Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Mart '08

 
Kategori
Mizah
 

Bir demet saygı

Bir demet saygı
 

Hani geçenlerde bir aklıevvel çıkıp,

''dilberdudağı'' tatlısının adını ''ay tatlısı''...
''kadınbudu köfte''nin adını da ''pirinçli köfte'' olarak değiştirdi ya.

Hani bunu yapanda aşçı sunucu karışımıymış ya.

Neden yapmış , niye yapmış?

Beyni yer değiştirmiş erkeği , dilberdudağı kadınbudu diyerek akıl tutulmasına uğramasını önlemek için miymiş kimbilir.

Ya da saygıdeğer kadınların yemekle çağrşım yapmasını önlemek için miymiş ?

Şu aralar moda olduğu üzere.
İçi başka , dışı başka
ruhu başka, fikri başka
özü başka , sözü başka , işi başka insanları anlamak yorucu.

Zor değil yorucu.
Anlamak ve yorulmak için nedeniniz olmalı,
yorgunluğun ve sarfedeceğiniz çabanın bir anlamı olmalı.
Yoksa anlam eh o zaman çabada yok.

İşte o yüzden değişim rüzgarından yemek adlarının nasibini almasının altındaki temel nedeni didiklemek gereksiz.

Gerekliyse bile ...
eli kalem/klavye tutan , aklı başında , fikri , zikri , sözü yerinde
erkeklere havale ediyorum.

Burda kadının üstünden asıl hakaret edilen erkek.
Potansiyel problem olarak tanımlananlar erkekler.
Ne zaman isyan edecekler merak ediyorum...

Ya da saygıdeğer kadınların yemekle çağrşım yapmasını önlemek dedim ya en başta.

Hani kadını koruma modası çıktıda...
Saygı, muhafaza şefkat adı altında çöreklenmiş bir kadın korkusu kadını pasifize etme durumu var ya.
Korumayın kardeşim beni uzak durun.

Sessizlikte hapşırılsa tabana kuvvet kaçacakların korumasına morumasına ihtiyacım yok benim...


Takıldım gitti şu yemek işine...

bari biraz taş atmayı öğretelim.

Dilberdudağı, kadınbudu battı onu anladıkda...
hanımgöbeği niye akıllarına gelmemiş.

Vezirparmağı tatlımız var birde.
Bunada bulaşan olmamış demek ki bu çok sevilen bir tatlımızmış...
tercih meselesi tabi karışmıyım bari.

*Şıllık (hiii küfür?? - değil elbette)

Urfada un, şeker ve cevizden yapılan bir tatlıdır.

*Duvak pilavı (duvak , gelini gelinse kadını çağrıştırıyor aaa ne fena)

yine Urfaya ait bir pilavdır.

*Dul avrat çorbası (hem dul hem de avrat -töbe töbeeee)

Adanada un, mercimek, naneyle yapıln bir çorbadır.

*Kulaklı çorba (kulakda birşeyleri çağrıştıyordur belki kimbilir)

Elazığda yapılan bir çorba.

*Koç yumurtası (taş yağacak başımıza)

her yerde yapılır.

*Bacaklı çorba (bacak demek ne demek he ne demek ? bacak kadında olur , erkekse bacaksız olur )

mercimek erişte ile yapılır.

*Papaz mancası (imam mancası desek daha mı iyi olurdu ne)

Tekirdağa aittir .Patlıcan falan birsürü şeyle yapılır.

*İmambayıldı (olmadı bak şimdi , bayılmaz kardeşim imamlar...bu yemeğin adını kesinlikle münafığın biri koymuştur)

İstanbula aittir.Patlıcan, soğan , domates ve sarımsakla yapılır.

Tabi bunu sadece yemekle sınırlı tutmak açınızı daha da daraltır.
Devam edelim taş atmayı öğretmeye...

''sokaktaki canlara bir kap su birazda yemek vermeyi unutmayın lütfen''

Şarkılardan ne haber ?
Şarkının içinde kadın geçiyor demek yanlış olur.
Tam tepesinde oturuyor.
Şimdi ne yapacaksınız ?

Mesela...

''Şarkılar seni söyler dillerde nağme adın
Aşk gibi, sevda gibi huysuz ve tatlı kadın''

diyerek başlayıp...

''Sürülmez sefa, çekilmez cefa
Beklenmez vefa gibisin kadın''

ile devam edip...

''Bülbülün çilesi yanmakmış güle
Ömürler geçiyor ağlaya güle
Yolcuyuz cümlemiz hep o meçhule
İçelim a dostlar neşe dolalım
İçelim bu akşam sermest olalım ''

ile ...üzüm, arpa , buğdayın yolculuğunu ve nereden nereye geldiğini inceleyip...

''Bu akşam bütün meyhanelerini dolaştım Istanbul' un
Seni aradım kadehlerdeki dudak izlerinde
Canım doya doya sarhoş olmak istiyordu
seni aradım kadehlerdeki dudak izlerinde''

ile bir soluklanma arası alıp...

Tabi bu arada

illede ''saygıda kusur etmeyeceeez''
diyen ve bunun nasıl yapılacağı konusunda hiçbir bilgisi olmayanlara 4 maddecikde benden oluversin.


***Mesela elimi bir erkeğe uzattığımda (hani görgü kuralıdır önce kadın el uzatır ya ) iki elinizi anında ceplerinize sokarak dolayısıyla elimi havada bırakarak bön bön bakmayabilirsiniz.

***Veya elimi uzattığımda elimi kutsal kaseyi bulmuşda tutmuşcasına büyük bir heyecanla

yakalayıp bırakmayarak, elimi çekiştirmek zorunda bırakmayabilirsiniz.

***Kendi tercihim olmayan olamayacak olan ortamlarda biraraya gelmek zorunda

kaldığımızda , beni ilgilendiren ve ancak benden cevap alabileceğiniz konularda sorular sorarken o

garip saygı anlayışınızın tezahürü olarak gözgöze gelmemek adına

gözlerinizi eşime yada abime dikip soruları ona sorup...

benim verdiğim cevaplarıda yere bakarak dinlemeniz, göz teması kurmamanız huyunuzu bırakarak

başlayabilirsiniz.

Yanlış öğrenmişsiniz...

o sizin yaptığınız vahşi doğada ,

size öfkelenmiş ayı, orangutan gorille filan karşılaştığınızda yapılması gereken bir eylemdir. Göz temasını kesip önünüze bakarsınız ki...
ayı-insan
goril-insan
orangutan-insan

kavgasının niyazi tarafı olmayasanız diye.


Ama insanın gözüne bakarsınız konuşurken...
insan-insan...
hiç değilse yazarken eşit gibi duruyor değil mi ?


***Veya bir davette yemekte tanıştırıldıktan sonra gözünüzü dikip kırpmadan bakarak '' oha bu

herif karaciğerimi filan inceliyor herhalde'' diye düşündürtmeyerek başlayabilirsiniz.

Diyeceğim o dur ki ortalaması var bu işin.
Yukardaki iki aşırı uçun dışındaki çizgide olan herkes zaten ortalamayı bulmuştur en önemlisi medenidir.

Ve...

''Biz Çamlıca'nın üç gülüyüz
Aşk bahçesinin bülbülüyüz
Dillerde gezer söyleniriz
Gamsız yaşarız eğleniriz

Yalnız gezene söz atarız
Naz eyleyene biz çatarız
Bin bir kokulu gül satarız
Vallahi cana can katarız ''

diyerek ...konsere devam ederiz :)

Makam: Nihâvend
Usûl: Sofyan
Beste: Yesâri Âsım Arsoy
Güfte: Yesâri Âsım Arsoy

 
Toplam blog
: 12
: 1331
Kayıt tarihi
: 25.05.07
 
 

Evvel zaman içinde, Doğan Kardeşle başladı yazmam, okumam. kimler hatırlar şimdi bu dergiyi... Sanki..