Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Eylül '08

 
Kategori
İnançlar
 

Beden ruh ilişkisine bağlı reenkarnasyon

13. Bölüm:

İnsan; toprak, su, hava ve ateş karışımından oluşmuş, ancak içindeki ruh denilen nurani hayat enerjisiyle şereflendirilerek doğup yaşayıp ölen canlı bir varlıktır.

O halde insan denilen canlı varlık, madde ve manadan (maneviyattan) oluşmuştur.

Maddeden oluşan şeyleri (uzuvları) elle tutulup gözle görülen iç, dış insan bedenine ait; toprak su karışımı özellikler taşıyan uzuvlarıdır.(El, kol, bacak, gövde, baş, yürek, ciğer, bağırsak, dalak, beyin vs. gibi tüm uzuvlardır.)

Maneviyattan sayılan ruhuna (can ve canına) ait insanın iç benliğini oluşturan şeyleri de (Kalp içinde gönül, beyin içinde akıl ve iradeyle oluşup gelişen duygu, his ve sezgileridir.)

Demek ki; insanı, insan yapan birbirinin karşıtı bu iki zıt kutup içinde toplanmış genel ve özel hususiyetleridir. Bu iki ayrı özellikte insana büyük anlam ve mana kazandırarak insanı, diğer bütün mahlukattan üstün kılacak. Ancak bu oluşumdaki en büyük pay, dış özelliğe bağlı güzellikten ziyade, iç özelliğe bağlı zaman içinde benliğinde oluşan güzelliğidir. Çünkü kalıp kaybolamayacak bütün güzellikler iç dünyamızdaki maneviyatımızda oluşur.

Bütün yaratılmışlar gibi, insan da elbette bir gün ölümü tadacağından o da diğer tüm varlıklar gibi aslına geri (rücu edecektir) dönecektir. Geriye dönüşte dünyaya ait özellikler taşıyan, dış kabuk denilen beden ve bedene ait tüm uzuvlar, bir sonraki başka insan yada diğer varlıkların bedenlerini oluşturmaya yönelik, biyolojik değişim geçirmek üzere geri aslı olan toprağa dönüş yaparak geri toprak olur.

Gaip (fizik ötesi) alemine ait can denilen ruhu, dünyada varlığın kendi bedeni içinde yaşarken ister şuuruyla, isterse de akli iradesine bağlı ilimle kazanılıp elde edilmiş, benliği bünyesinde toplanıp kayıt altına alınmış iyi – kötü şeklinde oluşmuş, olumlu – olumsuz amelleriyle birlikte vicdanî terbiyesinin yapılacağı aleme gitmeden önce, vicdani terbiyesinin devamına yönelik kabirde, amel defterinin dürülüp, dünya hesabının kapatılmasına yönelik yapılacak olan ilk sorgulamasının arkasından berzah denilen gaip alemine gitmesi için, ruhun bedenden sıyrılıp ayrılmasına karşılık, ruh bünyesinde toplanmış olan ameller de ondan(ruhtan) ayrılarak unutulup kaybolmadan ilerde (mahşer gününde) hatırlanıp, huzurda anlatılması için gaip alemindeki sema vatta bulunan sekar denilen, hafızamızdaki dimağ benzeri bir levhaya yazılıp kaydedilerek mahşerde görülecek hesap gününe kadar kulun bütün ameli orada saklanıp korunur.

Ancak mahşerde yeniden diriltilip hesaba çekilinceye kadar, berzah denilen alemde geçecek olan süreyi de ruh, ameline göre iyi yada kötü rüya görür gibi uyku halinde geçirecektir. Çünkü Allah, katındaki mana alemlerinde zaman ve mekan kavramları yoktur. Tıpkı rüyalarımızda olduğu gibi bir hal halini yaşarız. Burada geçirilecek olan süreyi Allah’tan başka hiç kimse bilemez.

Çünkü berzah denilen bu alemde geçecek olan süreyi Allah, dünya denilen yaşadığımız mekanda ilk yaşayan insan Hz. Adem’le, yer yüzünde en son yaşayacak olan beni adem denilen insan arasındaki zaman ve mekandan dolayı oluşan farklılıkları kapatarak her insanı kendi yaşadığı zaman ve mekanda kazanıp elde ettiği amelleri ile baş başa bırakacaktır.

Sonra onları dünyada kendi elleri ile kazanıp benliklerinde götürdükleri amelleriyle baş başa bırakıp yapıp ettiklerinden hesaba çekecektir. Hesaba çekerken onları önce bu dünyada yaşarken birbirleriyle olan insani ilişkilerinden dolayı hesaba çekecektir. Sonra diğer mahlukatlarla olan ilişkilerinden dolayı onları hesaba çekecektir. Daha sonra da kendi adına dünyanın mamur edilerek dayanışma içinde yaşanılan bir mekan haline getirilmesi için kula vermiş olduğu aklın kullanımından dolayı onları hesaba çekecektir.

Akıl üzere kula verilen görev ve sorumluluğun ne derecede yerine getirilip getirilmemesinden dolayı onları hesaba çekecektir. Görev ve sorumluluğun yerine getirilmesi için hayra yönelik gösterdikleri gayret, çalışma ve çabalarından dolay hesaba çekileceklerdir.

Her biri ayrı ayrı hesaba çekilirken, dünyada yapıp ettikleri amelleri ile tek tek yüzleştirecek. Kul hakkını, kula bil hakkıyla ödetecek. Ödetirken hesaba çektiklerini hakkaniyet ölçüleri içinde yargılayıp adaletini sağlayarak kulu hakkında kesin hükmünü verecektir.

Ancak Allah, kesin hükmünü vermeden önce kulun benliğini nefsinden ayırıp ölümünü gerçekleştirecek. Nefisten ayrılmış benliği kabirde sorgu sualden geçirecek. Kabir hayatının arkasından benliği cennet ve cehennem öncesi amellerindeki affedilebilir günahlarından arınıp kurtulması için kula bir şans daha tanıyıp onu berzah denilen vicdanî terbiyesinin yapılacağı aleme sevk eder. Ruh böylece bir de bu alemde terbiye edilmiş olur.

Berzah denilen alemde bedensiz ruhun, bu şekilde bir defa daha ilahi hüküm gereğince (Allah tarafından) terbiyeye tabi tutulup günahlarından arındırılarak olgunlaştırılmasının sağlanmasına yönelik yapılan bu vicdanî terbiyeye REENKARNASYONN denir.

Çünkü berzah denilen terbiye alemindeki ruh, bedensiz yaşar. Bedensiz yaşamasına rağmen ruh kendisini bu alemde tıpkı dünyada gördüğü rüyada gibi hisseder. Yani kendi benliğini yine kendi bedeni içinde görüp hissederek yaşar. Onun içinde tekamül yolculuğundaki olgunlaşmasına burada da bu şekilde devam edilir.

Bundan sonra bir de mahşer denilen alemde dirilip, bedenlenerek hesaba çekilme var. Buradaki hesaba çekilmenin ardından ıslâh olmuş iyi ruhların cennetle ödüllendirilmelerine karşılık, halâ ıslâh olmamış geride kalan asi, günahkar, kötü kulların ruhları da bir defa daha ceza çekip ıslâh olmaları için bedenli olarak (rüya yada hayaldeki gibi bir halle hallenerek) cehenneme sevk edilirler. Burada yeterli terbiyeyi almış olanlar çıkarılıp cennete sevk edilirler. Er – geç sonunda cennete sevk edilmeyip burada ebedi kalacak olanlar, Allah’ın varlığına, birliğine ve tekliğine inanıp iman etmeyenler olacaktır.

Edenlerin hepsi en sonunda yeterli olgunluğa kavuşmalarının ardından en büyük ödül, en büyük mükafat olarak onlara kendi cemalini çıplak gözle görüp seyretmelerine temaşa makamında izin verecektir.

İnsan dünyaya ait beden ile gaip alemine ait ruhtan oluşup meydana geldiğinden dünyada yaşarken sağlıklı olabilmesi her iki aleme ait unsurlarının birbiri içinde yaşamlarını sürdürürken ölçüye uygun hayatın dengesini oluşturmak gerekir. Bünyesindeki ruhu taşıyan beden sağlıklı olmadan insan ruhu huzur bulup sükunet içinde yaşayamaz. Çünkü nefsini doyurup adam etmeyen, ruhunu doyurup olgunlaştıramaz. İslâm dini ölçü dinidir. Her iki dünya içinde ölçülü olup ölçülü yaşamak gerekir. Yani bedeni doyururken ruhu, ruhu doyururken de bedeni beslemek gerekir. Her ikisi aynı benliğe hizmet ettiğinden birbirinin tamamlayıcısıdır.

Beden dünyevi olan toprak yada suda üretilen şeylerle beslenip doyar. (Buna birde aşkı katabiliriz. Çünkü aşk her iki varlık için de ortaktır. Çünkü aşk varlığın hem varlık hem de yokluk sebebidir.) Ruh da gaip alemine ait uhrevi şeylerle beslenip doyar. Ruhun en büyük besin kaynağı sevgi, aşk, muhabbettir, (muhabbetten kastım boş lakırdı değil) ilimdir.

Aklî eksik, ve noksanlarını tamamlamayan Allah’a ulaşamaz. Allah’a ulaşmayanda Allah’a dost olmaz. Çünkü dostluk yakınlık ister. Yakınlık AKLA dayalı bilgiyle, ilimle olur.

İşte bu yüzden kula verilen en büyük nimet AKILSA, aklın en büyük hikmeti de İLİMDİR.

Onun için ALLAH KATINDA EN BÜYÜK İBADET OKUMAKTIR. Okumayanın inancı itikadı, imanı Allah’ın istediği ölçüde sağlıklı olmaz. Okuyup, yazıp öğrenmesi için Allah, kullarına akıl vermiştir. Verilen akıl, her kulun kendi başına yeter. Yeter ki, kul verilen aklı kullanmayı bilsin. Aklın kullanımı, büyüyüp, gelişip olgunlaşması yine akla dayalı elde edilen bilgiyle ilimle olur.

İslâm dininin amacı, insanı, insan yapmak için onu deneyip sınayıp test ederek erginleştirip olgunlaştırmaktır. Kısacası kristalize edilmiş bir ahlaka sahip olmasını sağlamaktır. Kristalize olmuş bir insanında içi dışı bir olur. Böyle bir insanın insanlığından da her kes emin olur.

Allah’ın bizlerden istediği de zaten bu değil mi?

Bu diyen herkese de AKIL gerekir. AKIL.

Bir sonraki 14. Bölümde de İslâm dini ve reenkarnasyonu açıklayıp anlatmaya çalışacağım.

Sevgi ve saygılarımla.

Cahit KARAÇ

 
Toplam blog
: 322
: 1004
Kayıt tarihi
: 08.03.08
 
 

1953 Elbistan doğumluyum. Lise mezunuyum. Kamuda çalışıyorum. Evliyim ve iki çocuk babasıyım. Ken..