Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Eylül '07

 
Kategori
Mizah
 

Bir delinin günlüğünden / Süper Babaannem

Bir delinin günlüğünden / Süper Babaannem
 

Ne kadar şanslı olduğumu biliyorum. Öyle herkese nasip olmaz… Ayrıcalıklı saymalıyız kendimizi… Çünkü böyle bir güzelliği yaşamamızı sağlamış Allah’ım… Dünya tatlısı bir babaanneye sahip olmak ve O’nun her anına şahit olmak çok güzel bir duygu… Varlığını bilmek, sıcacık yüreğini hissetmek ve bize olan eşsiz sevgisinin her geçen dakika arttığını görmek delice bir sevince yol açıyor… Biz torunları da onu çok ama çok seviyoruz… Eeee süper babaanne dedik biraz bizimle olan diyaloglarını anlatmak gerek…

- Babaannem Anap dışında hiçbir partiye oy vermez. Anap’ın parti amblemi ve genel başkan değişimi onu çok üzdü. Düşünsenize senelerdir arı gördüğü zaman oyunu basan ve içi rahat bir şekilde görevini yapan babaannem, oy pusulasında partiyi bulamama korkusu ile baya bir endişelendi… Allah’tan Anap seçime katılamadı da biraz içi rahatladı. Çünkü Anap’ın içinde bulunduğu bir seçimde yanlışlıkla başka bir partiye oy gitmesi onu kahrederdi…

- Haberleri izliyoruz. Deniz Baykal her zaman olduğu gibi mahalle ağzı ile sağa sola sataşmakta. Şöyle yüzünü ekşiterek “ Ocağa batasıca. Bunu partiden atmadılar mıydı? Yine sokulmuş yanlarına konuşuyor?”… Tabi biz yerlerde :))))

- Babaannemin, babam 62 yaşına gelmiş olmasına rağmen hala 5 yaşındaki oğlu gibi davranmasına alıştık. Kışın en fazla yaptığı şeylerdendir. Cebinde 3 portakalla gelir. 2 tanesi babama, kalan portakal bana verildikten sonra anneme bir bakış atılır… “Sende yemeyiver gelin” :)))))))))))

- Yazın bizim ünlü sokağımızda oturuyoruz. Kuzenlerden bir tanesi elinde sazı ile türkü söylemeye çalışıyor ( Saz çalmaya heves etmişti o yaz. Kâbus gibiydi valla ) Başlıyor bizimki “İnsan kısım kısım hey hey yer damar damar/Kaşların lamelif, yüzlerin kamer /İnce Bel Üstüne Yar Yar Olayım Kemer/Yakışır Bellere Canan Sar Beni Beni”… Alaycı bir gülümsemeyle babaannemin tepkisi süperdi… “ Oğlum, bu sazı bu ses için mi aldın? “ Ahahahahaha

- Yattığı sedirin üzerindeki kol saatini görünce sallayarak sordu. “Bu saat hanginizin çocuklar”… Alper abim “ Benim anneanne” deyince bizi kopartan cevap geldi… “Bu saat ne kadar ağır oğlum. Eşek bile takmaz bunu” :)))) Ah be babaannem sen çok yaşa emi…

- Babaannemin tavukları meşhurdur. Nereye giderse gitsin aklı onlardadır. Sevgisini gösteriş biçimi biraz farklıdır ama sevdiğinden şüphemiz yok. Tavuklardan bir tanesi ötüyor… “Gııııyyyk” Ses çıkmakta zorlanıyo… Babaannemden tepki “ Gebeeeeer”… Diğeri daha yükse sesle “ Gıt gıt gıdaaaaaaaaak”… Tepki değişmiyor… “Gebeeeeeeer”… Bir gün tavuklara hastalık geldi ve hepsi öldü. Babaannem oturmuş düşünüyor. “Noldu bunların hepsine”… Bizim muzip kuzenlerden bir tanesi hemen “Anneanne hergün gebeeeeer deyip duruyordun. Başka ne olmasını bekliyorsun ki?”

- Fulya ablam balkonlarında ayaklarını uzatmış kitap okuyor. Bizimkilerde kış hazırlığı işte salçalık biber temizliyorlar. Babaannem bir bizimkilere birde Fulya ablama bakıp “ Orada kitap okuyacağına gelde iki biber temizle. Başkada bir iş bilmezsin zaten. Oku oku” :))))

- Bir akşamüstü babaannem tahtında otururken Fulya ablam dışarıya geldi. “Kızım nerdeydin sen bakim. Şu sıcakta içerdesin”. Halam hemen araya girip “Ne yapacak her zaman ki gibi kitap okuyordur kesin”… Babaannem bu durur mu hiç? “Kızım kör olacaksın kör. Yeter okuma şu kitapları”… Cevap halamdan geliyor. Çünkü Fulya gülmekten cevap veremiyor. “ Anne okusun... Hem bak kitap okuyanlar Alzheimer olmuyormuş.”... Babaannem biraz duraksadıktan sonra… “İyi o zaman. Okusun bariii” :)))))

- Babaannem benim kola içmemden çok şikâyetçidir. Sürekli kızar bana. “Şu zıkımın dibini sürekli içme. Kilo aldırıyo bu sana”… Bu kadar kızdıktan sonra “ Kızım bir bardak kola ver bakalım bana. Yediklerim rahatsız etti. İçersem iyi gelir şimdi” :)))))

-Fulya ablam sesleniyor babaanneme “Anneanne gel yemek yiyelim”… Tepki biraz kaprisli bir şekilde “ Amaaan ne yiyecem. Açmıyım ki ben? Zıkkımın dipini yiyeyim”… “Ya anneanne nerden bulacağız akşam akşam sana zıkkımın dibini”… Bu sırada halam sesleniyor… “Anne kola mı, ayran mı?”… Eeee cevap belli tabii “Kola”… Fulya ablam kahkahalar içinde “Demek zıkkımın dipi kolaydı” diyor… O da gülerek başını sallıyor :))) Eeee buradan da anlaşılacağı üzere kimi örnek aldığım anlaşılmıştır :))))

- Bu aralar bana kızgın babaannem. Pek tatile gitmemden hoşlanmaz. Yani bu gezmemden dolayı değil de tatilden hep hasta olup dönmemden kaynaklanıyor. “Bir daha İstanbul’a filan gitmek yok. Gören sağlıklı bir adam sanar seni. Şuna bak yine hasta olup gelmiş. Bir yere gitmeyeceksin”… Oh tatil üzerine birde zılgıtımızı yedik ya… Süper oldu valla…

- Masaj yapmaktan nefret ederim. Ama anneme ve babaanneme dokunduğum an “Ay kızım biraz sağa” diye başladıkları an yandığımın resmidir. Çünkü o masaj süresi uzun dakikalara yayılacaktır… Her masaj sonrası babaannem, ki en az yarım saat yapıyorumdur “ Sabaha kadar yapsan yok demem. Hadi yeter bari.. Zaten gönülsüz yapıyon bir işe de yaramıyor” der ve benim o yarım saatlik masajımı bir kaprisle hiçe sayar :))))

- Evde tek kalmamıza hayatta dayanamaz. Fulya ablam, ben ve Tuğba ablamın ışıklarını gördüğü için içi biraz olsun rahattır. Ama gelin görün Esra ablam ve Eda evde tek kaldığı an yandıkları andır. Çünkü ertesinde onları iyi bir fırça beklemektedir… “Eşşoğlueşşekler. Tek kalınca ne oluyor. Ben uyuyamıyorum siz orada tek kalınca. Ölürsünüz dimi burada kalsanız. Başınıza buyruksunuz hepiniz.” Arada bizde kaynadık ya helal be babaannem :)))

- Ne zaman bir düğün olsa babaaanem bizi göndermek için elinden geleni yapar. Eeee eskiden çarşıda- pazarda, düğünde-dernekte görürlermiş insanlar birbirlerini… Bizde gitmediğimiz için deli oluyor kendisi… Acayip bir çaba sarfediyor düğüne gitmemiz için. Belki birilerini görür ya da birilerine görünürsek evleniriz diye düşünüyor… Canım ya es geçtiği bir konu var. Senin torunlar görücü usulüne kanar mı? :))))

- En sevmediklerindendir. Abim ve benim bir arada olduğumuz ortam. “Kedi-köpek gibi tartışıyorsunuz” der… Hala hangimizin kedi hangimizin köpek olduğuna karar veremedi.. Allah’tan en küçük torunuyum da ben abimden bir adım öne geçiyorum :))))

- Bir gün babaannem acayip hasta. Bizim evde öyle kıpırdamadan yatıyor. Kurban olurum yemek yerken bile zorlanıyor. Öyle feci üşütmüş midesini. Halsiz düştü iyice. Ama hiçbir hastalık yavrusuna zarar veren şahini engellemez. Halamla şakalaşırken ki söylediğim gibi bizim birbirimizi seviş tarzımız biraz farklıdır. Resmen halamla boğuşuyoruz. Gıdıklıyor beni ve ben gülmekten hiçbir şey yapamıyorum. Yere iyice kapaklandım… Ben gülüyorum halam gıdıklıyor… O yerinden zor kalkan babaannem çevik bir hareketle; bastonunu alıp, “Seni koca dana seni, çekil çocuğumun üzerinden” diye halamı bir güzel fırçalamıştı… Biz yerlerde tabii.. Babaanneme gülmekten tek bir şey yapamıyoruz.

- Beni görünce verdiği ilk tepkidir. “Şu kılığını beğeniyon mu sen?”.. “Ya babaanne nolmuş ki bana?”… Şöyle kızarak bir bakışla “ Benzin kül gibi olmuş yine. Et yemezsen böyle olursun tabii. Anca kola iç. Sanki bir faydası var. Eşşolleşşek seni”…

Bu babaanne süper olmaz da ne olur? Bu babaanne her gün şapur şupur öpülmez mi? Öpülür tabii… Bende bu yazıyı yayınladıktan sonra yanına gideceğim. Yazdıklarımı anlatacağım.. Muhtemelen tepkisi “Kızım beni insanlara maskara ediyorsunuz. Bu Fulya ve sen var ya…” Tabi selam ve sevgiler götürüldüğü zamanda deli bir sevince kapılıyor. O’nu tanımayan insanların sevgilerini iletmesi duygulandırıyor olmalı… Hadi bakalım şimdi gitme vakti…

 
Toplam blog
: 194
: 1525
Kayıt tarihi
: 04.08.06
 
 

1981 yılında aslında istenmiyor olsam da geç alınan karardan dolayı hayattayım:)) Haritacıyım ve işi..