Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Şubat '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Benim penceremden

Benim penceremden
 

Minicik bir bebeği, dudaklarından gözbebeklerine kadar her bir hücresiyle gülümserken görünce içimin sevinçle, mutlulukla, huzurla dolmasını ve kanımın iliklerime kadar kaynamasını hissetmek... Ufacık, pembe avuçlarına dokunup o kadifemsi yumuşaklığı hissetmek, ve o mis kokuyu ciğerlerimin ta içine çekmek...

Gökyüzüne bakıp, yıldızların göz kırpışını görebilmek... Kayan bir yıldız görünce de, anlık bir telâşla ne dileyeceğimi şaşırıp sonra bu halime içimden kıkır kıkır gülmek...

Kar yağıp her taraf bembeyaz olunca, yokuştan aşağı kayan çocukların ve çılgın gençlerin adrenalin ve eğlence dolu çığlıklarıyla uyanmak sabaha, ve sonra dayanamayıp onlara katılmak... Üstelik kayarken büyük bir hızla; o heyecanı, o coşkuyu her bir milimetrekaremde hissetmek bir çocuk gibi, belki de hayatımda ilk defa...

Her cumartesi ve her pazar gününün sonunda eve döndüğümde, oturduğum koltuktan kalktığım anda ayaklarımın ne kadar şişmiş olduğunu ve sızladığını farkedip şükretmek buna defalarca: Her şeye rağmen yaşıyorum, bir işim var ve işe yarayan bir çift ayağım var diye... Ve bu yüzden çok şanslı olduğumu anlamak yine, ve yine...

En can sıkıcı anlarda bile kendimi koyvermemek, ve geleceğe dair güzel düşler kurabilmek inadına, umutla... Acı günlerin sonunda mutlaka güzellikler olacağının bilincinde olarak; en az hasarla atlatmak için zorlukları, sabırla, sindire sindire ve hatta dalgalar halinde yaşayarak acıyı, umut etmek, ümitlenmek...

Var olan ekosistemin mucizevi bir şekilde süregeldiğini görerek, hatta insan vücudunun yapısını ve kusursuz işleyişini hayretler içinde izleyerek, bunca mucizenin ancak müthiş bir yaratan tarafından en ince ayrıntısına kadar tasarlanarak gerçekleştirildiğine inanmak sonuna kadar... Ve her fırsatta şükranlarımı O'na sunmak hiç çekinmeden; ve bu inançla hayata daha da sıkı tutunmak...

Bir çocuğun tek bir gözyaşıyla darmadağın olmak, altüst olmak... Acısının bana transfer olacağını umarak acıyan yere dokunmak, hatta o çocuğu sımsıkı sarmak kollarımla ve onu teselli etmek... Sanki acısı hafifleyecekmiş gibi! Olsun...

Huzurevine gidip, hiç tanımadığım tontonlarla sohbet etmek, fotoğraf çektirmek için birbirleriyle adeta yarıştıklarını gülümseyerek izlemek... Dijital fotoğraf makinemle çektiğim pozların ardından, "Bir daha çek evladım, belki film yanar manar..." diyen bir amcayı kırmamak için aynı pozu bir daha çekmek... İleride onlardan biri olma ihtimalimi düşünerek, ziyaretçiye aç bir halde monoton bir yaşam süren o insanları daha sık ziyaret edeceğime söz vermek...

Yaşamak, doyasıya her ânı, acısıyla, tatlısıyla, sevinciyle, hüznüyle her şeyi paylaşabileceğim birilerinin varolduğunun farkında olmak; hatta paylaşmak sonuna kadar... Hiçbir ânı ıskalamamak... Sonradan pişman olmayacağım her şeyi yapmak ve pişman olacağım hiçbir şeyi yapmamak...

<özlem boral="">

 
Toplam blog
: 152
: 1957
Kayıt tarihi
: 19.08.06
 
 

Ortada bir problem görüyorsak bu bizim de problemimizdir. Ve eğer 'birisi'nin bu konuda bir şeyle..