Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Kasım '06

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Bir insan ömrünü neye vermeli...

Yarına sağ çıkmaktan nasıl olurum emin?
Genç bir delikanlının tabutu geçti demin. A. Mahir Pekşen

Geçmiş yazıların birinde kıyısından geçiverdiğim ve daha sonra yazabileceğim bir konuya değinmiştim. Üstümüze vazife olmayan işlere, yapı olarak karışmayı pek millet olarak ta sevmeyiz ama bu konunun kıyıcığından geçivereyim yine. . .

Büyüklerim beni yanlış anlamasınlar onlara nasihat vermek benim haddim değildir, belki kahvehanede yapılacak sohbetin bir kısmıdır.

Geçenlerde nereden bulmuş ise bir sigortacı hanım kızımız telefonla ulaştı bana. . . Beni bilmem ne sigortasından emekli etmek için çaba sarfetti ama başarılı olamadı. Anlattığı bir konu vardi ki her zaman sıkıntısını duyduğum bir konu. . . Kaza ve ölüm sigortası. . . Bu dünyanın işini bir şekilde garanti altına almasını beceriyoruz da ya inançlarımızın öğretileri. . .

İçinizi karartmak değil bu yazım da anlatmak istediğim konu, bir gerçekle yüzleşmek olabilir olursa eğer. . .

Hergün trafiğe çıktığımız ne kadar gerçek ise her an kazalarla karşı karşıya olduğumuzda bir gerçektir. Ne kadar ehil bir şekilde araba kullandığımıza veya yaya yürüdüğümüze bakmayın siz. . . Karşıdan gelen bir araç bize dünyayı dar edebiliyor. Nitekim her zaman gözlemleyebiliriz bunu. . .

Size, hiçbir kaza anını görmediğim halde bir kaza anını anlatmayı deneyeyim dilimin döndüğünce. . . Belki babamın, belki de A emmimin kaza sonrası düşündükleri böyle bir şeydir diye düşünürüm hep. . . Anlık bir şeydir zaten açtın kapadın gözünü kaza olmuş. Kaza olduktan sonra insanoğlu zoraki de olsa ayağa kalkmaya çalışır can havliyle. . . Olmayınca yardım ister. Ambulansın gelmesini bekler. Hiç öleceğini düşünmeden birileri bana yardım etse de kurtulsam şuradan diye düşünür. Gerçekleştirmesi gereken ne planları vardır. Yapması gerekenler. . . Görmesi gerekenler. . . Buradan kurtulursa adaklar adar. Hastaneye götürülüşünü ve doktorun ‘nasılsın’ sorusunu duyacağını düşünür. Tedaviden sonra yanına gelen yakınlarının geçmiş olsun dileklerini kabul eyleyeceğini, hatta yıllardır göremediği eş, dost, akrabayı göreceğini, telefonla kendisine geçmiş olsun dileklerini ileteceklerini düşünür. Kimlerin gelip kimlerin gelemeyeceğini düşünür. Ama ölümü düşünmez bir tek. Çünkü kazazedenin aklındaki yaşım daha genç, bu durumdan sıyrılırım düşüncesi olabildiğince yoğundur. Her ölüm erken ölümdür gerçeğini benimsemişizdir zaten.

Bu dünyaya bıraktıklarımızı bir kenara koyarsak eğer inancımıza göre asıl dünyaya neler götürebiliriz.

Bu soruyu kime sorarsanız sorun döner dolaşır konu inançlı olmaya gelir dayanır. İnancımızın içerisinde neler neler var. Herkesin bu konuda söyleyecekleri mutlaka vardır. Ama kendi iç aleminde bu düşünceleri hayata geçirebiliyormu bu konu hepsinden daha önemli. . . Alın birisini karşınıza erdemli bir insanın niteliklerini saydırın; bilmediklerinizi de ortaya koyar. Çarşıda pazarda gördüğünüz, paçası yırtık olmaktan hoşlanan, kravatı-gömleği dağılmış, pantolonu belinden düşen yada göbeği açık, dinden, imandan, dilden, kültürden, ülke ve ülküden yoksun davranışları olan gençlerin birine soruverin size neler neler sayıp döker; erdem hakkında da erdemsizlik hakkında da. . . Heyhat!. . Özrü kabahatinden büyük olanlar ile ülke olarak hakettiğimiz yerlere gelemeyeceğimizi düşünürüm hep. . . Yanlışı ve doğruyu kendi içimizde sorgulayarak yürümek gerekir.

Nasıl olmalı yaşar iken? Herkes doğruyu eğriyi en iyi bilendir ve herkes kendi doğrusu üzerinde yürüyordur zaten. . . Ama hayatın akışı insanoğlunu olmaması gereken yerlere sürükleyebiliyor. Yaprak misali rüzgarın etkisiyle savrulmamak gerekir.

Her nefsin her an ölümle karşılaşabileceğini bilerek yaşamak ve her ölümün vakitli olduğunun farkında olarak yaşamak, daha ölümü düşünemediğimiz zamanlarda ahrete gidersek eğer sadece gençliğe ağlatmamak ve arkadan küfür yiyenlerden olmamak, haddini bilenlerden olmak gereklidir.

Bu kadar sözün arkasından sonra beni de sorarsanız eğer bende çuvaldızını ele batırmadan evvel iğneyi kendine batırmayanlardanım.

Yakışır zamanla yaşlılık gence
Yarınlar dün olur, sonralar önce
Dünya oyuncaktır, toprak eğlence
Yığarsın, kazarsın gün gelir geçer. . . (Abdurrahim Karakoç)

İnsanoğlu geçmişi çabuk unutur. Herşey, o anlıktır ve unutulur. Ama her halükarda ölümü unutmamak gerekir.

Saygılar. . .

 
Toplam blog
: 37
: 557
Kayıt tarihi
: 28.09.06
 
 

2006 itibarıyla 36 yaşında, yolun yarısını geçmiş bir inşaat mühendisiyim. İşim ve ailem herşeyimdir..