Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Şubat '10

 
Kategori
Siyaset
 

Bir tarihi sona erdirmek için darbe yaptırmak!

Bir tarihi sona erdirmek için darbe yaptırmak!
 

19 Ağustos 1991 günü Sovyetler Birliği’nde Komünist Parti içinden eski düzenin temsilcileri olarak adlandıracağımız bir grup, 1985 yılında partinin genel sekreterliğine seçilerek Glastnost ve Perestroyka hareketi ile değişimi başlatan Gorboçov’a karşı darbe girişiminde bulunurlar.

Gorboçov, Komünist Parti’nin son genel sekreteridir. Sovyetler Birliği’nin de sonunu hazırlayan adamdır. Bizim yaş grubumuzdaki kişiler için çok önemli bir kişidir.

Bizim yaş grubumuz derken önemli bir tespitte bulunmak gerekiyor.

Bu gruba dahil olanlar soğuk savaşın bütün gri tonlarını yaşamış, dünyanın iki büyük güç tarafından paylaşılmış olduğuna inanan kişilerden oluşuyor. Gorboçov o güne kadar gördüğümüz en farklı Sovyet lideriydi. Açıklıktan ve Değişimden söz ediyordu. Leninist Parti’nin disiplinli, merkeziyetçi yapısını bilenler için açıklık çok önemli bir kavramdı.

O dönemin en önemli olayı iki kutuplu dünyanın simgesi olan ortadan ikiye duvarla bölünmüş Berlin’in o beton yığınının yıkılması ve iki Almanya’nın birleşmesiydi. O süreç Sovyet sisteminin de sonunu hazırlıyordu ve Komünist Parti, Politbüro sona doğru yaklaşıldığını gördüğü için son bir can havli ile darbe yaparak iktidarı ve tarihi tersine çevirmeye çalışacaktır.

Ancak biz biliyoruz ki tarihte darbeler de çok küçük bir oligarşik güç tarafından yapılsa da belli bir tabana ve uluslar arası ilişkilere dayanmalıdır.

19 Ağustos 1991 sabahı Sovyetler Birliği’nde darbe olduğu haberini aldığımızda televizyonlarımızın karşısına geçmiş, aynen Körfez Savaşı’nı izler gibi darbeyi naklen takip etmeye başlamıştık.

Çok komik bir darbeydi bu.

Gorboçov göz hapsinde tutuluyordu. Yaklaşık on kişiden oluşan komite de bazı bildiriler yayımlıyordu. Ancak biz televizyonlarımızdan görebiliyorduk ki komünistler hiçbir şeye hakim olamamışlardı. Ordunun büyük bölümü darbeyi desteklemiyordu. Öyle olunca da büyük demokrasi kahramanı Boris Yeltsin bir tankın üzerine çıkarak Ruslara darbeye karşı direniş bildirisi okuyordu.

Darbe (girişimi) iki gün içinde ortadan kaldırıldığı gibi bu komünist düzenin de sonu oluyordu. Parti’nin faaliyetleri yasaklanıyor, mal varlığına el koyuluyordu.

O günleri Birikim Dergisi’nin düşünsel yaklaşımı içinde takip ediyordum. İşte o derginin Eylül 1991 tarihli 29. Sayısından Ahmet İnsel’in Sovyetlerde bir tarihin sona erişi isimli gündem yazısından hiç unutamadığım bazı satır araları…

"...Lenin’in önderliğinde Bolşeviklerin kurdukları dünya ve yazdıkları tarih ecel soluğunu verirken, sanki Leninizm ve Bolşevizm’den geriye işe yarar pek bir şey kalmadığını ispat etmek istermişçesine ibret-i alem bir darbeyle, bir darbe müsvettesiyle bu dünyaya veda etti.

…Ekim Devrimi tarihinin bütünüyle öldüğünü tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermekle kalmayıp, bu tarihten geriye kalan son ayak bağlarının da birkaç gün içinde tasfiye edilmesine olanak sağladılar.

…Akla ilk gelen darbecilerin neye güvenerek ve neyi hesaplayarak böyle bir işe giriştikleri sorusu. SSCB üst yönetimi gibi rasyonel siyasal davranış prensiplerini mekanik biçimde uygulamak için yetiştirilmiş kişilerden beklenmeyecek derecede amatörce hazırlandığı izlenimi veren darbe üzerinde önümüzdeki dönemde…

…hatta darbenin hazırlanmasındaki acemiliği şüpheyle değerlendirip, bu kendinden utanan cunta teşebbüsünün bir provokasyona geldiğini bile düşünmek mümkün.

Ahmet İnsel’in bu yazısının içindeki derinliği ve anlamı idrak edebilmek için 19 sene geçmesi gerekiyordu.

19 sene sonra bu yazıyı hatırlamam için yeterince sebep var sanırım.

Karşıtların birliği temel ilkesi yaşamın motor gücü olmayı sürdürüyor.

19 Ağustos 1991 Darbesi acemice olduğu kadar yaklaşık bir senedir beklenen ve zaten ABD tarafından da istihbaratı çok yapılmış bir kalkışmaydı. Ancak böylesi irrasyonel hareket dışarıdan büyük bir güç ve zaman isteyen bir sürecin kendi iç dinamikleriyle oluşmasını sağlıyordu. ABD bu darbenin olması için hem zemin hazırlamış hem de bütün taşları yerine oturtmuştur.

Ahmet İnsel’in altını çizdiği gibi eski düzen sahipleri bir anlamda provoke edilmişler darbe yapmaya zorlanmışlardır.

Darbe zaten yerleşik kurumun kendisine sıkacağı bir kurşun gibiydi. Zaten insanlar demokrasi arzusu içinde açıklık ve değişim rüzgârına kapılmışken tam da buna karşı bir eylem yapmak olsa olsa akıntıya karşı kürek çekmektir.

Çok ilginçtir tam bir sene önce de Ortadoğu’nun bir başka kanlı diktatörü komşusuna saldırması için provoke edilmiş, 2 Ağustos 1990 günü Saddam Kuveyt’i işgal etmişti. Yıllar sonra asılarak idam edileceği, ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’ni hayata geçireceği süreç de böylece başlayacaktır.

Bazen büyük güçlere karşı savaşmak yerine onların kendi iç dinamikleriyle kendilerini tüketmesi hedeflenir. Bu nedenle de o güç adım adım belli bir hedefe doğru yöneltilir. Satrançtaki zorunlu hamleler gibi, rakibe başka hamle yapma hakkı tanınmayacak bir pozisyon üstünlüğü sağlanır. Bir süre sonra rakip artık sadece sizin istediğiniz taşları hareket ettirir. Sonuç kaçınılmazdır.

Çok uzun bir tarih tecrübesi olan “kurumlar” bu oyuna gelmezler. Örneğin topu topu yetmiş küsur yıllık birikimi olan bir komünist parti politbürosu “darbe” yaparak gerisini tahmin edemediği şeyin içinde tarihe karışmıştır.

Büyük güçler sabrederek olan biteni izlerler.

Tarihte ciddi kalkışmaların ve keskin dönüşümlerin hep onu hazırlayanları yok ettiğini görmüşüzdür. Doğa bize her şeyin bir zamanı olduğunu gösteriyor.

İşin trajik yanı bu oyunun içindeki en önemli aktör olan Gorboçov’un süreç içinde hem kendisinin tasfiye olması hem de beş para etmez bir adama dönmüş olmasıdır.

Sn. İnsel’in def çalarak yıkılışını izlediği sovyetik sistemin yerini alan dünyanın neye mal olduğunu hep beraber izliyoruz.

“…tüm bu gelişmelerin Ekim Devrimi tarihine son verdiğini ve bunun da sosyalist düşünün, sosyalizm sloganının bayraktarlığını yaptığı ütopyanın geleceği açısından çok değerli olduğunu vurgulamıştık.”

Son on dokuz yıldır bu satırın yazarının şu cümleye hakkını vermesini bekliyorum. Sabırla…

Uzay Gökerman

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..