Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Ekim '16

 
Kategori
Deneme
 

Belki (!)

Belki (!)
 

Sabahı bekliyorum cılız bi hevesin gölgesinde. 

Annemi izliyorum uyurken. Öylesine yorgun öylesine güçlü ve guzel. Tanıyorum ben bu kadını. Korkuları umutları mücadelesi kırışıklıkları. 
Ah ne tanıdık allahim. Ellerinin uzerinde kahverengi benekler var. Yaşlanınca seninde olacak diyor gülümseyerek. Başka ne olacak diyemiyorum. Söylenmeyen şeyler var gözlerimiz de anlıyor beni görüyor ama ne o soruyor ne ben anlatıyorum. 
Allahım ne çok olmuş dizinde yatmayali. 

Gökyüzüne sığınıyorum şu aralar büyümeyi öğrenmem lazım artık. Göstere göstere dönüyor dünya. Bulutlar birbirinin peşi sıra akip gidiyor sehri güneşe hazırlarcasina. Mahallenin siyah köpeği avaz avaz bağırıyor camımın önünde, ışıklar tek tek açılıyor yüksek binaların dikdörtgen camlarından. Kuşlar çıkıyor piyasaya. Bende başka hersey hazır sabaha. Yeni günü karşılamaya hazır tüm dünya. Ben sadece seyirciyim akıp giden ahenge. Bir köşeden dünyayı izlemek ne basit bir mesele ve ne acı şahit olmak bu dünyanın ihtirasına. Oysaki kendi içindeki ihtiraslarla bile başa çıkamamışken daha. Kendine bile söz geçirememisken. Alıp çayını eline bir iki tatlı söz edip yanağını okşayamamışken. Anlat hele cancagzim neyin var diyememişken. Bir iki tokat patlatamamis acıyan yerlerini öpememışken belki. İtip sırtımızdan ativermisler okyanusa. Soran olmamış yüzmeyi biliyor musun diye. Çırpındıkça boğulmuşuz meğer. Tuzlu su degmiş meğer yaralarımiza. Kanamışda her biri tek tek çırpınırken görmemişiz. Zaman ne çabuk akıp gitmiş ellerimizden meğer. Büyüdükçe korkuları artar insanın derdi annem. Ne büyük korkular gelmiş girmiş yatağımiza. Üstelik daha karanlık da uyumaya bile alışamamışken.  
 
Bir hayal gelip oturuyor gözlerime. Düşünsene ..

Kadıköy'de kaybolmusken alalade bi sokak da birer bira açıp oturmak ne muazzam lüks şimdi. Denize bağırmak herseyi. Suçlusun istanbul diye feryat etmek ne büyük lüks. Yaşımın hakkını vermeliydim oysaki. Tanımadığım bir müzik de dans etmeli, avaz avaz bagirmaliydim sokaklar da. Pierre Loti de iki çay içmeliydik de şiir okumalıydın sen bana. Karaköy de ara sokaklardan birinde alalade bir sokak sanatçısının tanığı duvarlara yaslanıp öpüşmeliydik seninle. Beşiktaş da saat başı kalkan vapurlardan birine koşarak yetişmeli soğuk kış gününe rağmen martıları izleme bahanesiyle çıkmalıydık geminin kıçına. Arsız martıları anlatmalıydık hayallerimizi. Hududsuz bir çingene ellerimize bakıp bir süt parasına yalanlar söylemeliydi bize. Taksimde heykelin önünde randevuleşmeliydik seninle. İki bira söyleyip kendimize susmaliydik hatta. O zaman belki sorardim anneme yaşlaninca neler olacak diye. O zaman korkmazdim belki zamandan, sensiz gelecek günlerden. Cesaretim olurdun benim. Bakışım olurdun, derin nefes alıp verişlerim olurdun, koşup kucağına saklandığım babam olurdun. Yadına düşerdim. Benim olurdun. Belki !
 
 
Toplam blog
: 24
: 365
Kayıt tarihi
: 02.01.15
 
 

Kim olduğumuz ne olduğumuz önemli değil. Kimi mutlu edebildiğimiz, kimin sorunlarına çözüm bulabi..