- Kategori
- Ben Bildiriyorum
Ben kimim? Siz kimsiniz? Kimiz biz? Kim oynuyor ayarlarımızla?
Resim: hayalperdesi_sorayama-10
Artık kendimi bir yere, bir ülkeye, bir bayrağa, bir aileye, bir topluluğa, bir inanca ait hissedemiyorum.
Sahi kimim ben? Siz kimsiniz? Kimiz biz?
Nereye gitti biz zaman idealleri uğruna savaşanlar... Nereye gitti çamurunda pamuk topladığım tarlalar... Nereye gitti duvar dibine toplaşıp güneşlenen, örgü ören ak tülbentli kadınlar... Nereye gitti bir bakkal dükkanı ile beş nüfusu doyuran babalar. Nereye gitti kumları üstünde bola sala güneşlendiğim sahiller... Nereye gitti kayboldu sözün senet olduğu o günler… Nereye gitti mutluluk…
Nereye gitti. Nereye gitti söyler misiniz?
Burası bizim evimiz, burası bizim yuvamız, bu bizim bayrağımız diyemeyecek miyiz artık?
Kim (!) …
Kimler aldı tüm bunları elimizden.
Son günlerde yeni moda bir akım çıktı duygusal davranmayacakmışız.
Kusura bakmayın da... Ben odun değilim ki... Kaldı ki “odunların bile duyguları olduğunu düşünürüm” etten, kemikten, duygulardan örülü bir bedenim. İki elim, iki gözüm, iki kulağım, iki ayağım, on parmağım, “ayaklarla yirmi” iki burun deliğim, bir burnum, bir ağzım, bir de belli saniyelerle atan yüreğim var. O yürek ki insana çok şey yaptırır. "Kimileri beyin diyor buna kanıtlanmış!" Fark etmez benim için ha beyin, ha yürek, sonuçta bir his, bir duygu var içimde.
O duygu ki; bize eşimizi seçtiren, o duygu ki bize işimizi seçtiren, o dugu ki... bizim çoluğumuzu çocuğumuzu korumamızı, kollamamızı sağlayan. O duygu ki ancak o olduğu, o istediği zaman bir şeyler gerçekleştirilebilen. Bazıları da “güdü” diyor buna. O da kabulüm. Adı o olmuş, bu olmuş, şu olmuş. Ne fark eder ki... Sonuçta tüm bunları bana yaptıran bir şey.
Eee öyleyse neden? Neden duygularımızdan arınmamızı istiyorsunuz. Tamam akıl. Akılda önemli kullanmayın diyen mi var? Ya da biz kullanmıyor muyuz ki? Sonuçta bir şeyler yapabiliyorsak bunu tüm organlarımızla yapıyoruz. Ama gönlün evet demediği, sahiplenmediği hiçbir şeyden hayır çıkmaz. Çıkmamıştır bu güne kadar… Annemin bir lafı var. “Sevmediğin aş, ya karın ağrıtır ya da baş”. Bu da öyle bir şey…
Peki.. Neden şimdi!...
Ben kendimi böyle yersiz, yurtsuz, inançsız, "Allah’ a da inancım kalmadı artık bunca adaletsizliğin yaşandığı bir evrende onu da açıkça söyleyeyim, siz inanıyorsanız da buyurun inanın" neden böyle hissediyorum peki. Bizim ayarlarımızla oynayan kim? Kimler??? Söyler misiniz?
En önemlisi yarın bizim bir vatanımız olacak mı? Bakın bakalım olacak mı? Buyrun siz karar verin.
Kendine gurbet
Güllerle karşıladık onları
Leylaklarla…
Çelenklerle karşıladık onları
Bayraklarla…
Evimizi açtık onlara
Ocağımızı açtık.
Kucağımızı açtık onlara…
Sıcağımızı açtık.
Koylarımızı açtık onlara…
Sahillerimizi...
O da yetmedi ormanlarımızı.
O da yetmedi dağlarımızı, bayırlarımızı, vadilerimizi…
Evlerimize konuk edende altlarına serdik
En güzel, en kalın…
Oturmaya kıyamadığımız minderlerimizi.
Hiçbir karşılık beklemeden ikram ettik
Gözleri sacın üstünde…
Merakla mahallemizden geçerlerken
Saç üstünde pişirdiğimiz gözlemelerimizi.
Yanında tavşankanı çay ya da ayran!
Ve iyi niyetlerinden şüphe etmedik hiçbir zaman.
Şimdi küçümsüyorlar bizleri
Şimdi horluyorlar
Şimdi kovuyorlar bizleri
Kendi sahillerimizden.
Tıpkı bir zamanlar…
Üzümünü yiyip, posasını çıkardıktan sonra kovdukları
Binlerce işçimiz gibi…
Biz Türk’tük
Onlar Alman
Biz Türk’tük
Onlar İngiliz, Fransız, Madein Amerika, İtalyan.
Biz ikinci; hatta üçüncü sınıftık onların gözünde
Onlar hükümran.
Biz onların vatanında gurbettik kendimize
Şimdi kendi öz vatanımızda… Öz yurdumuzda
Gurbet olduk, yaban kaldık kendimize!
Tıpkı kendi bedenine gurbet insanlar gibi…
Ve deniz arıyoruz şimdi kendimize fellik fellik
Dörtbir yanı denizlerle çevrili ülkemizde girecek!
Ve anlamadık, çözemedik hala…
Biz miyiz, yoksa onlar mı?
Bu vatanın sahipleri…
Bilen biri varsa anlatsın bize! ...