Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Mart '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bir e-günlük, bir konu

Merhaba sevgili e-günlüğüm;
Her hafta başı olduğu gibi dinlenmiş ve zinde bir vaziyette güne başladım.
Bu pazar, evelki gün bulduğum kumru ya uçma talimleri yaptırdım ama, sonuç biraz ağrılı oldu... Kumru çok güzel uçtu ve çam ağacına kondu. Bu arada etrafta ki kargalar hemen kumru yavrusuna sahip çıktılar ve etrafında koruma çemberi oluşturdular. (insanlar için örnek alınacak bir davranış) Daha sonra ben de rahatladım ve içeri girdim. Ardından karga sesleri çoğaldı ve sıklaştı. Bir de baktım kumru yere inmiş, etrafın da üç kedi ve kedilere pike yaparak kumruyu koruyan onlarca karga. Bir süre müdahale etmeden seyretmeye başladım. Ancak kediler yavaş yavaş yaklaşıyor, kumru da uçmamak için direniyor. "Biraz önce ne güzel uçmuştun yine uçsana güzel kumrucuğum" derken kedilerden bir hamle ve kumru kedinin ağzında. Yerimden ok gibi fırladım ve kedi çetesi kumruyu bırakıp kaçtı. Hafif yaralı olarak (önemli bir şey yok) aldım ve kutusuna geri koydum. Sonra ona dedim ki; "sana iki gün sokağa çıkmayı yasaklıyorum." Oda başını sallayarak "tamam" dedi. Şimdilik ilk an ki sersemliği gitti ve iyi. Kırık, çıkık, yara bere yok,
Değerli günlüğüm; ne kadar korkutucudur ki, insanların özgür iradeleri ile hareket etme, karar verme, davranma özgürlükleri gün be gün ellerinden alınmakta. Her şey bir işaretle, bir yönlendirme ile gerçekleşmekte. Birileri "şu kitabı alacaksın" diyor ve her kes o kitabı alıp okuyor, birileri "bunu içmelisin" diyor ve her kes onu içiyor, yoğun bir şekil de kampanyalar, reklamlar yapılıyor, birileri "bunu yemelisiniz, buraya gitmelisiniz, bunu yapmalısınız" diyor ve büyük bir kitle hiç sorgulamadan gösterilen şeyleri yapıyor, yiyor, içiyor, gidiyor... Çok ilginçtir; aynı şey burada da oluyor. Birileri mesaj atıyor "bu yazıyı mutlaka okuyun" diyor.
Beni en iyi sen tanırsın sevgili günlüğüm. Hasılat rekorları kıran film ve dizilerin hiçbirine gitmedim, görmedim. Reklamı olan hiç bir şeyi yemem, içmem. Her şeye kendi bilgi ve tecrübelerim çerçevesin de karar veririm. Reklamı yapılan hiç bir kitabı okumam. Neden mi? Ardın da ticari oyunlar ve yönlendirme kokuları vardır. Almanya, Amerika ve Türkiye de üniversiteler de okutulan, ilgi alanıma giren ve hiçbir yerde reklamını göremeyeceğimiz kitapları okur, reklamı olmayan yiyecekler, içecekler, yerleri tercih ederim. Bu tercihleri tamamen özgür irademle ve hiçbir yönlendirme olmadan yaparım. Özellikle de kendime güvenim artsın diye reklamı verilen ürünlerin "içindekiler" kısmını okuyup, reklamlar da bahsedilmeyen içeriği ile insanları nasıl aldattıklarına şahit olurum... Yine ara sıra, hasılat ve izleyici rekorları kıran filmleri izleyip ilk on dakikasında ki film hatalarını bulur, kamera, çekim, ışık hatalarını görür ve yine güven tazelerim. Öyle ya belki yanılıyorumdur:) Yine bazan, o, çok satılan kitaplardan birini alır, neler yazmışlar diye okur ve çok gülerim... Aynı davranış biçimim burası için de geçer li. Yazdıklarım sadece sana sevgili e-günlüğüm. Okuyacaklarıma da ben karar veriyorum. Dürtmelere hiç gelemem. Üstelik çağımız da bilgisayar ortamın da istediğim ve ilgi alanıma giren bilgi ve kaynaklara çok rahat ulaşabiliyorum. İlk çıktığı zamanlar hariç, hiç bir zaman bilgisayarı, bir iletişim, eğlence, oyun aracı olarak görmedim.

Sen ne kadar sinirlendiğimi anlamışsındır değerli günlüğüm... Klavye de kızgınım ama yüzüm hep güler.

En önemli olayı atladık:)

Pazar günü çay yaptım, yalnızım ve bahçe de oturuyorum. Belalım geldi. (o'na artık yazılar da böyle hitap edeceğim) Selamlaşma faslı ve ardından oturup çay içmeler. Ne zaman başlar diye düşünürken hafifçe duygusallaşan sohbet ortamı başladı. Ondan neden kaçıyor muşum, çok soğuk davranıyor muşum, telefonunu vermiş ama aramıyor muşum, o arayınca da açmıyor muşum gibi bir soru sinsilesi. Dikkatli cevap vermem gerek. Kimse kırılmamalı ve kimse zarar görmemeli. Biraz yumuşamanın ardından özel görüşme ve konuşma teklifi geldi. Mutlaka konuşmamız gerekiyormuş...

Çok sabırlıyım çok. Peki dedim ve yarın (salı) akşam için randevulaştık. Her şeyi tahmin edebiliyorum ama önyargılı olmak da istemiyorum.

Bütün bunlar buraya kadar iyi hoş. Bir sorun yok. En son belalı kalkarken, benim bayan arkadaşım geldi ve o'nu dövercesine baktı. Hiç konuşma olmadı, belalı gitti. Biz de sabaha kadar kavga ettik, daha doğrusu tartıştık. Tatsız bir olay ama oluruna bıraktım. Onun da bana güvenmesi gerek.

Sevgili e-günlüğüm, bugün üç yeni abone yaptım, biri kurumsal. Heyecanlı yaşıyor ve hızlı çalışıyorum değil mi:)

Bir de dün gece çamur yağmış. Arabamı yeni yıkatmıştım sabah bir de baktım üzeri çamur olmuş. Her yeri benek benek. Sanki biri kasten yapmış gibi...
Saygı değer e-günlüğüm, bu günlük de bu kadar yeter, işimize bakalım. Aklında olsun hiç bir uygulama, hiç bir iletişim, hiç bir dostluk, hiç bir mücadele, hiç bir kavga masa başında olmaz. Göğüs göğüse, yüz yüze olur. olur...

Biliyor musun? Hindistan'da ki yıllık doğum sayısı, Avustralya'nın toplam nüfusundan fazla imiş...
Güzel söz: "Dünya da insanın en önemli işi yüz ağartıcı çocuklar yetiştirmektir." BERTRAND RUSSEL

 
Toplam blog
: 512
: 549
Kayıt tarihi
: 06.02.08
 
 

Bir varmış, bir yokmuş... Sağlık, huzur, mutluluk. Başka hiç bir şeye önem vermem bu hayatta. Bu yüz..