- Kategori
- Sağlıklı Yaşam
- Okunma Sayısı
- 420
Beklenmedik saatte...

Ölüm…
Bir son mudur, yoksa bir başlangıç mı? Bana göre gerçeğin “Başladığı” gün olarak tanımlayabiliriz. İnancımız da o yönde ya… Onun için “Ta gerçeğin” en başı ölüm…
Sevseniz de sevmeseniz de bir gün o “Gerçeğe” ulaşacağız da, nasıl olacak?
Eskiden; sala verilirdi camilerde…
Duyan, kim ki derdi. Aklına gelenleri de sıralardı.
Ahmet ağa?... İsmail Emmi?... Hatcala?
Herkesin kendine göre bir sıralaması vardı aklında. Derler ya “Alla sırayı bozmasın” diye…
Şimdi; sala yerine, telefon çalıyor…
Hem de sabahın ilk saatinde…
Hazırlıklı değilsin… Düşünmeye, kim ki demeye fırsatın yok… Aklından sıralama yapma şansını bile vermezler. Güya, rahatlatmak için hal hatır ile başlarlar lafa…
Sabahın köründe hal hatır mı olur be… Var işte bir terslik…
Hemen beyninde bir fırtına kopar… Sıralayamazsın da kimseyi… Zaman yok… Aklına da gelmez ki kimse… Dahası, yakıştırmazsın kimseye ölümü…
Ve…
“Yaşar öldü” derler… Sadece ağızlarından “Yaşar öldü” dökülür…
Yaşar ölmez ki, adı üstünde; Yaşar… Ve yaşayacak her nerde olursa…
Ama var ya o erken saat telefonu…
Hani beklenmedik saatte…
Beklenmedik telefonları sevmem… Bir gün de size telefon gelecek, beklenmedik saatte belki…
Ve “İbrahim öldü…” diyecekler…
Sevseniz de o telefonları, sevmeseniz de…
Bir gün, beklenmedik saatte…
Lakin blog dostlarımın haberi olmayacak. Çünkü o kargaşanın içinde kimin haberi olup üstelik aklına da gelip “Benim sayfamı” açıp “Duyduk duymadık demeyin komşular, blog.milliyet.com.tr/ibrahim_pekbay öldü” diyecekler?...
Elbette diyemeyecekler. Kimse de duymayacak. Ama öyle bir gün gelecek ki “Bu kadar çok lafa karışan adama n’oldu da yazmaz oldu” diye aklından geçirenler olacak belki…
İşte o zaman belki…
O zamana da daha 40 sene var yahu…
Nereden çıktı şimdi bu?...
Ama kusur bende değil ki. Bazı blog yazanlarımız hatırlatıyor. Gerçi ben üzerime alınmıyorum ama…
Neyse… Keyiflenin hadi, sırası değil şimdi üzüntünün. İşimiz var gücümüz var. Daha “Oy” atmaya gideceğiz temmuzun ortasında. Var mı öyle işi yarım bırakmak?
Haydi… Sağlıklı yaşamak için gayret…
Ki, ben de bu yazıyı “Sağlıklı yaşam” bölümüne koyayım…
04 MAYIS 2007
Önerilerine Ekle Beğendiğiniz blogları önerin, herkes okusun.

Çok güzel bir konuya değinmişsiniz. Sabahları çalan telefonlarda ben de çok korkarım. Ama ne yaparsın şu dünya üzerinde gerçek olan ölüm. Saygılarımla.
Eşit Ağırlık 05.05.2007 18:08- Cevap :
- Sayın Harun DENİZ... Yorumla katıldığınız için teşekkür ederim. Saygılarımla... İBRAHİM PEKBAY 05.05.2007 21:35
Allah korusun. Uzaklarda olsakda, sık görüsemiyor olsakda her zaman kalbimdesin. Allah sana saglıklı yasam versin, bende senin hergün yazılarını okuyorum. Coook uzaklardan selamlar ve sevgiler. Tülay
tulay guner 05.05.2007 1:30- Cevap :
- Canım benim... Sensin "O"... Tabdır böreğim, çamanın benim... Seni çok özledim... Korkma, daha 40 yıl vaqr önümde... Seni çok öpüyorum, canım benim... HERKESE SELAMLAR... İBRAHİM PEKBAY 05.05.2007 15:05
İbrahim bey hem amacımız, hem görevimiz yaşamak. Önünde sonunda her nefis ölümü tadacağına göre aceleye lüzum yok. O zaten zamanını bilir. Allah sağlıklı ömürler versin.
Ahmet YILMAZ 04.05.2007 19:06- Cevap :
- SAyın Ahmet YILMAZ... Dilekleriniz için teşekkür ederim. Benim önümde zaten daha 40 yıl var. Saygılarımla... İBRAHİM PEKBAY 04.05.2007 21:36
Güneş gibidir ölüm. Bir yerden batar diğer bir yerden doğar. Eskiyen elbisenin değişimidir ölüm. Yaşamın şekerlemesidir ölüm. Otomobil yarışındaki kısa süreli lastik değişimidir ölüm. Yeni buluşmaların evvelindeki ayrılıktır ölüm. Hayattayken eksik bıraktığımız sevmelerimizin pişmanlığıdır ölüm. Farkında olmadan beraber yürüdüğümüz en yakın arkadaşımızdır ölüm. Bu yazınızda her zamanki gibi dolu ve doyurucu. Saygılarımla
Metin Özkaya 04.05.2007 18:51- Cevap :
- Sayın Metin ÖZKAYA... Yorumunuz çok güzel... Bir yere not aldım, yeri gelince bir yerlerde görürsünüz belki. Teiekkür ederim... Saygılarımla... İBRAHİM PEKBAY 04.05.2007 21:38