Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Nisan '19

 
Kategori
Deneme
 

Bilmiyorsan Öğren

 
Hazırsanız başlıyorum. 
Bugünü düne şimdiden satıp, yarını beklemeye koyularak... 
 
Kafam çok karışık. 
 
Çığlıklarım duyulmuyorken açık kalan pencerelerden, perdelerim ağırlaşmışken gözyaşlarımdan, tuzu kokuyor, tozu kalmıyor cevapsız soru(n)larımın. 
 
Keşke mutluluk oyunu oynayan sadece gölgem olsaydı. 
Değil mi?
Kalpsiz gülüşlere bu kadar normal'miş gibi davranılmasaydı. 
Ruhum sanki bir yangın ortasında, cümlelerim parmaklarım arasında yanık ve güneş son nefesini veriyor sanki yüzümü tokatlayamadığı penceresinde. 
 
Zaman mevsimin uykuculuğuna kapılmış, göç ediyor sanki kanat kanat tüm mutluluklar. 
Hayallerim yapraklarını dökerken, kederden mi, kaderden mi bilmeden ürperip duruyorum. 
Ürpermek çocukluğumdan gelme, burnumun sızlamasıyla kardeş. 
 
Maziye takılı kalmadığıma şükrederken, yarınları yaşamadan hesap soruyorum gidemediğim geleceğimden. 
 
Yaş, yaşı bu denli mi çekerdi? 
Kırığı alçıya alırsın geçer. Kemik kırığını. 
Ruhun kırığını tutacak bir alçı var mı?
 
Parmağım yaralı, üstüne bir işeyen bile yok. Ben daha neyin derdindeyim!
 
En kötüsü ne biliyor musun? İnsanın kendini terk etmesi. 
Eder gibi olduğum anlardan biliyorum. 
Kendime bunu yapamam elbet. 
Sadece ben dışında tüm hiçliği, .iç edebilecek güce sahip olacağım günü bekliyorum. 
 
Düşünsene tek sığındığın kalemin... 
Düşünsene kapkara ellerdense, bembeyaz sayfalara dokunuyorsun. 
Yarım kalmadan, kendini olduğun gibi resmedebildiğin yerde olmanın huzurunu bulduğun an, hangi kuvvet seni döndürebilirki kalemini kırmaya çalışanların arasına? 
Kalemin kaldırma kuvveti var oğlum! 
Düşmeye ramak kala fırlatır seni yukarıya. 
 
Kırdılar. Kırdılar da ne oldu? Fırlıyorum işte boylu boyunca.
 
Siz bu satırları okurken 'acaba ne çıkarabilirim' diye düşünürken, içinizden o ezik ve sinsi kahkahalarınızı atarken, ben güneşin güzel doğacağı günleri izlemek için şafak sayıyorum, şimdilik bana cimri davranan sayılar arasında. 
 
Yalnızlıkla oldu diyebilecek kadar yanlış değilim. Doğruyum. 
Velhasıl hala seviyorum kendimi, sevmeyenlerden ötürü. 
Sevgi emek mi? 
Kusurama bakabilirsiniz ama, emek dediğin, sınıfsal ayrımların arasında, kucağa oturmak zorunda bırakılmış hırçınlaşan, mağdur, itilen, ötelenen popodur bence! 
 
Küfüre meyilliyim.  Bu kadar farkında olmamam gerekirdi belki. 
Tüm sıkıntımız ne biliyor musunuz? 
Eşşeğe zorla hoşaf içirmeye çalışmak... 
 
Yine o bol küfürlü 'neyse'lerimden biriyle son veriyorum satırlarıma. 
 
Satır aralarında volta atıp durun şimdi elinizde göstermelik otuzüçlük tespihinizle.
Ama unutmayın, varsa eğer (!) doksandokuzluğu anca(!) rahatlatır içinizi. 
 
İki yüzlülüğünde çoğalanlara inat, tek yüzümle azalma çabama girmiş bulunmaktayım. 
Teşbihte ve tespihte hata olmaz. 
Geri sayım başladı. 
 
Bilmiyorsan öğren! 
Gözümün mavisine kanma, onun ruhu herkesten daha kara!
 
Begüm T.
 
 
Toplam blog
: 25
: 143
Kayıt tarihi
: 07.03.19
 
 

Sosyolog, Aile, İlişki, Evlilik Danışmanı, Oyun Terapisti ve Eğitmen ..