Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Kasım '11

 
Kategori
Kitap
 

Bir "bilinmeyen ünlü" Sakallı Celal

Bir "bilinmeyen ünlü" Sakallı Celal
 

Orhan Karaveli, değerli bir araştırmacı gazeteci ve yazardır.

Ateş Orga'nın 'Bir Türk Ailesinin Öyküsü' adlı anı romanını okuduğum yıldı; kitapçı raflarının arasında dolaşırken 'Bir Ankara Ailesinin Öyküsü' diye bir kitap gördüm. Bu kitap da en az, yeni bitirdiğim Ateş Orga'nın kitabı kadar ilgi çekici görünüyordu. Okuyup bitirdiğimde yanılmadığını anladım. Yazar kendi ailesinin öyküsünü anlatmıştı kitabında. Orhan Karaveli'yi de bu sayede tanımış oldum.

Daha sonra gazetede yeni bir kitabının ilânını gördüm. SAKALLI CELAL, Bir 'Bilinmeyen Ünlü'nün Yaşam Öyküsü..

Kapağını, siyah bir fonun önünde saçı sakalı birbirine karışmış, ama gözleri çocuk saflığı ve heyecanıyla bakan yaşlı bir adamın resmi kaplıyordu. İlân da dikkat çekiciydi, dolayısıyla kitabı almak benim için farz olmuştu artık.

Daha ilk sayfadan başlayarak hayretler içerisinde okuyup bitirdim bu kitabı. Ne büyük bir derya idi bu adam ve okuyup araştırmadıkça ne büyük değerlerden habersiz yaşayıp gidiyorduk.

Arkasında hiç bir yazılı eser bırakmamış ve hakkında hemen hiç basılı bilgi olmayan bu 'dahi'yi binbir zorlukla gün ışığına çıkartıp, unutulmaya yüz tutmuşken bu sayede yeniden hatırlanır hale getirmiş olan Orhan Karaveli gerçek bir teşekkürü hak ediyor.

Orhan bey, 1940'lı yıllarda Galatasaray Lisesi'nde okurken görmüş ilk Sakallı Celal'i. Okulun pilav günlerine gelirmiş 1907 mezunu Sakallı Celal. Merakı o zamandan beri sürermiş, ama bir türlü imkân bulup ne görüşebilmiş ne de çok istediği röpörtajı yapabilmiş onunla. Ölümünün üzerinde 40 yıl geçtiğinde ancak bu kitabı yazarak okuyan gençliğe bir katkısı olacağını düşünmüş.  

Peki kimdir bunca anlattığım bu Sakallı Celal? Niye bu kadar önemlidir?

 

2.Abdülhamit'in Bahriye Nâzırı Amiral Hüseyin Hüsnü Paşa'nın oğludur, yani hem varlıklı hem de görgülü, kültürlü bir aileden gelmektedir.

Galatasaray Lisesi'nde okumuş, mezuniyetinden sonra parlak ve çok başarılı bir öğrenci olması sebebiyle devlet desteğiyle yurt dışına yüksek öğrenime gönderilmiştir. Fakat kendisi Makine mühendisliği isterken Siyasal Bilimler'e uygun görülmesi üzerine okulu yarım bırakmış, Paris'te bir süre dolaşmış ve sonra o ünlü sakalını bırakarak "artık ülkeme hizmet zamanı geldi" deyip yurda dönmüştür.

Sonrası bir dolu ibret verici macera. Uzak diyarlarda öğretmenlik, başmakinistlik gibi birbiriyle ilgisiz işler yapmış.

Çok daha iyi şartlarda yaşayabilecekken kendini, kendi deyimiyle önce "KENDİNİ ARAMAYA" vermiştir. Sonra da her ne şartlarda olursa olsun memleketin cahil insanlarını aydınlatmaya.

Üstü başı daima hırpani, pantalonları yamalı, lekelidir. Yıkanmayı sevmemektedir. Buna rağmen lüks davetlerin onur konuğu olmaktadır. Çünkü orijinal zekası, yaratıcı fikirleri nedeniyle çok rağbettedir. Kılık kiyafetinin ve saçının başının hırpani olmasına rağmen katıldığı davetlerde kullanacağı çatal bıçağı silip temizlemeden yemeğe başlamazmış. Mikrop kapma korkusu had safhadaymış.

Bugün kullandığımız ve nereden geldiğini bilmediğimiz pek çok deyiş de onundur.

"Bu kadar cehalet ancak tahsille mümkün olur"

"Bu ülkede ilgililer bilgisiz, bilgililer de ilgisizdir." gibi mesela.

Yani muhteşem bir adammış bu Sakallı Celal.

Ayrıca çok güçlü ve sağlıklı bir adammış, hiç evlenmemiş, hiç çocuğu olmamış, ama çocukları çok sevmiş.

Çok kalabalık bir ailesi ve Türkiye'nin en ünlü insanlarıyla arkadaş olduğu halde soyadını 'YALNIZ' olarak kaydettirmiş. Öldüğü güne kadar da en yakın arkadaşları bile bilmemiş onun bir soyadı olduğunu. Öylesine özdeşleşmiş 'SAKALLI' lâkabıyla yani...

Benden bu kadar bilgi yeter.

Pek, "ille okuyun" diye baskı yapmak adetim olmadığı halde, buradan söylüyorum; Okuyun, hiç bir şey kaybetmeyeceğiniz gibi çok şey kazanacaksınız.
 
Toplam blog
: 314
: 1210
Kayıt tarihi
: 07.08.11
 
 

Üsküdar İstanbul doğumluyum ve halen burada yaşıyorum. Okumak, yazmak ve seyahat etmeyi çok seviyor..