Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Mart '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Beyaz Kuşum

Beyaz Kuşum
 

MB camiasında huysuz bir yazar olarak tanınsa da, ben onu önce zarafetiyle tanıdım. Kırk yıllık zariflikten türeme ‘ zarafet ‘ kelimesi beynime nasıl kazındıysa; ısrarla ‘ zerafet ‘ olarak söylerdim.

Ta ki bana, Sana yorum yazmıştım, o kullandığın kelime ' zerafet ' değil ' zarafet '. Onu düzelt ve bu yorumumu okuduktan sonra yayına verme ki; senin gibi bir iletişimciyi, yanlış sözcük kullanıyor diye bilip, eleştirmesinler...O yorumum sana ulaştı mı? ' diye sorana kadar.

Yorum bana ulaşmamıştı ama, bu sözün üstüne benim meşhur ' zerafet ' in, aslında ' zarafet ' olduğunu da öğrenmiş oldum.

Sohbet konumuz, bilgisayarıma giren virüstü. Artık çok daha dikkatliydim. Kimseden dosya ve resim almıyordum.

' Sen bu abdestle bayağı namaz kılarsın ' dedi.

Bunu dedemden duydum ilk kez. Rahmet istedi benim beyaz kuşum. Pamuk gibiydi, saç-sakal bembeyazdı. Ben ona beyaz kuşum derdim, o da bana minik kuşum derdi. En küçük torunuydum onun. Yaz gecelerinde beraber uyurduk bahçede, açık havada onunla. Bütün yıldızların adını o ezberletti bana. Ve derdi ki; Bir gün bu yıldızlara bu aya bakarken sen, ben olmayacağım.

İşte o bahsettiği ' bir gün ' bu günlermiş demek...

Bir gün ovadayız, bahçeye gidiyoruz

Harap, viran olmuş bir bağ evi gördük. Yıkık dökük ve içinden bir incir ağacı çıkmıştı

' Ocağına incir dikmek ne demek ‘ diye sordu

Ve devam etti, ' Bu evde yaşar mı insan, oturabilir uyuyabilir mi bu haliyle, düzeltilebilir mi duvarı, çatısı?

' Yok ' dedim.

Hiç unutmam, orta okulda bir kompozisyon yazmıştım bu konuda. Yıllarca panoda asılı kalmıştı yazım. Mezun olduktan, okuldan gittikten sonra bile.

Otursam yeniden kaleme alırım.

Ve o yaşta nasıl akıl ettim bunları bilmiyorum. Dedem anlatmıştı, ondandı belki.

Boşanmalar, aile içi kavgalar, kıskançlıklar, bir sürü şey vardı içinde.

Dedem ve GIRGIR dergisidir beni bu hale sokan...

O gün biraz keyifsizdi. Üşütmüştü, üzerinde bir kırgınlık vardı. Ağrı kesici aldığını söyledi. Biraz karışık bir ruh halindeydi sanki.

' Bugün keyifsizsin, hatta karışıksın. ' dedim

'
Kimse memnun değil ki yerinden ' dedi.

' Son yazından birşey anlamadım desem, bunu şu son karışık, hasta halime bağlar mısın? ' diye sordu.

Son yazımı tekrar okudum galiba haklıydı. Karışıktı o yazım biraz, ben de farkettim.

O gün yağmur havası vardı İzmir' de. Yağmurlu havalarda şemsiye taşımadığım için hep ıslanırım.

' Bardaktan boşalırcasına yağar, Ege' ye yakışan ' demiş şairin biri dedi.

İzmir' in yağmurunu ağlak kadınlara benzettiğimi söyledim.

İzmir' liydi ama İzmir dışında yaşıyor. Tam bir İzmir sevdalısı. O yüzden benim bu sözümü pek ciddiye aldığını sanmıyorum.

Sohbetimizden bazı paragrafları yayına almak için izin istedim. Beni kırmadı sağ olsun. Ve sizlerle paylaştım.

' Blogda paylaşmadığım, ama sıra bekleyen bir şiirim var, ilk sen oku hadi ' dedi


Ve tabi yine izin alarak ben de sizlerle paylaşıyorum.

NASİHAT

Onu-bunu bilmem arkadaş.
Doludizgin yaşamak lazım: dörtnala.

Ömür dediğin nedir ki?
Sapına kadar sürse,
Üç cemredir en fazla.
Havaya, suya, toprağa.

Hani;
Hiç ölmeyecekmişsin gibi gelir, bilirim.
Ömür denilen şey;
Tek mevsim kadar kısa oysa.

Onu-bunu bilmem arkadaş.
Doludizgin yaşamak lazım herşeyi
Doludizgin,
Dörtnala.

Huysuz olarak tanınsa da aslında öyle değil. Hatta çok keyifli biri olduğunu söyleyebilirim. Duygusal, esprili, dikkatli ve akıllı biri. İsterse gelip kendini tanıtabilir. Ne de olsa şiirin sahibi.

:) Sayın yazarım sefalar getirdin. Bu güzel şiir için de teşekkürler.

Fotoğraf happykids.com.tr den alınmıştır.

 
Toplam blog
: 1929
: 661
Kayıt tarihi
: 11.11.06
 
 

  Hayatı ciddiye almam, emeği çok ciddiye alırım. Dünyanın en vazgeçilmez üçlüsü; çocuklar, çiçek..