Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Şubat '07

 
Kategori
İlişkiler
 

Bir aşka resimaltı

Bir aşka resimaltı
 

“Kendi ölümümle beni en çok uzlaştıran şey bir düşünce, senin ve benim kemiklerimin birlikte gömülüp dağıldığı, çırılçıplak kaldığı bir yer düşüncesi. Kemiklerimizin ortalığa saçılmış darmadağın yattıkları bir yer. Kaburga kemiklerimden biri kafatasıma dayalı. Sol el kemiklerimden biri kalça kemiğinin içine girmiş. Kırık kaburga kemiklerimin üstünde göğsün bir çiçek gibi. Ayak kemiklerimiz, yüzlercesi darmadağın. İçiçeliğimizi böyle imgeleyişimin yalnızca kalsiyum fosfattan oluşsa da huzur verici olması garip. Ama öyle. Seninle olduktan sonra kalsiyum fosfat olmanın yeteceği bir yer düşünüyorum.”


Bu alıntıyı resim ortaya çıkmadan önce bir yazımda kullanmıştım.


Genelde fotoğraf çekildikten sonra resimaltı yazısı yazılır. Ama bu defa tam tersi olmuş. Pasaj, İngiliz romancı, sanat eleştirmeni ve deneme yazarı John Berger’ın “Ve Yüzlerimiz, Kalbim Fotoğraflar Kadar Kısa Ömürlü” adlı küçük ama şiirsel yoğunluktaki deneme kitabından alınma. İşin ilginç yanı ise Berger’ın bu kitabının yandaki resmin çekilmesinden tam 23 yıl önce yayımlanmış olması... Berger’ın söz konusu kitabı 1984 yılında yayımlanmış, 1987 yılında da Türkçeye Zafer Aracagök tarafından çevrilerek Adam Yayınları’ndan çıkmış. Resimle Berger’ın kitabındeki pasajı karşılaştırdığınızda sanki yazarın o satırları bu resme baka baka yazdığını sanırsınız.

Resmi tanıdınız. Artık dünyanın en yaşlı ünlü çifti oldular. Geçenlerde İtalya'nın kuzeyindeki Valdaro bölgesinde yapılan arkeolojik kazılarda, birbirine sarılmış bir çiftin 5 bin yıllık iskeletleri bulundu. Resim onlara ait. Arkeologlar, “Valdaro aşıkları” adını taktıkları iskeletlerin genç yaşta ölen bir adamla, ruhuna eşlik etmesi için öldürülerek onunla birlikte gömülen eşine ait olduğunu tahmin ediyorlarmış. Adamın belkemiğinde bir ok, kadının yanında da bir ok başı bulunmuş.

Resim çok anlamlı ve romantik. Ama arkasındaki öyküyü tam olarak bilemiyoruz. Gerçekten ölen erkeğin ruhuna eşlik etmesi için kadın da başkaları tarafından mı öldürüldü? Kadın, erkeğinin arkasından ölmek istedi mi gerçekten? Eğer öyle değilse resimdeki sadakat ve adanmışlık görüntüsü bozulur biraz. Belki de ikisi birden vurulup uzun süre can çekişe çekişe öldüler. Eğer öyleyse vücutlarını yavaş yavaş saran ölüm soğukluğundan kurtulabilmek için birbirlerine daha sıkı sarılmış olmalılar. Zaten birbirine sarılmış kolları ona işaret ediyor biraz. Yaralarından sızan kanları da küçük bir göl oluşturmuştur. Acaba son nefeslerini verirken neler düşündüler? Binlerce yıl sonra insanlara o en çıplak halleriyle yakalanacakları geçti mi akıllarından. Bir gün fotoğraf diye bir şeyin icat edileceğini ve onun vasıtasıyla bu ebedi mahremiyetlerinin bütün dünyanın gözü önüne serileceğini düşündüler mi?

Arka planı ne olursa olsun sonuçta onlardan bize kalan güzel bir resim. Kanlı canlı birçok âşık çiftten çok daha iyi anlatıyorlar ebedi aşkı. Sanki Tanrı, onlara öyle bir kader çizip bizim de onları beş bin yıl sonra bulmamızı sağlamış. “Aşkı hafife almayın, ona saygı duyun” mesajını vermek ister gibi...

Âşık oluyoruz, bir süre sonra bitiyor. Bir başka aşka yakalanıyoruz, o da bitiyor. Bir kez âşık olup da onu hayat boyu sürdürebilen çiftlere çok ender rastlanıyor. Sanırım her aşkta aradığımızın ancak bir parçasını bulabiliyoruz. Belki de o bütün parçalı aşklarımızı bir büyük aşk resmini tamamlamak için yaşıyoruz. Berger’ın hayal ettiği, Valdaro aşıklarının ise fiilen gösterdiği iç içe geçmiş kemiklerin resmi…

 
Toplam blog
: 431
: 3853
Kayıt tarihi
: 30.06.06
 
 

Anahtar kelimeler: Antep, İstanbul, Haziran, İkizler, Beşiktaş, MÜ İletişim Fakültesi, Gazetecilik. ..