Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Aralık '15

 
Kategori
Dünya
 

Batılı ilim insanları açıklıyor; “Avrupa, İslâm’ın mirasyedisinden başka bir şey değildir” (4)

Batılı ilim insanları açıklıyor; “Avrupa, İslâm’ın mirasyedisinden başka bir şey değildir” (4)
 

Medeniyetlerin inkişafı bir bayrak yarışı misalidir. Yorulanlar, dinlenmek için bayrağı arkadan gelene teslim etmektedir.


İtirafı, Prof. Gautier özetlemektedir; “İslâm medeniyetinin tekâmül hareketi durduğu zaman, biz işte onun vardığı neticelerden istifade ederek yeni bir medeniyet kurmaya başladık: Bu hal, eski zaman koşucularının mukaddes meşaleyi elden ele vermelerini andırır.”  (1)

Prof. Gautier, Medeniyetlerin oluşumunu bir bayrak yarışına benzeterek ne demektedir?

-Medeniyetlerin inkişafı bir bayrak yarışı misalidir. Yorulanlar, dinlenmek için bayrağı arkadan gelene teslim etmektedir.

Bakalım, Müslümanlar bayrağı teslim ederken, İnsanllığa ve Avrupa’ya miras olarak ne bırakmışlar.

Profesör P. Hitti’nin “Precis d’Histoire des Arabes” ismindeki eserinin 1950’de neşredilen Fransızca nüshasının 149. Sayfasında da şu mühim kayda tesadüf edilir:

-Latin Garb’ı, Astroloji kadar Astronomiyi de tetkike sevk eden gayret, Endülüs tarikiyle Müslümanlardan intikal etmiştir. Bu sahalardaki İslâm eserlerinin başlıcaları İspanya’da Arapçadan Latinceye tercüme edilmiştir.”

Yine aynı sayfada diğer bir mühim nokta da şöyle anlatılmaktadır:

-“Avrupa dillerinin ekserisinde yalnız yıldız isimleri İslâm menşelerine bağlanmakla kalmıyor, aynı zamanda Azimut, Zenith, Nadir vesaire gibi birçok fenni tabirler de Arapçadan geçmek suretiyle İslâmiyet’in Hristiyan-Avrupa’daki ilmî mirasının ne kadar zengin olduğunu göstermiş oluyor.”

İşte bundan da anlaşılacağı gibi, ilim sahasında Avrupa, islâm’ın muazzam servetine varis oluvermiş bir mirasyediden başka bir şey değildir. (2)

Bu haklı ve güzel itirafın sahibini takip eden... L. A. Sedillot da “Historie Generale des Arabes” ismindeki eserinin 1877 Paris baskısının birinci cildinin birinci sayfasındaki şu hakikati ilk söz olarak tespit etmektedir:

-“Müslümanları ve onların bütün Orta Çağ boyunca yeni medeniyet üzerine icra ettikleri tesiri unutulmaya mahkûm etmekte herhalde hususî bir kast olsa gerektir.’

Bu Garp nankörlüğünün sebeplerinden bir de İslâm inhitatmin (gerilemesinin) eski muhteşem devirlerimizi unutturacak dereceleri bulmuş olmasında gösterilir;

E.F.Gautier’nin “Moeurs et Coutumes des Musulmans” ismindeki eserinin 1955 Paris baskısının 235. Sayfasında bu nokta şöyle izah edilmektedir:

-“Gözlerimizin önünde İslâm’ın bugünkü hali bulunduğu için, biz onu medeniyetin en esaslı amili tasavvur etmekte güçlük çekiyoruz.”

Burada bir not düşülmesi gerekmektedir.

Prof. Gautier ne demektedir?

-Biz İslam’ı bugünkü hali ile değerlendirdiğimiz için onun mükemmel bir medeniyet kurucusu olduğu gerçeğinde zorlanıyoruz.

Elbette bu duruma gelinmesinde;

-Kıskançlıktan doğan inkârın,

-Ve kimi ilim ahlakına sahip olmayan bilginlerin, Batı Medeniyetini doğrudan Antik Yunan Medeniyetinin bir devamı olarak göstermesi

-Ve bu kasıt-inkar, bizim kitaplarımızda da aynen kopya edilerek işlendiğini de unutmamak gerek.

Aynı müellif, (Prof. Gautier) aynı eserinin 251. Sayfasında da Garp nankörlüğünün ırkî cephesini şöyle anlatır:

-“Rönesans’ın ilk kekeleme anları öyle bir devre tesadüf etti ki, barbarlıktan uyanmakta olan Avrupa, İslâm medeniyetine bitkin bir hürmetle bakmaktaydı. Taklidine imkân olmayan bu örnek karşısında cesaretini kaybeden Garbın kolları sarkıyordu. Herhalde biz bugün de tamamıyla aksine bir ifrata (aşırılığa) düşüyoruz. Irkî dalaletlere (sapkınlığa) dayanan bu sersemce nankörlüğümüzden dolayı kendi kendimizi ne kadar ayıplasak yeridir.”

Yine aynı menbaın (kaynağın) 282. Sayfasında da şu satırlara tesadüf edilir:

-“Bizim Rönesans’ımız İslâm medeniyetinin hatırasını çabuk unuttu; hâlbuki onlara karşı çok büyük minnetleri vardı. Buna rağmen klasik eski çağa çılgınca ve mahviyetle (alçakgönüllülükle) bağlandı. Bu tercih, nankörlükten başka bir şey olmamakla beraber mazur görülebilir; çünkü derin sebepleri tamamıyla seçilebiliyor. Yunanla Roma’nın Garp medeniyeti o derin manasıyla biz Garplılar için Müslümanların Şark medeniyetinden çok daha kolay anlaşılabilecek bir şeydi. Muazzam bir mazinin varisi ve yeryüzünün en eski medeniyetinin mümessili olmak korkunç bir şeydir: İslâm’ın şanlı mazisiyle bugünkü aşağılık halinin tarifi ise budur.”

Hıristiyan Garbın bu tarihî nankörlüğü bilhassa on dokuzuncu asırdan beri, tedricen (yavaş yavaş) azalmakta ve birçok büyük müellifler bugünkü Garp medeniyetinin hakikatte Yunan-Roma kültüründen değil, doğrudan doğruya islâm medeniyetinden doğmuş olduğunda artık ittifak etmektedir.

1. Dikkat edilecek mühim bir nokta vardır. Avrupa’da İslam medeniyetinden umumiyetle “Arap Medeniyeti” şeklinde i bahsedilir ve hatta İslâm tarihine de çok defa “Histoire des Arabes=Arap Tarihi” denilir.

Bunun sebebi, İslâmiyet’in menşei Arabistan ve Kur’an’in lisanı da Arapça olmasıdır.

İşte bundan dolayı “Arabe” kelimesi gittikçe “Müslüman” mefhumunu (kavramını) da ifadeye başlamıştır.

Buna mukabil (karşılık), Osmanlı İmparatorluğunun azamet devrinde yazılmış eserlerde de İslâmiyet “La Religion des Turcs=Türk Dini” ismiyle anılmış, fakat inhitat devrimizden itibaren bu isim artık unutulmuştur. “Arabe” kelimesinin bugün hala “Müslüman” manasina kullanılmasındaki mahzuru (sakıncayı) nazar-ı itibara (gözönüne) alan Garp müellifleri, İslâm medeniyetinin ırkî ve milli manasıyla bir Arap medeniyeti olmadığını ehemmiyetle (Önemle) tebarüz ettirmektedirler (göstermektedirler).

Mesela medeniyet tarihine ait külliyatıyla meşhur Will Durant “Histoire de la Civilisation” külliyatıL’age de la Foi” serisi, Francois Voudou’nun birinci cilt Fransızca tercümesi, 1952 Paris baskısının 305. Sayfasında bu mühim noktayı şöyle anlatır:

-“Fatihler öyle bir müsamaha (hoşgörü) gösteriyorlardı ki, o sırada Arapçayı dünyanın en edebî ve en ilmî lisanı haline getirmiş olan şairler, âlimler ve filozoflar içinde Arap kanından olanlar ancak küçük bir ekalliyet (azınlık) teşkil ediyordu.”

Arthur Pellegrin’in “L’İslam dans le Monde” ismindeki eserinin 1950 Paris tabının 92. Sayfasında da şu izaha tesadüf edilir:

-“Eğer Arap münevver kütlesi (aydınları) yalnız kendi imkânlarına bırakılmış ve işgal edilen memleketlerin yeni mühtedilerinden feyz almış olmasaydı, belki de o kadar ileri gidemez ve o kadar yükselemezdi. Yunan-Latin kültürüyle son derece meşbu (dolu) olan o yeni Müslümanlar Arap fikriyatına usul, vuzuh ve derin tetkik itiyatlarını soktular; Kur’an tefsiri, bundan geniş bir nispette istifade etti: Çünkü malum olduğu veçhile, Kelâmullah’ın mukaddes metni her türlü fikir hamlelerinin ilham kaynağı idi. İşte bununla da sabittir ki, Kur’an-ı Kerim esas itibariyle insan fikrinin en yüksek nazariyelerini beslemeye kâfi gelecek fikirlerle hislerden mürekkep bir servet ihtiva etmektedir.”

Profesör Gautier’nin yukarıda bahsettiğimiz “Moeurs et Coutumes des Musulmans” ismindeki eserinin 230. Sayfasında, “Bedevi aşiretlerde medeniyet tohumları yoktur” denildikten sonra 231. Sayfasında da İslâm medeniyetinin ihtida etmiş ; ayrıca Arap (Arap olmayan) milletlerin müşterek (ortak) eseri olan Şark medeniyeti olduğundan ve Arap kavminin işte bu medeniyete ancak zemin hazırladığından bahsedilir.

Bu yazılarımızın birincisinde de söylediğimiz gibi Hint âlimlerinden Asaf Feyzi’nin Fransızca nüshası 1956’da neşredilmiş olan “Conferences sur L’İslâm” ismindeki eserinin 18. Sayfasında İslâm medeniyetinin teşekkülünde en fazla Türklerle İranlıların amil oldukları tespit edilmiştir. (3)

...

Yukarıdaki ifadelerden anlaşılan,

-Medeniyet (Bilgi-ilim) Kimsenin tapulu malı değildir. Bu nedenle olsa gerek, Hz. Peygamber bir sözünde;

-Hikmet (İlim) Müminin yitik malıdır, nerede bulursa onu alsın!" demiş olsa gerek.

 

Devam edecek

-Müslüman tıp adamlarının yaklaşık 1000 yıl evvelki çalışmaları ve buluşları olmasaydı…

www.canmehmet.com

 

Resim: web ortamından alınmış, alt yazı tarafımızdan düzenlenmiştir.

Kaynaklar:

(1) Batı kaynaklarına göre İslam medeniyeti, İsmail Hami Danişment,

Derin tarih yayınları, Kasım 2015

(2)A.g.e. Sahife:55

(3)A.g.e. Sahife:26

 

 
Toplam blog
: 1117
: 1768
Kayıt tarihi
: 29.08.06
 
 

Ticari ilimler akademisindeki öğrenciliğim sırasında, bir kamu iktisâdi kuruluşunda başladığım ça..