Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Ekim '08

 
Kategori
Öykü
 

Bir mayıs perşembesiydi

Bir mayıs perşembesiydi
 

senin bendeki yansımanla başladı herşey...


Mavi siyah bir geceyi yırtmış biri olarak, sabahın kızıllıktan nasibini almış sarı çarşafına bürünmüş rüzgârıyla merhaba dediğim günlerden biriydi mayısın perşembesi.

Fıkır fıkır bir sabahla mis kokan bir rüzgârın belirdiğini hissettim ilk önce.

Tenimin sıcaklığıyla ısıttığım yorganımdan vazgeçirdi beni gülümseyen sabah dansı.
Bir müzik sesi geliyordu yeni ütülenmiş bembeyaz perdelerimin havalandığı açık kalan penceremden…
Beni kendine çeken bir sevinç vardı gülkurusu duvarlarımın ardında.
Camın önünde aldığım bir nefes ve kollarımı rüzgarı yakalamak istercesine iki yana açıp tüm gücümle, esneyişim rüzgarın masumiyetini alıp götürdü birden içime gelen ürpertiyle birlikte…

Karşımda duran her zamanki ufak tepeler değildi bu kez, sanki hepsi bir şeyleri kutluyordu, sanki her biri mutluluğun tanımını yapıyordu içinden geldiği gibi… bir notadan konuşuyordu tüm diller ve her dilden aynı sözler çıkıyordu. Mutluluk diyordu… sanki tüm eller mutluluğa merhaba diyordu… içine çekti beni gülümseyen şarkılar, gülümsetti beni bir kez daha…

Uzun zamandır hissetmediğim bir duygu vardı adımlarımda. Heyecanla atıyordum ürkek ve meraklı adımlarımı. Ben mi adımlarıma yön veriyordum yoksa adımlarım mı beni yönlendiriyordu hatırlayamayacağım kadar küçük zaman dilimleri içinde kaybettiğim heyecanım bir anda mutluluğa dönüştü. Yakaladığım rüzgar, açtığım ellerim bana özlem duyduğum mutluluğu sunuyordu sonsuz kollarında.

Gülümseyişim gözyaşına, gözyaşım gülümseyişe dönüşüyordu belirsizce… bir çığlık attı içimde sensizliğim.
Evet ordaydın ve yitirilme düşüncesiyle kemirilen beynim yerindeydi ve sen buradaydın.

Kollarımı açtım sana gelmek için, olamazdı gözlerimin önünde olmana rağmen iki saniye süren yolculuk bu kadar uzun olamazdı ya. Çok uzun sürdü sana sarılmayı beklemek.

Bu an çok değerliydi. Bir müzik sesi ve sana uyandığım bir sabah. Bundan değerli müzik olamazdı. Senin gözlerinde okuduğum gülüşüm bu kadar özlem çekildikten sonra hiç bitmemeliydi. Hatta geri kalan ömür hep böyle geçmeliydi.

Ardı ardına sıralanmış ve sırasını bekleyen o kadar çok sevgi sözcükleri vardı ki söylemek zaten bir ömür alırdı. Sarıldıkça sıkıca boynuna kendini defalarca kendi isteğiyle atlayan gözyaşı vardı ki buğu bile oluşmuyordu gözlerimde öyle ki parmaklarımın üzerinde yetişmeye zorlandığım omzun sırılsıklam olmuştu.

Sözcüklerimiz sanki söz birliği yapmış aynı sözcüğü tekrar ediyor ve bedenimiz ayrılırken ellerimiz sende kalan diğer yarısına kavuştuğu için öpüyordu tenimizi. Evet senin kokundu. Özlediğim kokun hiç değişmemişti.
Hafif karanfil, hafif mayhoş, biraz zambak, biraz aşk, biraz sevgi, biraz özlem, biraz tutku, biraz gülümseyiş, biraz gözyaşı, biraz neşe, biraz sevinç, biraz hayat, biraz anne, biraz baba, biraz aile, biraz huzur, biraz ben… Bu senin kokundu…

ve böyle bir sabaha uyandım derin uykumdan… uyandığımda en son birlikte baş koyduğumuz senin kokunun karanfil kırmızı yastığım sırılsıklam. Penceremden sızan rüzgar aynı, dışarıdaki nota beni çağırıyor... ayaklarım aynı çıkmak istemiyor yorganımdan, bedenim büzüşse de sabahın ıhlamur kokan rüzgarı beni çağırıyor.

Rüzgar aynı içimi titretti. Bir ses sana benzeyen. Gözyaşım aynı… bu kez yalnız heyecan değil adımlarımdaki korku var yokluğunun ihtimalini anımsatan… ellerim gitmiyor kapının koluna.

Oysa olmadığını biliyor içimdeki kötümser çocuk… Açılırken kapı kırpılmadan bir kez olsun gözlerim yokluğunu bilen yanım isyan eder aynı anda. Attığım üç adım merdivene doğru yokluğunu gösterdi acımasızca. Bir anda ılık bir rüzgar esti, taze ıhlamur kokuyordu. Biraz karanfil, biraz aşk, huzur, aile…

Bu kez yokluğuna ağlamak istedi söz geçirmekte direndiğim gözyaşım, izin vermedim… Gün çekilene kadar seni beklediğim merdiven gelip gitti gözlerimin önünde, tüm gözyaşlarım birikiyor şimdi. Seninle geçen her şey çok güzel… Özlem bile. Geleceğini bilmek ve sana dua etmek, senin için rabbime…

Her gün aynı rüyaya uyanmak kadar güzel hiçbirşey yok her gün senin karanfil kokunla esmesi rüzgarın. Öyle ya bir mayıs sonra daha benimlesin. Senden bana kalan sol elime geçmek için seni bekleyen sağ elimin yüzük parmağındaki alyansım, seni uğurladığım yolculuktan alnımda kalan öpücüğün, seninle geçen yılların anısı…

Yine mavi siyah bir gece daha başlarken, bana yaşattığın her gün, sensizlikte esmer bir beden bulup özlemlerimin içinde yerini alıyor sessiz ve muzipçe. Benim gibi tüm günlerimde biliyor rüyalarımdaki sabah çok yakın… bir mayıs sensiz geçmişse kayıp değil, sana dair biriktirdiklerim var. Sensizliğim seninle dolu… bir mayıs sabahı uyandığımda kırmızı karanfil yastığımda sen olacaksın. Biliyorum. Ve mutluluğa biriktiriyorum gözyaşlarımı. Biliyorum mutluluk deniz kıyılarında kumsala tutunan yosunları kıskandıran gözlerinin yosun yeşili derinliklerinde…

 
Toplam blog
: 14
: 652
Kayıt tarihi
: 02.04.08
 
 

Kamu yönetimi okuyorum. Siyaset i seviyorum. Her türlü görüş hakkında bilgi almak istiyorum. Şiir ya..