- Kategori
- Anılar
Bir Muhittin Amca vardı
Muhittin Özşarlak'ın dostça bir selam verişi ....
Ölüm denen acılı olay her insanın veya canlının başına gelen normal bir olaydır. İnsan doğar, yaşar ve en sonunda ailesine, dost ve yakınlarına elveda eder, nihayet aramızdan ayrılır. Bir de kazasız, belasız güzel ölüm vardır… Bu bir hayatın haşin realistesidir. Bunun önüne bir set çekmek olası değildir. Dinimizin Yüce Mevla'm Kur’an-ı Kerim kitabında bir ayet vardır: “Her nefs veya her canlı mutlaka ölecektir. Ölümün tadını görecektir “ diye… Buna inanmak zorundayız…Hemen hemen her gün cami selalarından bunun haberlerini duyuyoruz…. Acı da olsa bu bir gerçektir. Ölümün önüne geçmek kolay değildir.
Gerçen gün 5 Aralık 2012 tarihli Söke Ekspres gazetemizde şöyle iki ayrı yerde rahmetli Hacı Muhittin Amca ile ilgili anma yazısı vardı. Bu anma yazısını ailesi, kardeşleri, torunları ve yakınları tarafından verilmişti. Özetle şunlar vardı:
“ ANMA, Babamız, dedemiz ve çok değerli aile büyüğümüz Hacı Muhittin ÖZŞARLAK’ı aramızdan ayrılışının birinci yılında özlemle ve rahmetle anıyoruz ruhu şad olsun “ Özşarlak Ailesi diye yazılmışlardı. Bu satırların yazarı olarak ben de bu sevgili ağbimiz, gönlümüzde iz bırakan Hacı Muhittin Amca’yı saygıyla ve rahmetle bir kez daha anıyorum. Zaman ne çabuk akıp geçiyor, koca bir yıl oldu bile… Ben bu satırları yazdığım sıralarda Söke’nin önde gelen iş adamlarımızdan Kemal Koyuncu’un da vefat haberini selalardan duyuyorum. Sayın Kemal Koyuncu da 12.12.12 günü Söke halkına, ailesine, dostlarına ve yakınlarına elveda deyip gitti. Onu da rahmetle anıyoruz.
Muhittin Amcayı (aslında ben O’na Muhittin Ağbi) derdim. Geçen yılın Kasım ayının ilk günlerinde Kırşehir’e bir etkinliğe katılmak için gidececektim. Hazırlıklarımı yapıyordum. Kırşehir’de 2.Uluslar arası Aşık Paşa anma etkinliğine davetliidim. Her zaman olduğu gibi O’nu Jaletepe İlktöğretim Okulu’nun yanındaki sokakta evlerinden çıkarken veya Halil Özşarlak Ağbimizin Damla Eczanezisi’nde görüyordum. İşte tam Kırşehir’e gitmeden önce yine onu Hükümet binasının önünde gördüm. Karşılaştık, elini öpecektim, bırakmadı. Karşılıklı olarak selamlaştık. Hal - hatırını sordum. Güleç ve tatlı bir yüzü vardı. Söke’de iz bırakanlardandı.
16 Kasım 2011’de Kırşehir’e gittim, 30 Kasım 2011 ‘de Ankara’da Özel Yüzüncü Hastanesi’nde bir byy pass ameliyatı geçirdim. 15 Ocak 2012‘de ancak eve gelebildim. İşte bu tarihlerde Muhitin Ağbinin aramızdan ayrıldığını öğrendim. Yanılmıyorsam tarih: 05 Aralık 2011 idi… Hey hat! Dedim, bir daha görüşmemiz mümkün olmadı. Ne denli üzüldüğümü ifade edemem. Ne zaman Jaletepe’nin önünden geçsem sevgili Muhittin ağbiyi hatırlıyorum. O benim gözümde inanılan,sevilen ve saygı duyulan bir alperendi vesselam.
O’nun ağzından hiç bir zaman kötü, çirkin bir söz duymadım. Onun, bunun aleyhinde asla konuşmazdı, Siyaset ve partizanlıktan uzaktı. Tek bir kelimeyle bir gönül adamı idi… Sevecen ve hatırnazdı… Bir İstanbul efendisi idi söz yerinde ise adam gibi adamdı…
Bir baba, bir amca, bir ağabey olan Muhittin ÖZŞARLAK’tan söz edereken hemen son birkaç yılda kaybettiklerimizden kimlerdi, işte hemen aklıma gelenlerden bazıları: Onları burada sırası gelmişken saygıyla ve rahmetle anmak istiyorum. Beni bağışlayınız bu tatlı, değerli insanları bir daha bu soğuk günlerde tatlı uykularından uyardırmak istiyorum: Hemen aklıma gelenleri yazıyorum: Unuttuklarımdan ayrıca özür diliyorum.
Öğretmen Hilmi Meydan, yazar Samim Kocagöz, Şair Halil Kocagöz , Öğretmen Yusuf Çakır, öğretmen Ramazan Özenç, öğretmen Necip P.Alpan, Av. Ahmet Güçsav, Prof. Dr. Akgün Aydeniz, şair Mustafa Özcanyüz, öğretmen İlhan Doğan, Mehmet Ali Akkar, Koca Müftü Mustafa Yazıcıoğlu, Vali Recep Yazıcıoğlu, Prof. Dr. Mehmet Eröz, Şair İskender Cenap Ege, Şahap Öğretmen, İş adamı Nihat Eröz, Öykü yazarı Ferzan Gürel, öğretmen Mehmet Abacan ve Eşi, Edibe Abacan, İş adamı Mehmet Emin Yalçın, öğretmen Hüseyin Gelirgün, M. Rasih Azbazdar, Mesut Coşkun, Behzat Selçuk, Uzay Şairi Kâmil Erdin, Gazeteci Selim Sabit Pülten, Ömer Yaya, Mehmet Ali Asrav, Bayram Bilir, öğretmen Hasan Çetintürk, Salih Bilgin, Bekir sıddık Özyıldırım, Eski Belediye Başkanı Ekrem Karakaş, kardeşi Ruhi Karakaş, Süleyman Kara, İş adamı Hasan Tuntaş, torunu Aslan Tuntaş, Kemal Algı, gazeteci İsmail Dalgıç, gazeteci Şevki Gemicioğlu, Ali Haydar Çetinkaya, Öğretmen Rabia Çandır, öğretmen Rasime Sezen, İş adamı Halil Kamil Fırat, eski belediye başkanı İsmail Hakkı Tez, İş adamı Halil İbrahim Muslu, Sınav Dersanesi sahibi öğretmen Recep Oytun, öğretmen Mustafa Doğan, Astsubay İhsan Aslankale, Nuray Mete, Öğretmen Vahit Akyüz, Dalamalı çayçı Mehmet Çeteci, Özel İtimat M.T.S. Kusu sahibi Mehmet Karakaş, İş adamı Mızrap Nazlı, ve yakınlarda keybettiğimiz Kore Gazilerimizden Necami Uğurnal ve iş adamlarımızdan Kemal Koyuncu’yu öbür âleme gönderdik.
Bunların hepsi Söke’de iz bıkakan değerli insanlardı. Hepsinin gönlümüzde derin ve sevgi dolu unutulmaz izleri vardı. İşte bir alperen olarak tanımladığım Hacı Muhittin Özşarlak ağbinin anmasıyla bu değerli insanları tatlı uykularından uyandırmış oldum. Hepsini sırası gelmişken saygıyla ve rahmetle anmak istiyorum. Dost ve yakınlarına bir kez daha baş sağlığı diliyorum…
Bu yazımı yazarken her zaman oduğu gibi, bizim Köroğlu yanıma yanaştı. Yazımı okuduktan sonra, aynen şöyle dedi: “ Bunların içinde benim de tanıkdıklarım vardı. ( Rabia Çandır ve Rasime Sezen gibi ) Ben de olanları rahmetle anıyorum. Ancak benim herifim!... Sen öldükten sonra senin için kim ne yazar, sen bir garip adamsın, kim duyar, kim hatırlar diye?” Hayıflandı… Derken bir dert yandı…. Belki de haklıydı…
Ben de aynen şöyle dedim: Ben bunları nasıl yazdımsa, birgün buralardan bir yiğit elbet çıkar ve bir şeyler yazar. Çünkü Anadolu toprağı tekin değildir, hele efelerin harman olduğu AYDIN gibi bir yerde ” dedim… Gün doğmadan neler doğar… Şuna inanıyorum ki :”Kim ne ekerse, mutlaka onu biçer “… Zaman nelere gebedir bilinmez… Adlarını yazdıklarımı bir daha saygıyla ve rahmetle anıyorum…