Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Şubat '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Benim adım kırmızı !

Benim adım kırmızı !
 

Yarın bildiğiniz üzere “sevgililer günü” ve tahmin ediyorum sizin de kafanızda bir şeyler var. Zaten nasıl bilmeyeceksiniz ki, yedi düvel bu günü bekliyormuş gibi, bir telaş, bir kampanya bombardımanı, gazetelerde, dergilerde boy boy reklamlar, bil boardlarda hep kadın siluetleri, çarşıda, pazarda, alışveriş merkezlerinde dükkanlarda her yer kırmızı. Yer kırmızı, gök kırmızı. Camlarda kırmızı kalpler !..

Düşündüm de sonra, bu hengame her yıl Şubat ayı başlarında başlayıp, hemen hemen Şubat ayı sonuna kadar devam ediyor ama en büyük özelliği 14. Şubat’a kadar olması. Yani Sevgililer Günü !. Bu gün de diğer özel günler gibi, renkli kutlanıyor. Ama en çok da bundan nemalananlar karlı çıkıyorlar bu işten. Ha, bir de bayanlar tabiki !. Neden mi, çünkü çarşı-pazar onlara hitap ediyor. Ama böyle bir günde çarşıya-pazara, alışveriş merkezlerine gidilip alışveriş mi yapılır ? Otur bekle, nasıl olsa, sevgilisi yada kocası yada erkek arkadaşı bir hediye alacaktır. Rengi kırmızıdan bir ambalaj içinde !.. Bence erkekler bugünü hiç sevmiyorlardır !.

Varoluşu ortaçağ tarihine kadar uzanıyor sevgililer günü hikayesinin. Tüm dünya‘da Saint Valentine Day olarak bilinen Aşıklar günü için rivayet muhtelif elbette ama hikaye özetle şöyle : İsa'dan önce 4.yüzyıl Roması'nda kutlanan, Çobanların Tanrısı " Faurus Lupercus" şenliğine, başka bir deyişle " Kurt Bayramı'na salıyor köklerini. Her 15 Şubat'ta genç Romalılar, içinde Tanrı Kurt'un yaşadığı varsayılan bir mağaranın önünde toplanıyorlar. Ortada bir küp duruyor. İçinde kız adları yazılı minik levhalar. Bir çeşit tombala diyebileceğimiz lotarya yani . Delikanlılardan yalnızca biri, belki de o savaş yılının en kahraman olanı, yüreği çarparak rasgele bir kızın adını çekiyor. Bu yöntemle kurulan özel çift, ertesi yılki 15 Şubat çekilişine dek, akıllarından geçen her cinsel fanteziyi yaşamak ve uygulamakla serbest bırakılıyor. Roma halkının da onayı alınmış bir çekiliş olduğundan yasal olarak da bir sorun gözükmüyor. Romalı gençler, I.S. 500'lü yıllara değin, bu 2000 yıllık geleneği aşk ve şevk ile sürdürdüler. Sonraki yıllarda Çoban Tanrı " Faunus Lupercus " şenliği, dindar Hıristiyanları fazlasıyla kızdırıyordu. Roma Kilisesi sorumluları aradı ve din şehidini bu konuya kurban seçti. Roma İmparatoru II. Claudius döneminde yaşanmış, papaz Valentin bu duruma en uygun aday seçilmişti. İmparator Cladius Gothicus'un gazabından Hıristiyanları kurtarmış, ama kendisini feda etmis ve bu papazın kafasını kesmiş. Aradan uzun bir zaman geçtikten sonra Vatikan, Valentin'e " aziz" unvanı vermiş. Roma kapılarının biri de zamanla onun adıyla anılır olmuş. Bürokrasiye meraklı Roma imparatorluğu, Aziz Valentin'in ölüm gününü de tarihe kaydetmiş. Bildik bir tarih 14 Şubat 273. İlginçtir 15 Şubat tarihi de "Kurt Bayramı " na rastlıyor. Valentin'in ölümüyle bu festival arasında bir bağ kurulup, dini bir kisve giydirilerek bu gün kutlanmaya devam edilmiş. Valentin'in ölüm günü, böylece Sevgililer Günü olmuş...

Görüyorsunuz değil mi neyi kutladığımızı !. Bu çılgınlık tüm dünyayı sarmış ve bugünlerde tüm dünya St. Valentine gününü kırmızılar içinde kutluyor. Düşünüyorum da, iki bin küsur yıllık bu gelenek hala eskisi gibi kutlansaydı nasıl olurdu ? Yani biz erkekler, yine bir kazandan yada kutudan karşı cinsin isimlerini seçseydik ve bir sonraki yılın 14 Şubat’ına kadar… Ne fantezi ama !..

Bugünü bu kadar önemli kılan, mitolojik hikayesi değil elbette. Yalnızca emperyalist dünyanın ekonomik savaşlarından birinin uzantısı. Çünkü çok dinamik ve yok olmayacak bir hikaye ve bu hikayeyi kullanarak korkunç bir sektör yaratıldı. Şimdi bu sektöre ne ürün yetişebiliyor, ne kampanya ! Senede bir gün bile kutlansa, etkisi çok büyük. Çünkü hazırlıkları günler hatta haftalar öncesinden başlıyor, ay ortasına kadar da devam ediyor. Yalnız ülkemizde bile yaratılan pazarın büyüklüğü korkunç. Bu gün için özel kampanyalar yapılıyor, çeşitli üreticiler bugüne özgün ürünler üretiyorlar, turizm firmaları bugüne has, seyahat planları yapıyor, oteller bugüne has odalar açıyorlar, restoranlar bugüne mahsus özel mönüler hazırlıyorlar. Tekstilciler, konfeksiyoncular bugüne ait özel kıyafetler tasarlıyorlar, üretiyorlar.

Bu günü unutmanız mümkün değil. Öyle ki, Kör gözüne parmak misali nereye başınızı döndürseniz bir dükkanın vitrininde “ sevgililer günü indirimi” yazısını görebilirsiniz. Her tarafın kırmızı oluşu, camlarda, sokaklarda kırmızı kalplerin asılı oluşu da size ayrı bir sinyal. Benim mail kutuma gelen bugün ile ilgili maillerin sayısını hatırlamıyorum bile. Hiç ilgim olmayan konularda bile sevgiliye özel ürünlerin kampanyaları, indirimli fiyatlarını bildiren mailler geliyor. Bunlar çok çeşitli, iç çamaşırından tutun da, cep telefonuna, dijital kamerasına, parfümüne kadar ne ararsanız var. Girişimciler bugünü iyi değerlendirmişler, hatta bir cd firması, bugüne has resimde -görüldüğü gibi - şekli kalp şeklinde olan üzerinde sevgi sözcükleri bulunan kırmızı ve pembe cd’ler üretmiş. Liberal ekonomi bu olsa gerek.

Kalp şeklindeki cd üzerine klasikleşmiş en güzel aşk şarkılarını kaydedip sevgiliye hediye etmek güzel bir fikir, tabi ki pahalı ve daha aşk içeren (!) bir hediye beklemiyorsa sevgiliniz.

Dedim ya, her yer kırmızı diye. Nedeni, aşkın, sevginin rengi olması. Kan da kırmızı ne olacak şimdi diyenler çıkabilir. Eğer öyleyse, yani kırmızıysa sevginin rengi, hüznün rengini görmek istemiyorum. Kırmızı bana yeter. Hatta hep kırmızı kalsın ama mümkünse kampanyasız alayım !...

 
Toplam blog
: 671
: 2572
Kayıt tarihi
: 26.06.06
 
 

Anadan doğma bir İzmirliyim ve bu şehirli olmaktan gurur duyuyorum.. Hem bu şehirde doğmuş, hem b..