Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Eylül '07

 
Kategori
Kültürler
 

Beşinci güneşin ısıttığı halk

Beşinci güneşin ısıttığı halk
 

Sevgili Mustafa Mumcu'ya söz vermiştim (Sevgili Homeros'dan özür diliyorum, yalnış hatırlamışım, düzeltiyorum) Aztekler'le ilgili bilgilendirici bir yazı yazacağım diye. "Bekleye bekleye ağaç olmayayım ama, " diye bir not düşmüştü. Çok beklettim mi bilmiyorum ama bugün başlayayım diyorum.

1982'de yapılan bir araştırmaya göre Meksika'da 1.000.000'dan fazla Aztek soyundan gelen insan yaşadığı saptanmış. Cortes'in Tenochtitlan'ı işgal etmesinden bu yana neredeyse 500 yıl geçmiş olmasına rağmen Aztekler yaşamın her anında var olmaya devam ediyorlar. İnsan kurban etmek dışında geçmiştekinden çok da farklı değil yaşamları. Olabildiğince tarımsal kültürlerine bağlı kalmayı sürdürerek yaşadıkları topluma karışmaya, evlenmeye ve değişmeden değişimi yaşamaya çalışıyorlar. Onların dışındaki dünya ise merak etmeye, izlemeye ve araştırmaya devam ediyor. Arkeologlar, antropologlar, tarihçiler Azteklerin geçmişinin hala peşindeler.

Gizemli ve çözülemeyen her şeyi insanoğlu merak eder. Apaçık gözümüzün önünde olana bakar geçeriz de, anlaşılamayanların peşinden gideriz. Kapadokya'nın yeraltı şehirleri, Nemrut Dağı'ndaki dev tanrı heykelleri, Mısır'daki piramitler, Mayalar, İnkalar, Aztekler yıllardır peşinde olduğumuz gizlerdir. Sorular yanıtlandıkça cazibesini kaybeder. Soru işaretleri ise, içinde boğulsak da ilgimizi çeker her nedense.

Aztekler de bugüne dek merak ettiğimiz ama okumakta zorlandığımız isimler nedeniyle hep uzaktan seyrettiğimiz gizemli bir halk. Aşağı yukarı 700 yıl önce, nerede olduğu bugün bile bilinmeyen (Kuzey Batı Meksika'da bir yerlerde olduğu sanılıyor) Atzlan adasındaki evlerini terketmişler. Anahuac adı verilen Meksika Vadisi'ne gelmişler. Şeflerinin adı Tenoch'muş. Aztekler o sıralar çok fakir ve ezilmiş bir halk olarak tanımlanıyor. Buraya ulaşıncaya kadar birçok yerde yerleşmeye çalışmış ama hep savaşlar ve kavgalar sonucu kaçmak zorunda kalmışlar. Fare ya da yılan yiyorlar ya da yiyeceklerini oradan buradan çalıyorlar. Bilindiği kadarıyla çok vahşi ve anlaşılmaz bir halk ve kimse onları istemiyor.

Kuruluş Efsanesi

Tenoch bir gün tanrı Huitzilopochtli'nin ona göründüğünü ve Texcoco Gölü'nün ortasındaki verimli adaya halkını götürmesini istediğini söyler. Tanrı onlara bir kaktüs üstüne yuva yapmış kartalı bulmalarını buyurur. Bu kaktüs etrafı suyla çevrili bir mağara ya da kaya parçası üstündedir. Burayı bulacaklar ve kentlerini oraya kuracaklardı. Ondan sonra da insan kurban ederek tanrıya şükranlarını sunacaklardı. Kurdukları kentin adı Tenochtitlan oldu ve 1325'de kaktüsü ve yılan yiyen kartalı bulan da Tenoch.

Tenochtitlan kentini inşa etmek pek kolay olmadı. Çünkü etrafı bataklıklarla çevrili küçük bir adaydı burası. Ancak Aztekler, sığ ve bataklık halindeki gölü bir cennete çevirmeyi başardılar. Gölün dibinden çektikleri çamurlarla adacıklar yaptılar. Bu adaları, kuracakları kentin temelleri olarak kullandılar. Öncelikle, sazlardan ve yapraklardan damlarla üstlerini kapattıkları çamurdan kulübeler ve küçük tapınaklar yaptılar. Daha sonra kenti anakaraya bağlayan köprüler ve anayollar inşa ettiler.

1376 yılı itibariyle, kent hızla büyümeye başladı. Daha büyük tapınaklar yapıldı. Kilometrelerce uzaktan insanlar artık Tenochtitlan'a yerleşmeye geliyordu. Acamapichtli'yi ilk imparatorları seçtiler ve bu imparator 1395'e kadar hüküm sürdü.

Artık hem kentleri hem de Azteklerin kendileri güçlü bir toplumdu ve imparatorluk olmuşlardı. 1519'da kentte her gün ortalama 60 bin kişi oluyordu.

Devam edeceğim. Aztek tanrılarından da bir sonraki yazıda bahsetmek istiyorum.
Büyük ozan Homeros'a saygılarımla... :)

 
Toplam blog
: 22
: 1798
Kayıt tarihi
: 01.10.06
 
 

1968 yılında Ankara’da doğdum. Klasik Arkeoloji okudum ve Sosyal Antropoloji masteri yaptım. Çevirme..