Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Aralık '09

 
Kategori
Anne-Babalar
 

Benim yüreğim ağlıyor anama. Hem de her gün...

Benim yüreğim ağlıyor anama. Hem de her gün...
 

Siz hiç ‘yaşayan’ annenize ağıt yaktınız mı?


Tüm yurdun, tüm dünyanın toprağının, suyunun, havasının kirlenmesinin önlenmesi, insanların ve diğer canlıların sağlıklı yaşabilecekleri biçimde korunması için mücadele eden, eşitlikten, özgürlükten ve barıştan yana olan bir eğitimci, İnay Vicdan Hareketi dönem sözcüsü, Yaşam savunucusu dostum Muammer Sakaryalı'nın annesi vefat etti bugün. Fadime anne Alzheimer hastasıydı. Uşak İnay köyünde yalnız yaşıyordu. Doktorlar Alzheimer tanısı koyunca Muammer, İzmir’e yanına almıştı annesini. Hasta olmasa hangi güç koparabilirdi Fadime anneyi doğup büyüdüğü topraklarından. Toprağın bol olsun Fadime Anne, üzerine yıldızlar yağsın. Başınız sağolsun... Sizi o kadar iyi anlıyorum ki. Birçok sevdiğimizin ölüme adım adım yaklaştığını çaresiz görmek, kalbi yazılara açmak... Şimdi iki ay önce Muammer Sakaryalı’nın annesine yazdığı ağıtı yayınlıyorum.

Kaygılı Fadime’ye Ağıt

Siz hiç ‘yaşayan’ annenize ağıt yaktınız mı?
Anneniz yaşarken onun yasını tuttunuz mu?
Buna ihtiyaç duydunuz mu?
Yüreğiniz ağladı mı?

Benim yüreğim ağlıyor anama. Hem de her gün.
Son birkaç yıldır her gün kanıyor derinlerde bir yerlerim.
Bu, ana – oğul ilişkisi nasıl bir şeydir ki gönlümü, yüreğimi, bilincimi onun son yıllardaki çaresizliğinden uzaklaştıramıyorum.

Bana sürekli yalvarıyor, öyle bir yalvarma ki, her keresinde yüreğim dağlanıyor: “Bana bir çare bul oğlum!” diyor.

Bu isteğini birkaç defa tekrar edip yüzüme bakıyor, benim mahzunluğumu görüyor ve “götür denize at gel” ya da “bir kör kuyuya at beni” diyor. ‘Ben seni çare bulasın diye doğurdum, büyüttüm; çare bulamayacaksan ne işe yararsın sen?’ mesajını alıyorum, ses tonundan ve beden dilinden. Bu yükün baskısını hissediyorum omuzlarımda ve eziliyorum.

Çaresizim!

Çare bulamıyorum.

Çaresizlik de bulaşıcı.

O’nun çaresizliği bana bulaşıyor. İki çaresizlik birleşiyor, o göstere göstere, ben göstermeden ağlıyoruz. Onun ağlamaları ağıta dönüşüyor, O çareyi yas tutmakta buluyor; ben yasımı –onun yasını mı kendi yasımı mı?- yazıya döküyorum. Biraz rahatlıyoruz.

Uzun sürmüyor rahatlama, kısa bir aradan sonra tekrar başlıyor yas. Bunları yazmak bir çare benim için, o yüzden paylaşıyorum. Yaşlı ve hasta (Alzheimer) anamın yaslı hezeyanları ruhumu alt üst ediyor. Kendimi sokağa atıyorum, biraz hava alıyorum, iyi geliyor ortam değişikliği. Eve dönüp geliyor ve yaşadıklarımı yazıya döküyorum.

Onu 52 yıldır biliyorum. Bildim bileli kaygılıdır. Cümlelerinin sonu “ise”lidir: … Yetmezse, bitmezse, gelmezse, kızarsa, ayıplarsa, vermezse, almazsa, üşürse, yanarsa, ölürse, çekişirse, azarlarsa… Sanki zihninin bir yerinde devasa bir kaygı sandık var(dı), oldum olası o sandığa doldurmuştu, ya şöyle olursa, ya böyle olursaları.

O şimdi 83 yaşında. Kaygıları ayyuka çıktı. O kadar sıradan şeyler kaygılandırıyor ki biz bazen acı acı gülmek zorunda kalıyoruz. “Bunun için de kaygılanılmaz ki…” demek istediğimizi anlıyor. “Bana bakmayın siz, ben işte böyle bir Kaygılı Fadime’yim”, deyiveriyor.

Yalnızlık ve ölüm; ilgisizlik ve ölüm; yaşlılık-hastalık ve ölüm; başkasına muhtaç olmak ve ölüm; ille de yanına gelmelerini hep umduğu iki çok yakını ve ölüm.

İşte anamın yasının konuları bunlar.

Devası olmayan bir hastalığa tutulmuş yakınınız olmaması dileğimle.

Muammer Sakaryalı
02.10.2009

 
Toplam blog
: 221
: 1905
Kayıt tarihi
: 27.09.06
 
 

Evli bir kız çocuğu babasıyım. Yüksekokul mezunuyum. Bir kamu kurumunda çalışıyorum.16.03.2017 ta..