Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Kasım '06

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Harcanıp gidiyor ömür dediğin...

Bir müddet ara verdikten sonra, pupa yelken açıldığım yazarlığa:)) elim başımı bulmuştur artık diyerek konu araştırmasına girdiğimde, gelin görün ki benim gibi amatörler için yazı yazmak büyük bir sıkıntıda olabiliyor konu bulmakta zorlanınca... Öyle işkembe-i kübradan sallamadan diye düşünürken; siyasetten, Tufanbeyli’den uzakta buldum konuyu...

Geçen gün inşaat işlerini yaptığımız bir fabrikanın müdürü ile sohbet esnasında geldi dayandı bulduğum konuya... Yoksa ben mi getirmiştim sözü anlayamadım. Benden 6 yaş büyük olan Adnan bey gıda mühendisi... İşlerden, sağlıktan, yaştan ve aynı şehirde (İzmir’de) okuduğumuzdan bahsederken geçti bu konu... O da benim gibi imiş. Ve Fehmi abi ile de havadan sudan bahsederken konu buraya kadar gelmişti. Sonraları düşündüğümde, galiba rahmetli babamda aynı konuya takılıp kalmıştı da anamı kızdırmak için "ben on beş bilemedin on beş buçuk yaşındayım" derdi. Biz de güler geçerdik.

İnsanların takılıp kaldıkları bir yaş mı var acaba diye düşünürken 35 yaş şiirine takıldım. Ne diyordu şair:

Yaş otuz beş! yolun yarısı eder,
Dante gibi ortasındayız ömrün,
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün
Gözünün yaşına bakmadan gider (Cahit Sıtkı Tarancı)

Kendi yaşıma bir bakınca buruldum. Ne zaman harcamıştım ben bunca yılı unuttum. Çok hızlı geçiyor zaman...

Daha dün değilmiydi ki Hamzaga’mın yaptığı kızaklarla Çal’da kaydığım gün, yoksa dün, şaşkın bir şekilde üniversiteye hazırlandığım günlerden birimiydi, gecenin bir yarısında yayan-yapıldak pancar-fasulye sulamaya gittiğim günlerden birimiydi yoksa... Yoksa yurtta 3-5-8 oynayarak sabahladığımız veya artık yılımda İzmir’deki bir benzin istasyonunda arkadaşımı da çağırarak sabahladığım günlerden birimiydi, karıştırdım.

Hani hepimizin bildiği bir hikaye de yaşlı bir ihtiyarın anlattığı gibi bir ulu çınarın gölgesinden hızlı bir atla geçmek gibi oluyormuş, ömür dediğimiz şey...

bir insan ömrünü neye vermeli
para mı onur mu taş dikenli yol
ağacın köküne inmek mi yoksa
çırpınıp duruyor yaprak dediğin (Livaneli)

Haa!.. Birde bu ömrü hangi yolda tüketeceğimiz hepimizce önemlidir sanırım. Hangi yol? Hangi yol? Bu konu tamamıyla ayrı bir yazı gerektirir bence... Birde buraya takılıp kalmayayım artık, yeterince takıldığım yerler var zaten...

Küçük bir çocukken babalarımız devasa gelirdi. O kadar uzak kalırdı ki bu yaşlar, ulaşılamayacak kadar... Geldik bu yaşlara ama takıldım yirmili yaşlarda kaldım. İlerlemiyor bir türlü... Bu dünyadan göç edenler ve çocukların büyüdüğünü görmesem herhalde nostaljiden daha fazla sarılacağım gibi geliyor yirmili yaşlara... Belki üniversiteden dolayı... Üniversite arkadaşlarımla ilişiğim kesilmediğinden belki, geç evlendiğimden, eski ile iletişimimin kopmamasından, askerliği geç yapmamdandır belkide... Çocukluğumdaki bakış açımdaki 35 yaşındakiler gibi hissedemiyorum, şöyle kalaklı kulaklı babam gibi... Çocukluk, gençlik zaman olarak geride kaldı ama içimdeki çocuk hala duruyordur biryerlerde...

Sahi sizinde var mı takıldığınız bir yaş?

 
Toplam blog
: 37
: 557
Kayıt tarihi
: 28.09.06
 
 

2006 itibarıyla 36 yaşında, yolun yarısını geçmiş bir inşaat mühendisiyim. İşim ve ailem herşeyimdir..