Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Mart '08

 
Kategori
Haber
 

Beni ikna edemeyen tostçuyu nasıl ikna edecek?

Beni ikna edemeyen tostçuyu nasıl ikna edecek?
 

DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, Kadir Has Üniversitesi Hukuk Kulübü tarafından düzenlenen ''Liderler Kadir Has'ta buluşuyor'' zirvesine konuk olmuş ve "Türkiye'nin Dünü, Bugünü ve Yarını" konulu bir konuşma yapmış.

Soruların yanında eleştirilerin de olduğu soru-cevap bölümünde en ilginç ve sert diyalog üniversitenin çevresinde bir büfede tostçu olarak çalıştığı öğrenilen Muharrem isimli bir esnaf ile Sezer arasında yaşanmış. AKP'nin, başbakanın "elhamdülillah" hitabı nedeniyle kapatılmasının doğru olmadığını söyleyen, üniversitelerde türbanın serbest olmasının demokrasi gereği olduğunu savunan ve Sezer'i buna destek olmamakla suçlayan esnaf, Sezer'i sinirlendirmiş. Esnaf'ın, Sezer'in yanıt verdiği sırada cevabını onaylamadığını ima eden bir el işareti yapması Sezer'i çileden çıkarmış ve bu el hareketi ile cevap vermeyeceğini belirterek, hareketin saygısızca olduğunu dile getirmiş ve "Sen haddini bileceksin, Herkes haddini bilecek, ben de bileceğim" diyerek konuşmasını sonlandırmış.

Ne garip bir ülkede yaşıyoruz. Ülkenin tostçusu bile sol parti başkanlarından daha demokrat. Demokrasilerde parti kapatmanın doğru yöntem olmadığını, başörtüsü ile üniversiteye girişin özgürlüklerin önünde bir engel olduğunu daha iyi biliyor.

Zeki Sezer benim için bu ülkedeki solcuların ortalamasını fazlası ile tutturan bir figür. Fikir ve zihin dünyası, dünya görüşü, tavır alışları bu ortalamayı ifade ediyor. Samimiyetine ve dürüstlüğüne güvensem de siyasal bilinci ne yazık ki beni hiç ama hiç etkilemiyor.

Sıradan bir solcu bile, bir vatandaşla karşı karşıya geldiğinde doğrudan onu taraf kılamasa da, onun zihninde en azından birkaç soru işareti yaratması gereken kişidir. Bize öğretildiği üzere sıradan vatandaş, dinlerin kör kuyusunda, milliyetçiliğin bataklığında, sermayenin göz boyayan yalan dünyasında fazlası ile etki altındadır. Bir solcu, vatandaşın zihnini dolayan bu kabukları tek tek soyar ve onun zihninin de bilimsel, özgür ve demokrat kanallara sahip olmasını sağlar. Sağlamaya çalışır, en azından duvarda bir gedik açar.

Normalde böyle olması gerekir değil mi?

Ama ben yaklaşık 10 yıldır hiçbir solcunun normal bir vatandaşı ikna ettiğine denk gelmiyorum. Neden? Bu sorunun iki cevabı olabilir; ya toplum artık bilim, özgürlük ve demokrasinin zihin açıcı içeriğinden etkilenmeyecek kadar katılaşmıştır ya da solcuların bilim, özgürlük ve eşitlikle aralarında bir bağ kalmamıştır.

Olayımızı yeniden gözden geçirelim; tartışmamızda kim kimi demokrasiden yana taraf olmamakla, statükonun yanında olmakla suçluyor ve kim kendi tavırlarını açıklamak da zorlanıyor.

DSP Genel Başkanı, sıradan bir vatandaşın dinin sorgulamayan, milliyetçiliğin algılamayan, paranın kandıran dünyasının demokrasinin gelişimine engel yapısını mı sorguluyor ve sıradan vatandaşımız bunu anlamakta zorlanıyor? Yoksa sıradan vatandaş mı bu ülkenin statükocu yüzünü eleştirip demokrasinin gelişmesine engelleme çabasını eleştiriyor ve bir sol parti liderini mahkum ediyor.

Düşünebiliyor musunuz bu ülkenin sıradan bir vatandaşı bile bir sol parti liderinden demokrat olmadığı için hesap soracak hale geldi.

Ama bence bu durumda bir gariplik de yok. Çünkü günümüzün sol liderleri beni bile ikna edemedikten sonra bir tostçuyu nasıl ikna edebilirler ki. Tüm geçmişi, zihinsel altyapısı ile sola aşırı meyilli olan ben bile CHP ve DSP’ye oy atmayı aklımın ucundan bile geçirmedikten sonra, tostçu neden bu partilere oy atsın.

Peki bu ülkenin solcuları neden bu hale geldi?

Çok basit, 1980 yıllarda askeri darbenin sarsıcı etkisi ile beyni bulanan sol zihniyet için demokrasi denilen şey sadece bir oyundan ibaret. Artık ülkemizde kendisini solcu, ilerici, çağdaş, modern, laik sayan kişilerin neredeyse tamamı demokrasiyi bir tuzak olarak algılıyor ve onu bir taktik meselesi haline indirgiyor.

Belki karşılarında yer alan siyasal İslamcı grup da benzer bir durumda ancak bu ülkede halk demokrasiye hiç de bu gözle bakmıyor. Ve belki de en güzeli, kim taktik icabı işine geldiğinden dolayı demokrasinin yanında yer alırsa onun yanında yer alıyor. AKP taktik icabı mı demokrasinin yanında duruyor. Fark etmez, bu durum halkın çoğunluğu için, demokrasiyi taktik bir mesele olarak algılayan ve günün şartları gereği demokrasinin yanında yer alan AKP, demokrasiyi yine bir taktik araç olarak gören ve bu sürecin gereği demokrasinin karşısında yer alan AKP karşıtlarına göre tercih edilir oluyor. Ortalıkda belki tercih edilebilecek bir taraf yok ama ortalıkta tercih edilecek bir demokrasiyi istemeden de olsa tercih etme hali var.

Emin olabilirsiniz ki bu halk, AKP ulaşmak istediği hedef için demokrasiyi bir engel olarak görmeye başladığı andan itibaren de karşısına geçer. Dün akşam CNN Türk'de Cüneyt Özdemir'in halkla yaptığı anketi objektif değerlendiren herkes bunu görebilir.

Biliyorum günümüzün solcu, ilerici, çağdaş, modern, laikleri için mesele bu kadar basit değil. Belirli bir ivme ve mevzi kazanan siyasal islamın durdurulamayacağı kanaatindeler. Çünkü onların zihinlerinde her dindar şeriatçı, AKP’ye her oy atan şeriat özlemcisi. Bu bile bu toplumdan ne kadar uzak olduklarının, korkularının zihin damarlarını ne kadar tıkadığının en basit göstergesi.

Günümüzün solcu, ilerici, çağdaş, modern ve laikleri, demokrasiyi bir taktik olarak görme hastalığından, 3. dünyacı zihniyetten kopmadıkça, demokrasiyi sindirilmesi gereken bir mekanizma, farklılığın toplumların doğal yapısında bulunan bir özellik olduğunu fark etmedikçe, halkın karşısına çıktığı her durumda bugün örneğini yaşadığımız şeyi yaşayacak. Daha doğrusu yıllardır yaşıyor zaten.

Şu an yazıyı okuyan ve AKP'nin kapatılması gerektiğini düşünen herhangi bir solcunun, herhangi bir vatandaşı bu fikrine neden taraf edip edemediğini, son yıllarda yine sıradan bir vatandaşı sol bir partiye oy atmak için neden ikna edip edemediğini sorgulaması gerekiyor.

 
Toplam blog
: 453
: 1826
Kayıt tarihi
: 14.11.06
 
 

36 güneş yılı. 27 yıl G.antep, 9 yıl İstanbul. İstanbul, 90’lı yıllarda yaşandı, bitti.  Hep şe..