Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Temmuz '12

 
Kategori
Anılar
 

Ben çocukken- 13

Ben çocukken- 13
 

alıntıdır


Üsküdar'da bir çingene mahallesi vardı, adı Selâmsız idi. Selâmsız adı hâlâ yerli yerinde duruyor ama, çingene mahallesi yok artık.

Çok çingene tanıdım, evlerine girip çıktım çocukken. Halamın Tekel'deki iş arkadaşları arasında o kadar çok çingene vardı ki ve ben halamla o kadar çok gezip tozardım ki, doğal olarak çingene arkadaşlarıyla da sık sık görüşürdük.

Bir çingene Leyla vardı mesela, esmer, kısa kıvır kıvır saçlı, kalın, etli dudaklı, kapkara iri gözlüydü. Müzmin bekardı, daha doğrusu evde kalmış muamelesi görüyordu. Deli Leyla diye bir lâkabı vardı, nedense, kim taktıysa bu lâkabı, ben bildim bileli öyleydi. Anne babasıyla Selâmsız'a çıkan yokuşun başındaki büyük ahşap evde otururdu. Ev o dönemin tüm ahşap evleri gibi bahçeli idi. Kuyusundan su çekip bizlere ikram edişi kalmış hatırımda. Ne iyi bir kızdı, ailesi de öyle. Bir de temizdi ki sormayın. Hani çingenelerin pis ve pasaklı olduğu söylenir ya, bunların evi bal dök yala, o kadar yani. Üstü başı da tertemiz ve derli topluydu, şık olmaya özen gösterirdi.

Hepsi Deli Leyla gibi değildi tabi tanıdıklarımın. Kılık kıyafet perişan, saç baş darma duman, evleri "kalk gidelim" dedirteni de vardı. Ama hemen hepsi iyi yürekliydi. Hırsızlık, taciz, yaralama gibi olaylara rastlanmıyordu, oluyorsa da o kadar azdı ki herhalde, biz duymuyorduk. Yetişkin olup işe giderken o mahalleden yürüyerek geçerdim, sabahın erken saati ve akşamın karanlığında. Bir kez bile sıkıntı yaşamadım, aksine her gün beni görüp yüzüme aşina olanlar artık selâm bile vermeye başlamıştı.

Halam bir dönem bu çingene mahallesinin bitimindeki bir sokakta oturmuştu. Benim halamda yatıya kaldığım günlerde çok eğlenirdik. Özellikle mevsim yazsa bol bol düğün olurdu. Bazen tam yatmışız, uykuya geçeceğiz, ufaktan ufaktan bir klarnet sesi kulağımıza ulaşırdı. Halam sorardı: "Nurten, gidelim mi?" Ben hiç itirazsız, "Hadi hala" der, apar topar giyinip kuşanıp fırlardık sokağa. Aman, ne eğlenceli olurdu o düğünler. Kızın çeyizleri bile asılı olurdu ağaçtan ağaca, evden eve gerilmiş iplerin üzerinde. Klarnet çalar, yerinde oturan hiç kimse kalmazdı. Keyfimiz çok yerindeyse halamla ikimiz de katılırdık oyunlarına.

Bazen de kavgaları olurdu. Offf, bir şenlikti bu kavgalar adeta. Diyelim iki kadın kavga ediyor, ilk iş evde ne kadar eşya varsa kapı önüne konur karşı tarafa tek tek sergilenirdi. "Baak, kocam bana bunu da aldı." "Hahaaaytt, asıl sen buna bak, var mı senin kocanda bunu alacak para?" "Hadi ordan, cümle alem biliyor senin kocanın yediği haltları." "Sen kendi kocana bak, metresinlen dolaşırken görmüşler enayiiii" atışmalarıyla sürer gider, bitmek bilmezdi. Kavga bitince çıkardıkları tüm eşyaları da hiç üşenmeden tekrar eve taşırlardı. Sonraki gün bir de bakardık, o birbirini yiyen iki kadın sarmaş dolaş???

Mahallenin üst başına Üsküdar İlçe Emniyet Müdürlüğü yapılmasına karar verilince bunlara evlerinden çıkmaları söylendi, bir kısmı bir süre direndiyse de sonunda hepsi yıkıma bıraktı evlerini. Gene çevredeler aslında, arka sokaklarındaki apartman dairelerine yerleştiler.

Ama artık ne sokak düğünleri var ne de sokak kavgaları... 

 
Toplam blog
: 314
: 1210
Kayıt tarihi
: 07.08.11
 
 

Üsküdar İstanbul doğumluyum ve halen burada yaşıyorum. Okumak, yazmak ve seyahat etmeyi çok seviyor..