Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Haziran '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Benimle uyumak sanattır

Benimle uyumak sanattır
 

Dünya'nın en güzel şeyi uyku.


Her insanın yaptığı o büyülü şey; ''uyumak'' Aslında ne kadar da afilli bir olgu.  

Her insan uyur; kimi az, kimi çok...  

kimi çıplak, kimi montla...  

kimi tatlı, kimi tuzlu..  

Durum bu da. Be kardeşim ben uyumayı bile beceremiyorum. Uykuya hazırlık evrem saatlerimi çalıyor, uyku vaktimin kaymağını yiyiyor. Sizinle bunu paylaşmak istedim çünkü, komik ve sıradışı. İşte aşağıda okuduğunuz satırlarda, Sıla ve uykusunun olmaz ise olmazları sıralı...  

Önce, uykusuzluktan gözlerim patlayacak olsa bile o ''uygun'' saati beklerim, saat uygun kıvama geldiğinde yatmak için kapadığım o bilgisayarı tekrar açıp gelen, giden var mı diye son kez kontrol ederim. Sonra psikolojikman (olmasa da) ç....min geldiğini hissederek tuvalete giderim. Gece yarısı bir hışımla tuvalete kalkmayacağıma emin olana dek beklerim. Kazık kadar olmama rağmen, sanki gecenin o saatinde etrafta ucubeler geziniyormuşcasına korkarım! Bedenim yatağa doğru sürüklenirken, beynim ani bir komutla beni mutfağa yönlendirir.  

O an muhakkak tezgahında beni cezbedecek birşey bulurum( leblebi şekeri, tuzlu çekirdek, Safranbolu Lokumu, hatta ve hatta taze sarılmış zeytinyağlı sarma...) tıkınma işlemim bittiğinde, boş su şişemi doldururum. ( Bu 17 Ağustos Depremi'nden beri uyguladığım rutin bir güvenlik tedbiridir, açlığa dayanırım ama susuzluğa asla!) Cep telefonumu sonkez kontrol edip, sessize alırım. Sonra günün son sigarasını içip ellerimi yıkamadan lensleri çıkarırım. Ben bunlarla uğraşırken sabahtan kalma rimelimi silmeyi muhakkak unuturum.  

Kardeşim, kışın ortasında bile benim yatağım buz gibi olacak! O yatağa girip, yorganı üzerime çektiğimde bir titreme duyacağım, oyuncak ayıma sarılıp bedenimin yavaş yavaş çözüldüğünü hissedeceğim, uzun uzadıya yarının planlı programını yapıp uygulayamayacağım, o an geçmişe döneceğim geçmişte yediğim haltların hesabını vicdanıma vereceğim, her gece aynı terane...  

Bütün gece lavabonun ışığı yanmalı, fakat gözüme zerre ışık girmemeli. O ışığın yanıyor olduğunu bilmek bana güven vermeli. Karşı dairelerden gelen ışık kümesi, alt komşudan gelen zamansız didişmenin cümbüşü beni mutanta çevirmeye yeter dinazorlaşırım... Arabaların tekerleği logar kapağı ile temas etmeyecek, komşular çoçuklarının hoparlörlerini kapayacak, Evde kimse horlamayacak, mümkünse sivri sinek de olmayacak, elektronik aletler o cızımsı sesi çıkarmaması için fişten çekilecek, hatta ve hatta derin derin nefes bile almayacak.  

Bu durumlarda uyku perim ürküp kaçar uyuyamam, sabahlarım, yeminle kurtadama dönüşürüm Her zaman yastığımın altında perde tülünden bozma mırmırım olmalı.  

''Mırmır'' bildiğiniz ince tülden oluşan ve bebekliğimden beri benimle büyüyüyen dandik bir alışkanlık. Onu parmaklarımın arasına alıp, kaydırarak hissetmeden, çıkardığı sesi duymadan uyuyamam. Sonracıma; kesinlikle yüzükoyun sol yanağımın üstüne yatarım, açı da yarım derecelik bir sapma bile olsa bunca emek boşuna gider uyuyamam!  

Bir de yine ve kati suretle yazın ortası bile olsa kendimi örtüye gömerim, bir kısmını bacak arama alıp, kendimi dürüm gibi hissetmeden rahat edemem.  

Çok pis bir huyum saha var kolum, koluma; bacağım, bacağıma temas etmeyecek. Kol neyse de, o bacaklar yapışıp, birbirine ısı vermeye başlayınca ter basıyor, kafa derim kaşınıyor. Bu durumda kendi yatağıma kendim sığamıyorum. Ben bile kendime bu denli tahammül edemezken ilerideki yarışmacı arkadaşlara başarılar dileyip, ani depresyon atağında yazılmış bu yazıyı okuduğunuz için teşekkür ediyorum.  

 
Toplam blog
: 21
: 572
Kayıt tarihi
: 19.04.09
 
 

İşsiz spor spikeri, yayın ve yapımcısı. Ösym emekçisi, Kendi çalar kendi söyler, ayrıntıların ger..