- Kategori
- Eğitim
Bilgi değişimi ve insan beyni
Değişim çağında öğrenenler dünyayı ele geçirecek her şeyi bilenler ise artık var olmayan bir dünyaya ait bilgileriyle başbaşa kalacaklardır.
Eric Hoffer
Bilgi çağında yaşıyoruz. Bilim adamlarının gerek sosyal bilimler gerekse fen bilimlerinde yaptıkları çalışmalar sayesinde her geçen gün baş döndürücü yeni buluşlarla tanışıyoruz. Çok hızlı bir bilgi çağında yaşıyor olmamız, sahip olduğumuz bilgilerin çok çabuk eskimesine yol açıyor. Kullandığımız bilgisayar işlemcilerinin hızları gün geçtikçe artıyor. 1.400 kilogram ağırlığında ve iki yumruk büyüklüğündeki insan beyni bu hızlı değişim ve dönüşüme ayak uydurmakta fazla zorlanacağa benzemiyor.
İsterseniz insan beynindeki yolculuğumuzu bir az derinleştirelim. Bedenimiz 500.000 dokuma dedektörü, 200.000 ısı dedektörü ve 4 milyon acıya duyarlı yapıdan oluşan muhteşem bir ağla sürekli bilgi akıtıyor. Beynimizdeki nöronların ya da sinir hücrelerinin sayısı yaklaşık 12 trilyon (yani, gezegenimizde yaşayan insan sayısının iki bin beş yüz katıdır) (Buzan, 1996). Yirminci yüzyılın başlarına gelinceye kadar dünyada değişim kaplumbağa hızından daha yavaş gerçekleşiyordu. Buna göre bilgi değişimindeki dönüşüm de 1500 yıl gibi uzun bir sürede gerçekleşmişti. Ancak yirminci yüzyılın ortalarına gelince bilim insanlarının ortaya koyduğu buluşlarda şaşırtıcı bir hız yaşanmaya başlandı. Bunun sonucunda 1949’lı yıllarda 500 yıla inen bilgi yenilenmesi 1980’ de iki buçuk yıla, 1999’da ise 3 aya kadar indi. 2002 yılında ise bir bilginin geçerliliği ise sadece 39 gün olmuştur(Baran, 2002). Bunun anlamı bugün doğru dediğimize yarın yanlış diyebiliriz. Dolaysıyla artık diplomayı alıp duvara astıktan sonra, hiç kitap okumadan ve yeniliklere takip etmeden gerçek anlamda okur yazar olmamız söz konusu olamaz. Alvin Toffler’in dediği gibi “Günümüzün cahili okuma yazma bilmeyen değil sürekli kendini okuyarak geliştirmeyendir.”