Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Nisan '11

 
Kategori
Futbol
 

Bir derbiden çok daha fazlası

Bir derbiden çok daha fazlası
 

El Classico


Dünyanın her bölgesindeki futbol severler hiç kuşkusuz çok kısa bir dönemde oynanacak Real Madrid- Barcelona diğer bir adıyla ‘El Clasico’lara kilitlenmiş durumda. Kimilerine göre dünyanın en büyük derbisi konumundaki bu mücadele aslına bakarsanız derbinin ötesinde anlamlar taşıyor. 

Bir tarafta kraliyet tarafından ‘Real’ unvanı verilmiş beyazlar, diğer tarafta ise bayrağı milli bayrak sayılan ‘Més que un club’ yani bir kulüpten daha fazlası. 

Francisco Franco döneminde merkeziyetçiliğin sembolü sayılan Real Madrid ile bu dönemde muhalefetin ve Katalan olmanın en açık göstergesi olan Barça’nın mücadelesi. 

Özellikle 20. yüzyılın ortalarından itibaren hep dünyanın en iyi oyuncularını transfer etmeyi gelenek haline getirenler ile yıldızını genellikle kendi içerisinden çıkaranların amansız savaşı. 

Daha birçok farklılık sayılabilir derbinin tarihine göz atıldığında ancak bugünkü derbi yukarıda saydıklarımla paralel olsa da biraz daha farklılaşmış futbol anlayışıyla çok daha değişik bir konumda. Hem İspanya’daki merkeziyetçilik anlayışı hem de futbolun amatör ruhu bugün yerini daha demokratik bir ortama ve endüstriyel futbola bırakmış durumda. Her ne kadar Barcelona halen Katalanlar için bir kulüpten daha fazlasını temsil etse de bugün asıl çarpışan ekonomik ve sportif çıkarlar. 

Dünyanın en çok taraftarı olan Real Madrid ile bu unvanı ezeli rakibinden almaya çalışan Barça’nın mücadelesi. 

Diğer etkenlerin yanı sıra futbol bazlı bakıldığında görülen en önemli farklılık iki ekibin farklı futbol anlayışları. Dünyanın rakip kaleye diklemesine en iyi giden takımı Real Madrid ile pasa dayalı sabırlı futbol anlayışının en yetkin temsilcisi Barcelona’nın mücadelesi şeklinde geçiyor bu rekabet. Uzun yıllardır pragmatik futbol anlayışı ile oynayan Real Madrid bünyesinde barındırdığı futbolcular ile hala bu şekilde sahada var oluyor. Barcelona ise Johann Cruyff’un ardından geliştirdiği Hollanda ekolü ile göze daha hoş gelen –artık öne geçince izleme zevki pek bırakmıyor olsalar da- futbol oynayan ve son 3 yıldır kazanmadık kupa bırakmayan “uzay takımı” yakıştırmasına layık görülmüş ender takımlardan. 

Barcelona’nın oynadığı futbol artık Hollanda ekolünden çıkıp tamamen Barcelona ekolü ismini almış durumda. Daha önceleri Reiziger, De Boer, Cocu, Overmars, Kluivert gibi Hollandalı oyuncularla bu futbolu oynamaya çalışırken bugün kendi yetiştirdiği Pique, Xavi, İniesta, Busquets, Pedro ve hatta Messi ile kusursuz bir Hollanda pardon Barcelona ekolü yakaladılar. Dünyanın 1 9 sistemiyle oynayan tek futbol takımı ayrıca. Altyapıdan itibaren pasa dayalı ve beraber oynamaya alışmış oyunculardan kurulu bu takım ne gariptir ki Real Madrid kaynaklı futbolcuların yakalayamadığı başarıyı İspanya milli takımında başardı ve futbol tarihinde yerini aldı. 

Real Madrid ise biraz daha kişilere dayalı ve istikrarsız futbol anlayışını sürdürmekte. Sistemsizliğin sistem anlayışını aldığı, şampiyon olamayan teknik adamların işine son verildiği bu kulüp belki de bu yapısından dolayı hala dünyanın en büyük kulübü. Kaleye doğrudan hızlı adamlarının yardımıyla gitme felsefesini belki de bunu bugün en iyi gerçekleştirebilecek Ronaldo, Di Maria ve Mesut gibi oyuncularla sahaya yansıtıyor ve başarılı oluyor (kısmen). 

Bu derbinin son yapıtaşı ise hiç kuşkusuz dünyanın en iyi oyuncuları kıyaslaması yapılan Messi ile Ronaldo’nun mücadelesi. Kimilerine göre diğer futbolcular ile kıyaslanamayan yeteneklere sahip Messi’nin en çok soru işareti oluşturan durumu Barcelona’dan başka bir takımda oynamamış olması. Ronaldo ise rakibinden biraz daha farklı bir konumda. Manchester United ile çok başarılı olan ve Real Madrid’de de övgülere mazhar olacak futbol oynayan Ronaldo kişisel yapısı sebebiyle seveni kadar sevmeyeninin de olduğu bir futbol starı. Hangisinin daha iyi olduğu bilinmez ancak ikisi de milli takımlarında yakalayacakları başarı yani alacakları Dünya Kupası ile ancak Pele, Maradona ve Zidane gibi efsanevi isimlerin arasında girebilirler. 

Dün oynanan ilk maçın ardından bizleri çok kısa zaman içerisinde 3 El Clasico daha bekliyor. Futbolun asla sadece futbol olmadığının ama her şeye rağmen zevk ve heyecan için oynandığının en güzel kanıtı olan bu güzel rekabeti izleyecek olmak hepimiz için bir fırsat. Bırakalım kendi içimizdeki kısır sorunları, açıp televizyonlarımızı dünyanın en güzel statlarındaki en anlamlı maçları beraberce izleyelim. 

Kazananın futbol, kaybedenin acımasız rekabet anlayışı olması dileğiyle… 

Serhat ÇETİN 

17.04.2011 

 
Toplam blog
: 12
: 5647
Kayıt tarihi
: 11.08.10
 
 

İTÜ mezunu İşletme Mühendisi ..