Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Mayıs '07

 
Kategori
Anılar
 

Bir çömezin iş yaşamı anıları

28 yaşındayım. Kısa hayatıma göre oldukça fazla iş yeri gördüm. Bir sürü mesai arkadaşım oldu. Bir sürü patronum, amirim, meslekdaşım :) Neden gülüyorum çünkü bunları hatırlamak bile şu an bana mutluluk veriyor, bir sürü komik anı aklıma geliyor. Değişik işlerde çalıştım. İyi ki de çalışmışım.

Neyse sadede geleyim. Tabii ki en başta benim de hiç tecrübem, deneyimim yoktu. Bir çok hatalar yaptım, deneye yanıla öğrendim. Hala da tarihi hatalar yapan bir gaf insanıyım. Öbür yandan kendimi pek de fena bir mesai arkadaşı olarak görmüyorum. Yalnız çoğu zaman patronların kabusu olduğumda bir gerçek. İşini gerçekten iyi yapmaya çalışan ama akla mantığa sığmayacak şeylerde

"Peki amirim!" demek yerine

"AAAA olur mu öyle saçma şey canım! Böyle böyle olmalı" diye çatır çatır kavga eden bir tip olmam beni çoğu zaman istenmeyen eleman da ilan etmiştir eminim. Gene de pek bir şey diyemiyorlardı, çünkü işimi iyi biliyor ve iyi yapıyordum.

Gelelim anılarımaaaaaa ;

*Üniversiteden mezun olduğum yıl ilk iş görüşmem de öyle düşük bir ücret teklif etmişlerdi ki, şaşkınlıktan gözlerime, kulaklarıma inanamamış eve gelince hüngür hüngür ağlamıştım. Hatta içeri bile giremeden evin antresinde. Sonradan öğrendim, bu iş görüşmelerinde her şey olabilir ama her şey. Bir keresinde doldurduğu formdaki yazısı kötü diye patronumun adamın iş başvuru formunu direkt çöpe attığını bilirim.

*Bunu takiben, bana düşük ücret teklif edildi ya :) İkinci iş görüşmemde - başka bir yerdi- bana ne kadar istediğimi sordular. Öyle bir ücret istedim ki adamın gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Hala gülerim ha ha :) Adam haklıydı hem yeni mezunum hem de öyle bir maaş istiyorum ki bugün bile iyi para yani :)

Ama napiim ben pazarlık ederiz sanmıştım ya :)

*İlk sunumumda odaya girerken ayağım kaymıştı ve Jim Carry filmleri gibi ben "AAAAAA ! " diye ayağım kayarak odaya girmiş, sırt üstü uzanmıştım :) İnsanlar korkudan gülememişlerdi.

* İkinci sene iş değiştirdim. İlk gün 35 derece sıcakta üstümde takım elbise beni eksik evrak tamamlatmak için bir yere gönderdiler. Yarım saat yürümüş kan ter içinde batmış gene de o ceketi çıkarmamıştım. Prensip sahibiyim ya :)

* Aynı gün yüzüme heyecandan herhalde o kadar fondöten sürmüştüm ki neredeyse zenci olmuşum farkında değilim. Üstelik çok beyaz tenli bir insanım. Ertesi gün bir bayan arkadaş

"AA ! Ben sizi baya esmer sanmıştım!" deyince anlamıştım.

*İlk sene bazı insanlar benim bulunduğum odaya girip makam sahibi arkadaşın nerede olduğunu soruyorlardı. Bu arada ben masanın arkasındayım ha yanlış anlaşılma olmasın. Hatta bir tanesi abartıp ben "Burada!" deyince etrafına bakınıp "Nerede?" diye sormuştu yaaa :)

*Meslektaşlarımdan biri ile ilgili şüphelerimi patronuma dile getirmiş bu arkadaştan ölüm tehdidi almıştım. He he ufak tefeğim ama kızdırıyorum milleti.

*O gün sevgilimin doğum günüydü. Ona özel olarak kalp şeklinde kırmızı bir pasta sipariş etmiştim. Pasta işyerine geldi. Aç bakalım dediler neyse açtık. Bizim patron hmmm dedi. Meğer onun da karısının doğum günüymüş. O da özel bir pasta söylemiş karısına sürpriz. Pasta geldi. Adam açmak istemediyse de bizimkiler buna da birbakalım dediler. Açtık. 50 kişilik kalp şeklinde ve üstü tamamen pembe şeker güllerle süslü masa kadar bir pastaydı :( Eh tabii böylece maaaşımız arasındaki uçurumda masada görülmüş oldu ha ha :) Herkes gülmüştü bana ya :) İkinci sene daha dikkatli davranıp sevgilime sadece çiçek yolladım tabii :)

* Müdürüm çok tatlı bir insandı. Ama o zamanlar zavallı adamı hiç sevmezdim. Yaşım küçük diye sivri sivri konuşurdu bana. Bana kızdığında ya da bir şey emretttiğinde o arkasını döndüğü gibi " Kelsin işte kel!" diye fısıldardım: Yanlış anlaşılmasın kellerle aramda bir problem yok aslında. Bir keresinde duymuştu. Bir iş sormak için gelenlere "Ben bilmiyorum . Kel müdürümüze sorun." derdim. Ne anlayışlı adamdı ya. Gülüp geçerdi.

* Bazen samimi olduğum kişilere bugün git yarın gel derdim. Gerçekten bugün gidip yarın tekrar gelirlerdi ya :) Burası özel kurum. Seviliyormuşum vesselam.

*Bir keresinde amirlerimden biri meşgul olduğuma inanmıyor, ısrarla odasında benimle görüşmek isteyen biri olduğun söylüyor. Gelemem diyorum. Yok adam inanmadı. Neyse gelmiş kapıyı çaldığı gibi daldı içeri. Yerde 18 yaşında kendini yere atmış hıçkıra hıçkıra ağlarak bana sarılan başka biri var. Göz göze geldik adam kıpkırmızı olmuştu. Koşarak uzaklaştı desem yeridir. Bir daha meşgulum deyince hep inanmıştır sağolsun :)

* Bir müdürümüz vardı. Yeni işe girmişim tanımıyorum adam hem dünya tatlısı hem herkese kan kusturuyor. İşini çok iyi kusursuz yapacaksın. İkinci gün 7. katta toplantıdayız. Gözümün içine bakarak kalemim yok dedi bana. Ben tabii "cevval çalışan" ben getiririm diye fırladım asansör çalışmıyor. Topuklu ayakkabılarla yedi katı koşa koşa inip çıkmıştım. Enteresan bir insanları test tekniği vardı.

* Odamı bir türlü temizletemediğim temizlik görevlisiyle kavga edip jaluzileri kopartmaya kalkmıştım ya :) Ufak tefeğim ya yaşım da küçük bazıları beni takmıyor doğal olarak. Ne komik kızım ya. Jaluziyi niye koparıyorsun ? Ha haa.

*Muhasebecimizle çok iyi anlaşırdım. Odalarımız yan yanaydı. Bir süre sonra onun memleket şivesiyle konuşmaya başladım. Hayatımda hiç şiveli konuşmadım. İstanbul da büyüdüm. Bizim kata gelen gülerdi. Çnkü ikimiz de " Vay! anam Anam Anam! " diye gelenleri karşılar bir şey rica edeceğimiz zamanda." Canım benim hadi şunu yapıver. Gözümsün!" diye konuşurduk :) Hadi o kocaman adam ona gidiyor gene, bir de ben takım elbiseli saç baş yerinde genç bir hanım. "Bilir misizz?" diye konuşuyorum :)

*Bir keresinde çok değerli bir hocamızı çağırdık seminere. Salonda 300 kişi var. Bizim amir hocama bir kağıt verdi. Hoca da yüksek sesle okudu. Aynen şöyle: "Hocam, ara saatini konuşamadık. Ara vermek istediğinizde işaretleşelim. Saygılar."

*Öğlen yemeğinden sonra odamda orturuyorum meslekdaşlarımdan biri geldi. Efkarlı. Hayatta sigara içmedim. Tiryaki olmadım. Toplam hayatımda 10 sigara belki içmişimdir. " Yakalım uleen birer sigara!" oda duman altı. Kapı açıldı. Arkadaş tabii tiryaki sakledı hemen. Ben sap gibi yakalandım. Oda felaket dumanaltı. Zaten küçücük yer. Her anda bir müşteri gelebilir. Kapıda ; Müdürüm, İş yerinin asıl sahibi Patron , ve İlçe Müfettişi :) Patron izah etmeye çalışıyor bu arkadaşımız aslında sigara içmez. Hemen ayağa kalktık "EEE !!! Şey !" kadın "Cık cık cık! Böyle eğitimli insanlar yazık yazık ..."diyerek yan odaya geçti.

*Belli bir müddet sonra müşterilere verdiğim ters cevaplardan, - misal " Ne Var?" " Şimdi bakamam?" "Üff ya gene ne var?!" - adım çatlağa çıktı. E peki başım belaya girdi mi müşterilerle. Hayır. Çünkü onları gerçekten sevdiğimi, problemlerini çözmeye çalıştığımı bilirlerdi. Bana kızmazlardı. Kızsalarda onlarda şak diye suratıma söylerlerdi :) "Yeter. Bugün bu sorun çözülecek otur bakalım aaaa " diye :)

* Bir keresinde bir seminere mesai arkadaşımla aynı takım elbiseyle gitmiştik. İkimiz de görevliyiz. Kapıda bizi görenler " Hayrola Canan Hanım. Kızılay mı dağıttı. Muhahaaaa" diye gülerek geçiyor. Eh samimi olduk milletle çekicez cezasını.

*Bir keresinde de bir iş mektubunu müşterinin oğluna verirken çocuk sordu. "Bu ne?". Çok utangaç bir çocuktu. Aslında beni de severdi ama çekingendi. Ben de ona bunun bir aşk mektubu olduğunu babasından hoşlandığımı (Adam bekardı) babasına muhakkak bu akşam vermesini söyledim.Çocuk kıpkırmızı oldu. Yanında da arkadaşları var. Şaka olduğunu bilmekle beraber suratındaki o "Acaba ?" bakışını unutamıyorum. Babasına aynen iletmiş. Ertesi gün müşteri geldi oğluyla. Allah'ım ne kadar gülmüştük ya. Sonra çocukla çok samimi olmuştuk.

*En son sene terfi alıp bölümümün başına getirildim. Neyse bunu duyan bir müşteri sürekli bana geliyor ama aslında benim yapabileceğim bir şey yok. Neyse kadın beni müdürüme şikayet ediyor. Tam müdürün kapısının önünden geçerken konuşulanları duydum. Müdür de beni savunuyor. Hemen içeri girdim. Gayet şen" Nasılsınız?" dedim. kadıncağız şaşırdı. "İyiyim" dedi . O daha toparlanamadan " Valla siz ne derseniz deyin, ben sizi çok seviyorum!" diyerek gayet şen bir şekilde kollarımı açarak şak kadına sarıldım. Allah ım ne yüzsüzüm ! Çok sevimli bir kadındı. Utanarak " Ah canım! Ben de seni çok seviyorum" diye bana sarıldı. Müdür şokta. Ertesi gün de benim çok sevdiğim kısır geldi bu tatlı bayandan. Afiyetle yedik :)

Allah ım çalışmak ne güzel ya !

 
Toplam blog
: 23
: 1920
Kayıt tarihi
: 17.09.06
 
 

1979 Hamburg doğumlu. İstanbullu ama artık orda yaşamıyor. Okumayı kitapları hep sevse de bu özelliğ..