Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Temmuz '07

 
Kategori
Doğal Hayat / Çevre
 

Beyazlaşmak ister misin bronzlaşırken

Beyazlaşmak ister misin bronzlaşırken
 

Giriyoruz, yeşil ovanın güney eteklerinden, yeşil denize doğru. Bu Denizli'n in adı kaynaklarda nasıl yazıldı ise! ben kendi hislerime bakarım arkadaş. Bak işte bu içinden geçeceğimiz ovaya sis çökünce bir deniz misali Denizli' den bakana. İstersen aynı atmosfer içinde pamukkaleden bak. İşte bu Büyük Menderes ovası, Söke'de biter. Daha sonra sahil etkisi başlar. Birde her evin önünde artezyen vardır. Acaba dedim, deniz alttamı kalmış. Şehir deniz üzerine kurulmasa da, ovayla şehir arasındaki çıplak tepeli pay duvarı nedeniyle denizlinin altı yeraltı denizi olmuş.Niçin olmasın, yeraltı pamukkalesi bile görücüye çıkmadı mı yüz yıllar sonra.

Bak, şu karşıdaki yere çökmüş, beyaz bulutun, üstünde yürüyeceğiz az sonra. Bu yol, üstüne pamuk karı yağmış yeşil ovanın güneyinden kuzeyine uzayıp gider. Ama sen pamukkale hayaliyle farketmeden geçersin. Dememişmiydim bak işte beyazlık bu. Hangi beyazla benzeştirebilirsin. Hayalini geniş tut, kendin beyaz dünyada gezin, az sonra tasvirini yapmaya çalışalım.

Burası anfi-tiyatro, genel bakışı önce kuzeye çevirip, sahneyi önümüze alıp genişletelim bakışlarımızı. Sağ tarafımız ön görünüm alanında antik anadoluluların hiyerapolis kenti ören yeri kalıntıları bütün zenginliği ile kültür turizmini kucaklıyor. O ören yerindeki yoldan ileri doğru lahitlerin arasından, renkli kaleye varırsınız. Buraya karahayıt derler ama burasıda renklikale olmaya aday. Burada sular kırmızıdan yeşile doğru sayısız renkler yapar. Ufukta uzayıp giden yeşil deniz Sarayköy, Buharkent , (Sen ayrıntısını turizm haritandan incelersin) neyse saymayayım Aydın'a doğru uzayıp gider.

Karşı taraf, Babadağ dağı sinsilesi. Denizli'nin ardından uzayarak Honaz dağı ile birleşir. Güzel görünüm değilmi yemyeşil ormanla kaplı. Doğu tarafa bakarsak organize sanayi bölgesi üstünden Acıgöl'e doğru ufkumuz genişler.
Bu bakış hattımızın altında kalan Kaklık önce fasülyesi ile tanınırdı ama şimdi yeraltı pamukkalesi orada. "Mağara turizmi"nin en önemli merkezi sayılır. Eğer burası sıcak diye itirazın olursa orası iyi gelir. Ben ilk kez alanya damlataş mağarasını görmüştüm. Şimdi ülkemizin birçok ilinde bu tür mağaralar keşfedildi. Burası başka bir dünya ama bu pamukkale yakınlığının verdiği ilgi kapsamı içinde özel öneme sahip. Çünkü bu gördüğümüz manzara orada yeraltına inmiş.

Bir de gözümüzün önünü görelim.Aslında bu tiyatronun sahnesini boşuna yapmışlar. Sanat olayları, kent sorunları burada tartışılırmış, sahneye temsiller koyulmuş ama, bak şimdi sahne-pano duvarı yıkılmış . ortaya muhteşem bir beyaz sahne serilmiş. Elbette güzel günler, geceler görmüştür anadolu semalarına ne sesler yükselmiştir bu sahneden, ama bu gün bize kalan beyaz cennet:pamukkale. Bizim izlediğimiz sahne pamukkale.

Burada herşey beyazdır ama çok zaman turkuaz olur. Aslında bana sorarsan renk bize göre izafi kavram. Sen hele bir değişik zamanlarda ve farklı saatlarda seyreyle bak, hangi renkte karar kılarsın, bana söyle. Yok öyle şey yinede ortak rengimiz beyazda durmak. Düşünsene güneştede çok renk var ama biz hepsini şefaf olarak algılayıp renkleri varlıklarda görürüz. Buranın varlığı beyaz .

Bu su asaletlidir, toprak üstünden akmayı sevmez. İlla kendi çarşafını kendisi serer, bu beyaz çarşaf eğilip bakarsan ovadaki pamukla birleşip, Babadağ'daki nişanlılı kızların, dokuma tezgahına ulaşır. Bu sularda yürümek kızlara zerafet verir, ilk kez ayağını suya basmışsa. Al topuklar bu sularda seke seke yürür, parmaklar güzelleşir.

Şu önümüzdeki ağaçların arası kaynak yeridir. suyun çıkış sıcaklığı buradan sonra çevreye dağıldıkça azalır. Su soğudukça geçtiği yerleri karbeyaz yapar. Ama o kaynak yerinin mitolojik efsanelerine girmeyeceğim ben kendi hislerimi söylüyorum.O hikayeler literatürde zaten var.

Bak denizkızı dilberin yanında yüzene, kolları herkül gibi kavramış, suyun içindeki yivli roma stili sütunu, sanarsın hamur gibi yoğuracak. Bu sular hayata katkı yapıyor, antik dönemin güzelleri yiğitleri bu sularda efsane yaratmışlar. Marmaradan, Hatay Harbiye'ye kadar. Bu sularda bütün afroditler hala dans ederler oniada onu hayal ederim, su yansımalarında. Ama bu pamukkale suyu güzelleştirirken, pamuktan beyaz, uçan buluttan daha hafif renk esintisiyle gerdek gecesi gelinlik yatagının damata açılişi gibi, fakat herkesi çağırıyor korkmadan yürü.Ayakkabını çıkarda gel. Nişanlım ne der, bak duvağımın eteği serilmiş biryandan yıkanıyor bir yandan kuruyor. Sende gel yat avuçlarımın içine, işte traverten yaptım onları gelinliğimin üstüne.

Yat şu kıpır kıpır eden dalgaların üstüne, kenardan düşmeyesin, traverten sütunları arasında aşağı taşan sular Denizli'ye dökülüyor su, yüzünü suya koyda bak; hayal dünyan değişir. Şimdilik bu beyaz dünyada kalalım, üstümüzde gökyüzü, gözlerimiz mavi derinliklere dalsın, tenimiz bırak biraz ıslansın. göz ufkumuzu beyazla mavi kaplasın yeşile yer yokmu sansın? Birazda hayale dalsın.Fazla uyuklamayacaksın helebirde yakınsan kaynağa antik heykel sanırız seni vallaha. Gel silkinelim bu beyaz rüyadan seyredelim.

Şu çocuğa bak kemerden düşen taşı tutuyor, ya altında kalırsa diyorum.Bu arada zakkumlar beni çağırıyor, güneşten. Sıcak ovanın rüzgarı travertenleri yalıyarak, suyla sevişerek, nemlenip tenimde ısınıyor biraz daha. Buraya kadar gelmişsin ne beklersin gel bana diyor travertenler. Hep böyle olur arkaş olursunuz su misali, karışırsınız böyle ortamlarda, tanımadığın önyargısız sevgiyle, nede sade yalın ayak kısa kıyafetler.Çok defa deniz kıyafetleri giyeriz biraz bronzlaşmak ve beyazlaşmakmı desem. Yok yok, size güzellik verir bir şey almaz, egoist değildir bu sular. Cömerttir siz yeterki yer açın, genişledikçe genişler, beyazlaştıkça beyazlaşır. Saygılı olun beyazlığa yeter.

Biride sıcaktan kavrulmuş, terden sırılsıklam olmuş, Rize'nin yağmurundan değil, egenin sıcağından. Bu ne böyle diyor aracından inince, sanki kar yağmış. Baksana arada su gölcükleri de ne kadar berrak, Hele bu suyun yokluğunda kuraklığın had safhada olduğu şu yaz mevsiminde. Millet yarı cıbıldak girivemişler beyazların içine. Karmıdır taşmıdır. Bizde girelim gari durmak olmaz, gelmişken bari.

Kim gördüde sevmediki, gezdide bu sularla sevişmediki, yürüdüde koyverip kendini su yatağına yatmadı. Gel biz de beraber yürüyelim beyazlıklara.

Anadolu güzellikleri herkese seslenir, yükselen müzik gibi kimine şarkı, kimine türkü, kimine klasik, kimine coşkulu sevecen modern müzikler gibi.

 
Toplam blog
: 376
: 1841
Kayıt tarihi
: 06.07.07
 
 

Hayat herkes için aslında yalnızlıktır. hiç kimsenin doğal garantisi yoktur. (Günlük atüel haberl..