Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Haziran '13

 
Kategori
Deneme
 

Bilinç ve insan varlığı

Bilinç ve insan varlığı
 

benden


* “İnsanların varlığını belirleyen şey, bilinçleri değildir; tam tersine, onların bilincini belirleyen, toplumsal varlıklarıdır” demiş Marks; bu sözün tümüyle doğru olduğu insanlık ortamları hâlâ vardır elbette. Aslında tespitler yanlış değil; günümüz dünyasında hâlâ geçerliliği olan toplumsal ortamları da mevcuttur. Ancak Marks’ın zaman penceresinden görülememiş bir gerçeklik bugün görünür durumdadır: Ben sözün ilk tespitinden bugünkü insan zamanı uyarınca kuşku duymaktayım. Artık insanların varlığını belirleyen şeyler arasına bilinçleri de katılmıştır. Bugünkü insanlık düzeyinde insan bilinci insanın toplumsal varlığıyla oluşurken aynı zamanda kendi varlığını da belirleyici bir etken olmaya başlamıştır. Özellikle ileri demokrasilerdeki insan bilinci insanın toplumsal varlığını seçimleyebilir ve kısmen de yapabilir bir etkinlik yükselişine geçmiştir. Buna bağlı olarak, insanın doğal ve toplumsal varlığı insan bilincinin oluşumunda mutlak biçimde tek nedensel unsur olmaktan çıkmıştır. Doğal ve toplumsal varlığının belirleyici dayatmasına hepten de bağlı kalmadan insan bilinçlenme yeteneği kazanmıştır. Bir başka dolaylı bakışla, insan bilinci kendini inkâr edip yeniden üretebilir olmuştur. Bilincin bilinç edinimidir bu. Kültürel ve ekonomik küreselleşmenin ve iletişim teknolojisindeki gelişimin bundaki payı büyüktür. Dünya insan bilinçleri birbirlerini etkileyip değiştirebilir olmuştur. Belki de hiçbir zaman “insanların varlığını tümüyle bilinçleri belirler” diyemeyeceğiz;  ancak bugünden itibaren, “insanların varlığını büyük ölçüde belirleyen şeyin doğal ve toplumsal koşulları tasarlayıp yönetebilir olan bilinçleridir” demeye çok yakınız…

Marks’a göre, “Maddi hayatın üretim tarzı, genel olarak toplumsal, siyasal ve entelektüel hayat sürecini koşullandırır. İnsanların varlığını belirleyen şey, bilinçleri değildir; tam tersine, onların bilincini belirleyen, toplumsal varlıklarıdır. Gelişmelerinin belli bir aşamasında, toplumun maddi üretici güçleri, o zamana kadar içinde hareket ettikleri mevcut üretim ilişkilerine ya da, bunların hukuki ifadesinden başka bir şey olmayan, mülkiyet ilişkilerine ters düşerler. Üretici güçlerin gelişmesinin biçimleri olan bu ilişkiler, onların engelleri haline gelirler. O zaman bir toplumsal devrim çağı başlar. İktisadi temeldeki değişme, kocaman üstyapıyı, büyük ya da az bir hızla altüst eder”

İktisadi temeldeki değişimin başlattığı toplumsal devrim çağının“kocaman üstyapıyı”, yani toplum yönetim sistematiğinin ana unsurlarını yüksek ya da düşük hızla altüst edebileceği insan toplumları hâlâ vardır sanıyorum. Ancak bazı toplumlarda yükselmiş olan insan bilinci insanlık evriminin başlatabileceği yeni uygarlık çağını toplumsal varlığın “kocaman üstyapısını” altüst etmeyecek, fakat onu insanlık huzurunun ihtiyaç ve taleplerini karşılayabilecek biçimde yapılandırmak üzere yönlendirip yönetebilecek etkinliğe erişmiştir. Bu toplumlar ileri demokrasiyi kendilerine yönetilim yolu seçmiş ve bellemiş olanlardır. İleri demokrasi insan bilinciyle ilerletilen demokrasidir ve bizatihi kendisi insan uygarlığının en devrimsel ilerlemesidir…

*blog konusu yapılan bilginin kaynağı: (Marks, "Ekonomi Politiğin Eleştirisi'ne Katkı") 

Muharrem Soyek 

 
Toplam blog
: 363
: 1765
Kayıt tarihi
: 04.08.08
 
 

Parasız yatılı Darüşşafaka Özel Lisesi'nde iki yılı hazırlık sınıfı olmak üzere yedi buçuk yıl ok..