Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Eylül '10

 
Kategori
Deneme
 

Bir İstasyon Bin Hüzün

Bir İstasyon Bin Hüzün
 

Tren istasyonlarındaki bekleme salonları hüznün konakladığı yerlerdir hep. Taş duvarlı, yüksek tavanlı, demirli pencerelerinin kırık camlarından soğuk giren ve tahta kanepelerinin günden geceye açık olan yorgun kucakları ile buraları ayrılığın, kavuşmaların, beklemelerin, bir yerden bir yere savrulmaların en yoğun yaşandığı farklı bir dünyadır.

Gidenlerin,ayrılanların o üzgün, sancılı, acı dolu yürekleri kadar, kavuşacak olanların çoşkusu da dolaşır ortalıkta. Ama nedense gözümüz hep hüzne aşinadır. Gidipte dönememenin, dönüpte bulamamanın korkusuyla buğulanan gözlerini saklamaya çalışan solgun yüzler birer fotoğraf karesi gibi belleğimize yerleşir kalır...

Herkesin mutlaka anlatacak bir öyküsü vardır burada. Ve de sıvası dökülmüş duvarlarda yazılı ne şiirler... Nazım Hikmet'in "Memleketimden İnsan Manzaraları" bilirsiniz, Haydarpaşa Garında başlar: "Haydarpaşa Garında / 1941 baharında / saat on beş / merdivenlerin üstünde güneş / yorgunluk ve telaş / bir adam / merdivenlerde duruyor / bir şeyler düşünerek..."

St. Petersburg'un ününe erişmiş başka bir istasyon var mıdır, bilemem. Anna Karenina için hem başlangıç hem de son olan bu tren istasyonunda kimbilir ne aşklar, ne ayrılıklar yaşandı? 82 yaşında evinden, ailesinden ve hayattan kopan Tolstoy'un Astapova istasyonunda beklediği tren değil, rötarlı gelen ölümüydü aslında. Onun bu küçük istasyondaki tuhaf ölümü Anna Karenina'nın lanetiydi belki de.

Hep de kötü olaylar yaşanmaz istasyonlarda elbet! Hüznün sisleri mutluluğun ışıltısıyla dağılıverir bazen: 17 Ağustos 1963 Ankara Garı. Şair Hasan Hüseyin'le Azime Karabulut'un ilk randevusu. Şiirle başlayan, mektuplarla devam eden bir aşkın ilk buluşması. Evli bir kadın öğretmenin solcu bir şaire olan aşkının satırlardan gerçeğe dönüştüğü an. Türk edebiyatında Azime ve Hasan Hüseyin'in inanılmaz öyküsünü ölümsüz kılacak bir yazar neden çıkmadı dersiniz?

Aşklara, ayrılıklara olduğu kadar tarihe de tanıklık eder istasyonlar. İsmet İnönü ile Churchill'in 2.Dünya Savaşının en kritik günlerinde yaptığı tarihi görüşmenin, Tarsus Yenice Beldesi tren istasyonunda, bir trenin vagonu içinde gerçekleştiğini biliyor muydunuz?

İnsanı sarıp sarmalayan, içine çeken,duygu yoğunluğunu en üst düzeye çıkaran, dağ başında, bozkır üstünde, yapayalnız, tek başına bir yalvaç sükunetiyle dimdik duran eski istasyon binaları Anadolu'da hala varlıklarını sürdürürken, bugün büyük şehirlerdeki modern istasyon binaları benim için bir anlam ifade etmiyor. Tıpkı modernize edilmiş hızlı trenlerin de etmediği gibi...

Kimbilir, bu gözümüzün olduğu kadar gönlümüzün de hüzne aşina olmasındandır, belki de...

 
Toplam blog
: 235
: 2079
Kayıt tarihi
: 26.09.07
 
 

Burada yazarken kim olduğumuzun, ne olduğumuzun bir önemi olmadığını düşünüyorum. Önemli olan yaz..