Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Nisan '15

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bil ki bir yerde seninleyim, bilmem kaçıncı boyutta yükselecek Demirel’de…

Bil ki bir yerde seninleyim, bilmem kaçıncı boyutta yükselecek Demirel’de…
 

Mektubum sana, Küldeste…

O gün aniden duydum senin rahatsızlığını. Tam da hastaneden çıktığın anlarda. Koşup geldim sana. Bir avuç sevgi ve Can suyu vermek için geldim.

O odada oturduk. İlhane abla, komşuların ve ben, seninle. Hep güldün. O gülüşün kaldı, ben de. Bak “İpek Kozası “diye yazılısın ben de .

Gidecektiniz, o dilinden düşürmediğin “ Mehmet” oğlun gelip alacaktı, İzmir’e götürecekti. Derdin ki, ben üç tane çocuk yetiştirdim, bu topluma…

Saygın ve Ilgın kızların. Kızların ile tanışıyorduk, yani seninle, bir kocaman aile gibiydik.


Süt hiç içmediğini söyledin, şaşırdım.!!! Süt getirdim iç tamam mı, dediğimde, peki senin hatırın için içerim bir bardak dedin, ipek kozası.

Damadın tanışmıştık ya, yıllar önce. O gün seni sonsuzluğa yolladığımız gün, o da ne kadar içli ağlıyordu, görmeliydin.

Sen kimseyi incitmedin, hep sevgi ile dolaştın, can dediğin Muğla’nda.

Ansıyorum da, hani dışarıya gitmiştin bir yere. Yerini hatırlayamayacağım ama, geldiğinde bir şeyi görmüştün “Muğla, can şehir. İçli, duygulu şehir, Muğla’m” diyordun.

Şiirini okurken o gün Sevgili başkanımız Sadettin Özbek öyle dokunaklı okudu ki, çığlıkları geldi mi sana? Gözleri sağanak. Gözlerimiz, yüreğimiz sağanak gibiydi.

Biliyorsun ya okuyucularımızı da bilgilendirelim, sana “İpek Kozası” derdim.

Bir gün çocukları aldım, dışarıya bahçeye. Şiirlerini okuduk, Küldeste’den. En sevdiğin şiirlerin can verdi, bize soluk…Nefesli şiirler…Seni aradık, o gün. Sevinçle konuştuk, seninle paylaştık duygularımızı.

Bir ikinci çağırışım seni “Cancağızım” idi. Özledim mi, neredesin diye görmesem koşar, özlemle sarılır, “cancağızım özlemişim”, derdim.

Sevgiydi hep senin ipeksi sevgin yayıldı tüm Muğla’ya, şiirlerine, sokaklara, sevenlerine.

Destek verirdin tüm gönül , sanat dostlarını, omuzlardın…Damla Sanat akşamları iz bıraktı, anı bıraktı, vefa bıraktı. Yıllarca koştun o programları, nice gönülleri kucakladın, taşıdın.

O gün senin programlarında çıkardığın Selim Yıldız “mozaik” diye kitap dağıttı.  Evinde kuran okunurken  sana vefa olsun,  diye .

Ve, Mehmet seni götürdüğünde İzmir’de telefonla konuştuk birlikte. Sesin güçlü iyi gelmişti, dur orada kal biraz, Mehmet sana bakar, kendine gel diye, veda ettim.

Muğla’ya ani gelişin ve Ukrayna’ya seni götürdüler. Kalbimiz birlikte uçtu, seninle. Gidipte dönmediğin o anlar…Gidipte görmemek… Gidipte dönmemek var ya… Onu yaşadık, “İpek Kozası.”

Yüreğimiz uçup gidiyordu, canımız acıyordu. Dostların geldi. Fethiye’den, Yatağan’dan, her yerden. Senin için, son görevleri için geldiler.

Sana haberim var bu da duygu, hüzün dolu, cancağızım. Senin ardından o seninle yüreği hüzün, veda dolu “Adem Güngör”  arkadaşımızı iyi kalpli can, dostlarımızdan kaybettik. Birlikte veda edip, gittiniz.

Tanışıklığımız, içtenliğimiz 92 yıllar değil mi? Marmaris’teydin… Damla sanat şiir dergisi çıkardınız o zaman.

Sahi Rıfat Kalakoğlu hep yanımdaydı, o gün seni uğurlarken… Ağlıyordu … Nasıl çok? Seni Ukrayna’dan getirsinler diye beklerken. Telefonda konuşamıyor ağlıyorduk, ağlayışı ne içliydi görmeliydin.

Cansuyu …Neredesin? Irmakların, derelerin kuruması gibiydi yüreğimiz. . Cansuyu neredesin?

İbrahim Ergin şöyle dedi "çok üzgünüm Nabide, üzgünüm..". Biliyorsun yazılarımda hep şöyle demiştim, Muğla’da şairler, ressamlar sokağı olmalı, bir sanat sokağı olmalı.

Hatırlarsın Muğla Gazeteciler Cemiyeti’ni çalıştırırken daha o günlerde düşlemiştik, böylesi akan pınarları, sokaklarda. Ne çok gecikti, bu.

Duygularımız sokaklarda dolaşıyor, şiirlerinin bıraktığı ses sokaklarda. Sokakları, seviyorum hele Muğla’yı. Sokakları öyle sevdim, ben.

Olsaydı şimdi neler yeşerirdi içinde o meydanların, o sokakların, parkların değil mi? Hayata geçirmek için sevgili Menteşe Başkanımızı içine çekeceğiz …Muğla’yı içmek için.

Muğla şairlerinin gümüşsü şiirleri, ressamlarının tualleri, renkleri, desenleri, çizerlerinin hoşgörüleri, yazarlarının yürekleri buluşacak, karışacak,  Muğla’ya. “Bir büyük resim gibi,  şu Muğla…”

Birkaç gün içinde duygularım geçiyordu, ayın türküsünden. “ Kekik kokulu dağından akan, ayva kokulu sandıktan çıkan çeyizler, içli siyasi şehrim, Muğla ...

Muğla sevgi, hoşgörü, demokrasi, doğa, deniz , kadın, geleneksel yaşamın, köy havasının türkülerinin söylendiği boncuklu kadın, gönül şehrim...”

Ünal Türköz Gönül Teli o da yıllarca senin gönül telin, bestekarın. En önemli eserini ortaya tam çıkarırken, orada heyecanını arşivime taşıyacağım ,bil ki…

Seninle gönül gönüle, el ele, yolları yürürken o gün gelip çattığında şöyle yandım;

Şairimizi, canımızı yitirdik, hayata veda etti. YÜKSELECEK DEMİREL'İ kaybettik.

Hem de çok, canım acıyor. Cancağızım şiir kokan sokaklarda sensiz nasıl dolaşırım, İçimde yanıyorsun... Seni binlerce, yıldızlar dökülürcesine yaşıyorum... Duygularımız, değerlerimiz, düşüncelerimiz gibi. Daha önceki gün İlhane abla ile konuştuk, selam söyle dedin, sesinle. Oysa İzmir'de iken konuştuk beraber sesin güçlü geldi, pek sevinmiştim, hiç bu kadar apansız, aniden geliverecek ölüm düşünmedim.”

Bil ki, bir yerde uzaklarda seninleyim. Bilmem kaçıncı boyutta Küldeste’deyim.

Bu can bir sevda ise yaşam, yaşamda bir can bir de ölüm var ise, canların kırılmamasıdır KÜLDESTE, “İpek Kozası”...

Nasıl diyeyim? Tanıştık ya o yıl, o gün işte o incelikli şiirlerin, sarılışın, bakışın, sevgin… Özlenen, incelikli duygularını sen de buldum. Çığlık seninle anlamlı, coşkulu..

Selam sana Yükselecek Demirel. Selam, ayın türküsü. Şiirin çığlığı, selam. Yattığın yerde sevgini hissediyor ezgilerim, duygularım, cana karışıyor türkülerim….

 
Toplam blog
: 642
: 524
Kayıt tarihi
: 19.07.08
 
 

Muğla'nın YERKESİK  beldesinde dünyaya gelmişim.  Yöremin o solunacak havasını, coğrafyasını çok ..