Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Aralık '14

 
Kategori
Siyaset
 

Beklenen oldu !.. Askerle, Polis karşı karşıya geldi.

Beklenen oldu !.. Askerle, Polis karşı karşıya geldi.
 

Toplum çok gergin, kırılma noktasında ve asker beklemede


Bundan yaklaşık 2 yıl önce söylemiştim.. Yazmıştım hatta bir yazımda.. Demiştim ki, Akape iktidarı toplumu geriyor. Aşırı bir dikta yönetimine dönüştürülmeye başlandı ve ülke bir polis devleti halen getirilmeye ve bir korku imparatorluğu yaratılmaya çalışılıyor.

Ve şunu da eklemiştim.

Toplum bir mengenenin ağzındaki bir cisim gibi sıkışmaya ve gerilmeye başladı. Toplumsal olaylar gittikçe artacak ve güvenlik güçleri yani polis daha etkin olacak ve polis ile halk karşı karşıya gelecek. Eğer, ılıman bir hava yaratılmazsa, bu toplumsal gerginlik yerini daha organize protestolara bırakacak ve polis daha sert müdahalelerde bulunacak. Ülke öyle bir çıkmaza girecek ki, askerle polis karşı karşıya gelecek. İşte o zaman politik ve sosyal kargaşa başlayacak…

Ben bir kâhin değilim. Ancak, son birkaç yıldır ülkemizde olanlara mercek tuttuğumuzda, gerçekten toplumun nasıl gerildiğini gözlemleyebiliyorsunuz. Bunun için de kâhin olmaya gerek yok. Her şey göz önünde yaşanıyor. Gizli olan bir şey yok yani.

Neresinden başlasam, hangisini örneklesem bilemedim. Kronolojik olmasa da alın size birkaç örnek;

Sondan başlayalım. Soma’daki maden kazasını hatırladınız mı? Zaten unutturulmaya çalışılsa da, nasıl unutulabilir ki? Basit alınacak önlemlerle kurtulabilecek nice canlar yitip gitti o maden faciasında.. Kaza demiyorum, facia diyorum. Çünkü, ekonomik, sosyal, politik, coğrafik, bir dizi ihmaller ve vurdum duymazlıklar zinciri hakim bu olayda..

Peki sonrasında ilçede meydana gelen sosyal olaylara ne demeli? Protestolar, yürüyüş yapmak istemeler, bağırışlar, haykırışlar, ağlayışlar, gözyaşları, öfke, kin, nefret ve hak arama… Halk galeyana durup dururken mi geldi? Peki, halkın konuşmaya hakkı yok muydu? Ya, acıları yaşamaya? Acılarından dolayı haykırmaya? Ama susacaktı. Susmazsa polis görevini yapacaktı. Halkı susturacaktı. Hatta siyasilerin korumaları vatandaşı yerde tekmeleyecekti? Vatandaş haksızdı, ama o koruma ya da her neyse görevi, haklıydı. Vatandaş tutuklanacaktı, ama o şahsiyete hiçbir şey olmayacaktı. Ne oldu? Sonunda insanlar patlayacak, bir olacak, haykıracak ve Tayyip Erdoğan’ı korumaları bir markete sığınmak zorunda bırakacaktı.

Peki ya Yırca köyü ’nün sakinleri? Binlerce kesilen zeytin ağaçları için, geçim kaynakları için, ekmekleri için konuşmayacaklar mıydı? Dertlerini anlatmayacaklar mıydı ? Direnmeyecekler miydi? Direndiler! Konuştular! Mücadele ettiler ama yerlerde sürüklendiler, dövüldüler. Ya, HES’ler için yollara dökülen köylüler?

Ya, Gezi olayları ve sonrasında yitip giden o genç canlar? Aileleri, yakınları, arkadaşları… Onları yüreklerine basan toplum !.. Konuşmayacaklar mı? Acılarını, öfkelerini bastıracaklar mı? Dertlerini anlatmak için, başka genç fidanlar toprağa düşmesin diye hak ararken, demokratik hakları gereği yürüyüp, protesto etmek isterken, ellerinde değil silah, sopa dahi yokken, polisin gazabına uğramadılar mı?

Ya, bir simit parasına çalışmak zorunda kalan, geçinemeyen işçiler, memurlar.. Dertlerini anlatmak için yürümek istemeleri, basına açıklama yapmak istemeleri, sendikalarının aracılığı ile eylem yapmak istemeleri en demokratik hakları. Ama polis her daim başlarında. Copu, tazyikli suyu, gaz bombası…

Peki ya, yıllarca işsiz gezip atanamayan öğretmenler? Ya, yıllarca dirsek çürütüp üniversiteden mezun olup iş bulamayanlar! Ya Kpss denen ucube sistemin mağdurları? Ama sınavsız üniversiteye sokulan, iş yaratılan, aş verilen, daha ne kadar Türkiye’nin sırtından geçineceği belli olmayan, aş ve iş verilip, hırsızlık, gasp, hatta tecavüz eylemine girişen Suriyelilere duyulan öfke? Ve bu öfke karşısında sesini yükselten, bunu protesto eden, derdini anlatmak isteyen Türkiye halkına duyulan polis öfkesi. Polisin yasal copu, tazyikli suyu, biber gazı ve silahı…


Polis, toplum üstünde bir balyoz etkisi yaratmaktadır. Yaratılmak istenen bir polis devletidir. Son zamanlarda, polise tanınan ve yasal bir çerçeve çizilen, sınırsız yetkiler veren proje de bunun ispatıdır. Polis günden güne güçlenmektedir ve asayişin yegâne temsilcisi olarak, toplumdan biat bekleyen iktidarın, koruyucu,  kollayıcısıdır.

Peki ya, her şeye rağmen, motivasyonu düşürülen, itibarı yerle bir edilen, kolu kanadı kırılan, barış süreci denilen ne olduğu tam bilinmeyen bir projeye istinaden, Doğu’da, güneydoğu da pkk terörüne karşı hiçbir şey yapması istenmeyen, kışlasına çekilen asker ne yapmakta? Bence asker de gergindir bu fasıla da. Rolünü beklemektedir. Benim korkum, gerilen toplumun yanında, tüm varlığı ile yer alıp, polisin karşısına dikilmesidir. İyi mi olur, kötü mü bilemem ama askerin polisle karşı karşıya gelmesidir. Nitekim de, bu durum baş vermiştir. Dün gelişen bir toplumsal olayda, ordu evine, bir anlamda askere sığınan göstericilere müdahale etmek için orduevine girmek isteyen polislere asker silahla DUR demiştir.

Halk gergin, toplum teyakkuzda, asker beklemede, pkk gövde gösterisi yapmakta, kürdistan hayali gerçekleşmekte, alevi-Sünni, Kürt-Türk çatışması kapıda, yolsuzluklar, hırsızlıklar, harcanan trilyonlar, sınırlarımızda çalan savaş tamtamları ile ülke bir istikrarsızlığa sürüklenmekte din temelli bir yönetim sistemi hayata geçirilmekte, , rejim değişikliğinin ciddi sinyalleri gelmekte, iktidar, ise bunları görmezden gelmekte ve hala güllük, gülistanlık, sorunsuz bir Türkiye vizyonu çizilmekte..

Peki nasıl okumalıyız biz bu Türkiye’yi ?

../..

 
Toplam blog
: 671
: 2572
Kayıt tarihi
: 26.06.06
 
 

Anadan doğma bir İzmirliyim ve bu şehirli olmaktan gurur duyuyorum.. Hem bu şehirde doğmuş, hem b..