Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ekim '16

 
Kategori
Güncel
 

Bir kalkınma modeli : Huaxi köyü

Bir kalkınma modeli : Huaxi köyü
 

milliyet.com.tr


Hani hep şikayet ediyoruz ya, Anadolu’dan yatağını sırtına vuran vatandaş, doğru büyük kentlerin kapısına dayanıyor; İstanbul’un varoşlarına “buranın taşı toprağı altınmış..” diyerek gelip yerleşiyor.
 
Neredeyse Anadolu’da adam kalmayacak. Bir zamanlar saydığımızda 40 bin olan köy sayısı neredeyse yakında yarıya inecek. Peki, millet Anadolu’yu neden bırakıp, büyük kentlere kaçıyor. Soracak olursan : “Geçimim yok Bey..!” diye yanıt veriyor. Elbette dirliği  yok.. Toprağı işleyemiyor; toprak para getirmiyor, tarım boğaz doyurmuyor. Hayvancılık , çoktan beri gerekli önlemler alınmadığı için, hayvancılık da ilkel yöntemlerle sürdürülüyor; o da para getirmiyor.
 
Sanayi , dersen.. Sanayi henüz köye uğramadı bile.
 
Köylümüz, bin yıllık hurafeler içinde, bin yıllık düşünceleriyle, köy kahvesinde düşünüp duruyor da bir çare bulamıyor.
 
Aralarından bazı sivri akıllılar çıkmıyor mu..? Çıkıyor… Onlar  tarımda, hayvancılıkta ve her şeyde bazı yeni yollar öneriyorlar. Fakat bizim ülkenin insanı lağar.. Lağar olmasa bile bu işlere girişecek anapara nerede, fikriyat nerede..? Öyle arpacı kumrusu gibi düşünüp duruyor.
 
Köylerimiz öyle, bin yıllık bırakılmışlığı içinde, aslında   .ok içinde, gübre kokusundan sokaklarından geçilmez halde… Bu durumda yaşamaya çalışıyor.
 
Hani memleket dönüşecekti… O işe İstanbul’dan başladılar.. Niçin?  RANT için, İstanbul’u satıp satıp kar edecekler. Yüz katlı apartmanlar dikecekler. İstanbul’un hiç geçilmeyecek caddelerine yine binlerce araba, binlerce insan ekleyecekler. İstanbul ölmüş, bitmiş be… Görmüyor musunuz? Asıl dönüşmesi gereken Anadolu… Anadolu’nun köyleri. Kalkınma köyden başlamalı diye yüz kere söylüyoruz. Ama dinleyen kim.. Anlayan kim.. Köylü , işçi vatandaşımız uyusun… Kimse uyandırmasın, Biz İstanbul’u bir güzel dönüştürelim. 
 
Olur mu olur… Bütün haramzadeler, İstanbul’u alt üst etme peşindeler. İstanbul sonunda devletin de, milletin de başına bela olacak, bilmiyorlar…
 
Ee ne yapmak gerekir?  Eğer iyi niyetliyseniz biraz sağa sola bakmak gerekir. Dünyayı görmek gözlemek gerekir.  “Çin kalkınıyor..” diyoruz. Her türlü malımızı artık Çin’den alıyoruz. Peki, bu pırasanın bolluğu nereden?
 
İşte bakın, görün.. Çin’de bir köy ve nice köyler nasıl kalkınıyor.. İşte Çin öyle kalkınıyor.
Aşağıda Çin’in Kuzeyindeki bir köyün Huaxi Köyü’nün kalkınma serüveni var. Adamlar bir Muhtarın öncülüğünde nasıl kalkınmışlar. Neler yapmışlar… Bunu gazetelerden bulun okuyun çok ilginç bir kalkınma macerası. Ve sonunda başarmışlar. Devletten hiç yardım almaksızın. Kendi kendilerine, Demek ki, biraz akıl, biraz fikir , biraz da öncülük gerek. Demek ki sununda köy de kalkınıyormuş. İnsanlar rahat, erinç içinde ve zengin insanlar gibi yaşayabiliyorlarmış. Bunun dünyada örnekleri var. . Alın size Çin örneği . Huaxi Köyü. Şimdi dinleyin.
 
“Çin'in bir numaralı köyü olarak tanınan  Ciangsu eyaletinde bulunan Huaxi köyü, Çin'in en zengin köyü.. Bin beşyüz  civarındaki nüfusu ve ciddi geliri olan 380 hanelik köyde neredeyse her aile lüks villalarda yaşıyor. Huaxi köyü'nde halihazırda çok katlı birçok bina bulunurken, köy aynı zamanda dünyaca ünlü birçok anıt ve binanın da benzerlerine sahip.. Ülkenin kuzeyindeki Çin seddinin bir kopyasından, Pekin'deki Yasak Şehre, New York'taki Özgürlük Anıtı'ndan, Sydney'deki Opera Binası ve Paris'teki “Arc de Triomphe” bunlardan sadece birkaçı. Köyün ağır sanayiden, tekstil ve turizme kadar birçok gelir kalemi bulunurken, köyün mal varlıklarından elde edilen kazanç fazlası köylüye paylaştırılıyor. Köylüler geçen sene köyün gelir fazlasından ötürü her aileye bir araba hediye edildiğini kaydediyor…
 
Huaxi aslında genel olarak bir köyden daha çok bir imece "teşebbüs ya da kuruluş" gibi çalışıyor ve köylüler de "bu kuruluşun hissedarları". Köyün temel gelir kaynakları ağır sanayi, demir çelik ve tekstil olarak biliniyor, ancak her geçen gün artan zenginliğiyle kendisine yeni kazanç kapıları açıyor.. 
 
Çin'de 2003 yılında 10 milyar yüenlik gayri safi milli hasılasıyla en zengin köy unvanını alan Huaxi, imece usulü çalışarak yeni yeni başlattığı turizmiyle de yılda ortalama 2 milyondan fazla turisti ağırlıyor. Üst düzey yetkilisinden, normal ailelerine kadar tam anlamıyla bir halkla ilişkiler örneği sergileyen köy, misafirlerin her ihtiyacını karşılamak için yoğun çaba sarf ediyor. Yani aslında kendi ifadeleriyle "küresel anlamda açılan köy" global dünyanın gereklerine uyarak ciddi bir PR çalışması yapıyor. Köyün diğer bir ilginç yanı da iki adet helikoptere sahip olması. Huaxi'deki helikopter pistinde bulunan ve daha çok turistik amaçlı kullanılan helikopterlerin yanı sıra köyün kıtalar arası taşımacılık yapan iki adet dev yük gemisi de bulunuyor. 
 
Köyün hemen yanında bulunan banliyölerde, Çin'in diğer bölgelerinden gelen çok sayıda işçi yaşıyor. Bu işçiler köyün temel gelirini sağlayan fabrika ve tesislerde çalışıyor. Köye girildiğinde yolların ve çevrenin çehresi birden değişiyor. Lüks ve geniş villaların yanı sıra lüks otomobiller dikkati çekiyor. Köyü kuran ve bu hale gelmesini sağlayanların başında gelen ve kendi tabiriyle "köyü uyuyan bir tarım havzasından gelişmiş bir sanayi merkezine çeviren" 84 yaşındaki "eski muhtar" Vu Rınbao, binanın, köyün tamamen kendi geliriyle inşa edildiğini ifade ediyor.” (milliyet.com.tr)
 
Gördünüz mü, bir köy tek başına nasıl kalkınırmış. Bakın görün..
 
Diyeceksiniz ki bu köy sanayiyle kalkınmış. Elbette, başka nasıl olacaktı ki. Japonya kömürü, demiri, petrolü yokken neyle kalkındı.? Her şeyi dışardan alarak, kendi işleyerek kalkındı. Bu örnekte de bir köy, ciddi planlama yaparak, kooperatifçiliği en üst düzeylere götürerek ve akıllıca davranarak dünyanın en zengin köylerinden, yerlerinden biri oldu.
 
Tertemiz köylerinde kendi villalarında yaşıyorlar, her birinin altında arabaları var. Köyleri düzenli ve bakımlı.. Daha ne olacaktı. 
 
Bu örnek üzerinde ve diğer örnekler üzerinde düşünmek gerekmez mi? 
 
Biraz kafamızı kaldırıp, şu Başkanlık’ tutkusundan kendimizi sıyırıp, vatanın , milletin, köylünün hallerine bir kez daha yakından baksak ne olur?
 
Her şey İstanbul’a.. Her şeyi İstanbul’a verelim… Sonunda ne olacak. İstanbul, bütün köyleri kalkındıracak mı? Hiç sanmam.
 
Kalkınma temelde başlar. Sen köyü kalkındıramazsan; kentler sonunda batakhaneye döner. 
Söylüyoruz, söylüyoruz anlatamıyoruz. Belki bu örnek iyi bir öncü olur. Dikkatla bakalım. Görmeye çalışalım. İyi örnek iyidir. Dikkatlice incelenmelidir. Dersler çıkarılmalıdır. Yoksa gidiş gidiş değil. İstanbul’un tümünü dönüştür, sat.. Sonunda ne olacak..??  Araplar hoş geldiniz. Eviniz hazır, gelin buyurun öyle mi?
Bu iş böyle gitmez.
 
 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..