Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Şubat '08

 
Kategori
Sosyoloji
 

Bir tebessüm borcumuz var

Bir tebessüm borcumuz var
 

O'nun Anısına


( Aysel Gürel Anısına)

Onu çılgın, deli namıyla tanıdık. Öyle olmasaydı hangi birimiz tanıyabilirdik Aysel Gürel’i?
Kim yazardı, kim çizerdi, kim gazetesine, TV. Programlarına alıp, bahsini ederdi?

Sezen Aksu’nun en sevilen şarkılarının söz yazarı olduğunun farkına bile varmazdık, Müjde Ar’ın annesi olduğu kulağımıza çalınırdı ancak magazin haberlerinden, o kadar.

Yaşam öyküsünü okuduğumda; cumhuriyetin yeni kuşağına mensup, saygın, ilerici bir ailede doğup, büyüdüğünü öğrendim Aysel Gürel’in.

Babası cumhuriyet savcısıymış, dinine bağlı ama ailesinin özgürlüğüne son derece saygılı bir kişilikmiş. Kızının da özgürlüğünü kısıtlamadan yetiştirmiş. Okuduğum bir röportajında babasını şöyle anlatıyordu:

“Babam savcıydı. Cumhuriyetin örnek ailelerinden biriydik. Annem ve babam Cumhuriyet balolarına katılırdı. Babam yetmiş sekiz yaşındayken bile, ben sigaramı çıkardığımda gelip yakardı. Bu benim çocuğumdur demez, bir kadının sigarasının yakılması gerektiğini bilirdi. Hiçbir zaman namaz kılın, oruç tutun diye baskı yapmadı bize. Dört katlı bir Rum konağında oturuyorduk. Babam eğilip kalktığında karnının ağrıdığını düşünürdüm. Namaz kıldığını annemden öğrendim. Sonra iftarda, sahurda aileye işkence yapmaz, yemek nerede diye hesap sormazdı. Akşam üstü biraz pestili suyun içinde ezer, pideyle yerdi. Neden yemek yemiyorsun diye sorduğumda “barsaklarım bozuk” derdi. Bunun neden otuz gün sürdüğünü anlamazdım. Saygı ve namus gibi hasletler beyindedir.”

Ailesinin medeni insanlardan oluşmasının, Aysel Gürel’in doğasındaki özgürlüğüne sahip çıkmasına, yaşam biçimini bu yönde biçimlendirmesine, sanatçı kişiliğine çok olumlu bir etkisi olduğunu düşünüyorum.

Yine de kadın davranışlarını şekillendiren baskılı toplum modelinin hüküm sürdüğü bu ülkede, yanlış bir gezegene düşmüş gibiydi. Ailesine değil belki ama topluma karşı büyük bir savaş verdi, çılgın kimliğini takınıp.

Şimdi halkın bir kısmına sorsalar “Nasıl bilirdiniz maktule yi?” diye; kimileri, kıkırdayacak elini ağzına kapatıp, genç sevgilileri vardı, yaşına başına bakmazdı, açık saçık giyinirdi, renkli tuhaf peruklar, garip aksesuarlar takıp, garip makyajlarla televizyonda görünürdü gibi şeyler söyleyecekler.

“İki ayrı Aysel Gürel var. Biri perukasını takar, makyajını yapıp delimtrak hareketlerle ilgi çeker ve lafı patlatır. Sabah kalktığında kapıyı çekip Amerika’ya gidebilecek bir Aysel. Bağsız, özgür bir kadın. Diğeri de öğretmen kimliğinde, kültürlü; bunu çekinmeden söylüyorum çünkü kültür Türkiye’de tamamen dibe vurdu. Alfabeyi okuyana, internetin başına oturup yazan çizene ne kültürlü diyorlar. Kültür sonsuza kadar okumaktan geçer”

Diyen Aysel Gürel’i kim tanır ki?

Yöresel kadın sorunlarını anlatmak için, sayfalar dolusu, kitaplar dolusu sözler yazılır ama kısacık bir şarkı sözünde anlatıvermişti Aysel Gürel; Anadolu kadın kıyımlarını,

Diri diri gömülen kızların öyküsü Ünzile’de

Firuze’nin sözlerinde hüzün buğusu gibi yiten gençliğimize çoğumuz ağladık, ilerde ki yıllarda bugün doğanlar da ağlayacaklar?

İnsanların, kafaların içindekilere boş verip, dış görünümlere takıldığı, Kadını görsel bir süs gibi algılayan, gerçek yeteneğe öncelik tanımayan ve bir türlü bundan kurtulamayan güya gelişmekte olan bu topluma erken gelmiş diye düşünüyorum; sözlerini anlatmak içinde çıldırması lazımdı, gerekeni yapacak kadar akıllı ve yetenekliydi, yaptı da. Hakkımız Helal olsun.

Hoş bir tebessüm gibi geçti ömrümüzden Aysel Gürel. Dilediği özgür cennetinde sonsuz olsun huzuru.

Sedef Kandemir

Not: Tırnak içi sözler Deniz Durukan- Aysel Gürel röportajından alıntılanmıştır.

 
Toplam blog
: 12
: 509
Kayıt tarihi
: 05.08.07
 
 

Çok genç yaşlarda "Büyüdüğümde ne olmak istediğim" sorusuna verdiğim cevap yazar olmaktı.Büyüdüm ve ..