edip durmuştur.

Zavallı Galileo’nun çektiği ceza bundan ibaret değildi: Ölünceye kadar bir eve kapatılıp hürriyetinden mahrum yaşatıldı ve 74 yaşında öldüğü zaman da cenazesi Hıristiyan mezarlığına gömdürülmedi.

Bütün bunlara rağmen, tecrübî (fizik) ilminin müessisi (kurucusu) sayılan bu bedbaht adam Hıristiyan karanlıkçılığının elinden ucuz kurtulmuş demekti.

Çünkü kendisinden bir müddet evvel 15’ısinci asır da Kopernik nazariyesine istinaden kâinatta birçok dünyalar bulunduğunu ve bu dünyaların ruhu da Allah olduğunu ileri süren meşhur İtalyan filozofu Jardano Bruno, Roma Engizisyon mahkemesinin kararıyla diri diri yakılarak idam edilmişti.

Şark’tan doğan ilim dininin aydınlığı Garp Hıristiyanlığının bu feci karanlığını ve karanlıkçılığını tedricen ortadan kaldırdığı için bugünkü dünya medeniyeti bundan sonra gözden geçireceğimiz Garp âlimlerinin ifadeleriyle de sabit olduğu gibi nihayet bir İslâm eseri olarak teşekkül etti.

Yani insanlığı Garp değil. Şark kurtardı. (2)

Ne kadar ilginç değil mi?

-Yaklaşık bin yıl dünyaya ışık saçan Kuran ve İslam Güneşi, gelmesinin üzerinden 14 asır geçmesinden sonra,  (Ona inananlar, Kuran'ı terkettikleri için ) Kuran'ın aydınlattığı batının (eski) karanlıkçı dünyasına girmiştir.

Şimdi de Kuran’a bakalım dünya dönüyor mu? (KUR’AN’da ilgili bazı ayetler)

36. Sure (Yâsîn Suresi), 37. Ayet

-Gece de onlar için bir delildir. Gündüzü ondan çıkarırız, bir de bakarsın karanlık içinde kalmışlardır.

 

36. Sure (Yâsîn Suresi), 38. Ayet

Güneş de kendi yörüngesinde akıp gitmektedir. Bu mutlak güç sahibi, hakkıyla bilen Allah'ın takdiri (düzenlemesi)dir.

 

36. Sure (Yâsîn Suresi), 40. Ayet

Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzmektedir.

 

39. Sure (Zümer Suresi), 5. Ayet

Gökleri ve yeri hak ve hikmete uygun olarak yaratmıştır. Geceyi gündüzün üzerine örtüyor, gündüzü de gecenin üzerine örtüyor. Güneşi ve ayı da koyduğu kanunlara boyun eğdirmiştir. Bunların her biri belli bir zamana kadar akıp gitmektedir. İyi bilin ki, o mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır.

 

10. Sure (Yûnus Suresi), 5. Ayet

O, güneşi bir ışık (kaynağı), ayı da (geceleyin) bir aydınlık (kaynağı) kılan, yılların sayısını ve hesabı bilmeniz için ona menziller takdir edendir. Allah bunları (boş yere değil) ancak gerçek ile (hikmeti gereğince) yaratmıştır. O, âyetlerini, bilen bir topluma ayrı ayrı açıklamaktadır.

     

14. Sure (İbrâhîm Suresi), 32. Ayet

Allah, gökleri ve yeri yaratan, gökten yağmur indiren ve onunla size rızık olarak türlü meyveler çıkaran, emri gereğince denizde yüzmek üzere gemileri emrinize veren, nehirleri de hizmetinize sunandır.

 

25. Sure (Furkân Suresi), 45. Ayet

Rabbinin gölgeyi nasıl uzattığını görmez misin? İsteseydi onu sabit kılardı. Sonra biz güneşi gölgeye delil kıldık.

 

36. Sure (Yâsîn Suresi), 39. Ayet

Ayın dolaşımı için de konak yerleri (evreler) belirledik. Nihayet o, eğrilmiş kuru hurma dalı gibi olur.

 

36. Sure (Yâsîn Suresi), 40. Ayet

Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzmektedir.

  

71. Sure (Nûh Suresi), 15. Ayet

‘Görmediniz mi Allah yedi göğü, tabaka tabaka nasıl yaratmıştır?'

 

 71. Sure (Nûh Suresi), 16. Ayet

‘Onların içinde nasıl ayı, bir ışık, güneşi de bir kandil yapmıştır?' (3)

Gece ve Gündüz nasıl meydana gelmektedir?

“Gece ve Gündüz Dünyanın Kendi Ekseni Etrafında Dönmesiyle Oluşur.

Dünya kendi çevresinde (23 saat, 56 dakika, 4.091 saniye) ve güneş çevresinde (365 gün, 6 saat, 48 dakika) hareket eder. Günlük ve yıllık hareketlerine bağlı olarak gece, gündüz, mevsimler, kayaçların oluşması ve diğer canlılık ve biyolojik olaylar gerçekleşir. Mevsimlerin oluşmasında etken ise 23 derecelik eksen eğikliğidir.” (Daha fazlası için bakınız; http://www.bilgilersitesi.com/gece-ve-gunduz-nasil-olusur-neden-olur-olusumu-hakkinda-bilgi-kisaca-ozet.html )

Yazılanlar özetlenirse;

-İnsanlık, 7. Asırda cehalet ve karanlıklar içerisindedir.

-Kuran böyle bir ortamda gönderilir ve getirdikleri ile, İnsanlar düşünmeye ve araştırmaya başlarlar. Müslümanlar bu araştırmaları-çalışmaları ile, yaklaşık 1000 yıl, özellikle, Tıp, Fizik, Kimya, matematik ve astronomi konularında insanlık adına büyük mesafe alırlar.

-Ancak bu süreç içerisinde ve çeşitli çıkar düşünceleri ile, Müslümanlar kendilerine önceden olduğu gibi  Kuran'ı değilde, Hurafeleri rehber edinmeleri sonucunda, çalışmaz ve üretemezler.

-Sonuçta; bir bisikletin üzerinde pedalını çevirmeyen (üretmeyen) insan misali, tekrar yoksulluğa ve karanlığa düşerler.

 

www.canmehmet.com

Resim; web ortamından alınmıştır.

Kaynaklar;

(1) Batı Kaynaklarına Göre İslam Medeniyeti, İsmail Hami Danişmend

Derin Tarih Kültür Yayınları—31 Kasım 2015. Sahife:48

(2) A.g.e. Sahife:14

(3) Daha fazlası için bakınız; http://www.haber7.com/guncel/haber/1325038-gunes-tutulmasi-kuranda-hangi-ayetlerde-geciyor

 
Toplam blog
: 1117
: 1768
Kayıt tarihi
: 29.08.06
 
 

Ticari ilimler akademisindeki öğrenciliğim sırasında, bir kamu iktisâdi kuruluşunda başladığım ça..