Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Ekim '06

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

Bir televizyon hikayesi...

Bir televizyon hikayesi...
 

Çok uzun zamandır televizyon izlemiyorum. Nasıl ve neden düşman oldum televizyona hatırlamıyorum? Oysa eskiden ama çok eskiden en sevdiğim şeylerden biriydi. Şimdi ise aklıma bile gelmiyor? Bugün kumandayı aldım elime ve biraz bakınayım dedim. Hiç bir program ilgimi çekmedi ve hiç bir programın sonunu getiremedim.

Önce ortayaşlı bir kadıncağızın feryat figan eşinin dayaklarını ve çektiği acıyı anlattığı bir programa denk geldim. Kadın öyle çok ağlıyordu ve karşısındaki program sunucusu öyle yapmacıklı bir edayla onu teskin etmeye çalışıyordu ki bir süre bakakaldım. Sonra parlak pembe rujlu ve dar pantolonlu sunucumuz sanki tüm gününü kuaförde, mağazalarda ve ayna karşısında değilde halkın içinde onları dinleyerek ya da kadın sorunlarına ilişkin araştırmalar yaparak geçiriyormuş gibi, kadını küçük bir el hareketiyle susturdu ve erkeklerin kadınlara şiddet uygulamasını bir türlü anlayamadığını ve bunun korkunç bir şey olduğunu aslında hiç de inanmadığını gösteren oldukça ucuz bir yolla anlatmaya başladı. Öfkelendim ve başka bir kanala atladım.

Diğer kanalda bir yarışma programı "bizden mutlusu yok çünkü yarışıyor ve eğleniyoruz" modlu yarışmacıları ile şen şakrak devam ediyordu. Sunucu ordan oraya zıplıyor ve espri olduğunu sandığı ve işin ilginci oradaki herkesin espri olarak yorumladığı benim ise "Ben aptal mıyım da anlamadım?" diye kendi kendime sorduğum bir dolu laf kalabalığıyla programın gemisini güvenle yürütüyordu. 3 dakika. Tahammül sürem bu oldu. "Elveda ve sonsuza kadar görüşmelim" diyerek bir kez daha kanal atladım.

İşte bir çizgi film. Rengarenk. İşte bunu izleyebilirim dedim kendi kendime. O da ne? Er Ryan'ı kurtarmak filminin çizgi versiyonu mu bu nedir? 8 yaşındaki çocuklar bunları izliyor ha? Şimdi anlaşıldı bizim ufaklıkların neden oyuncak silahlara bayıldığı, odalarını küçük tankların süslediği. Delirmemek işten değil.

Bir kez daha bakalım bu sefer ne ile karşılaşacağım? Müzik. Evet. Bunlar kim? Arka arkaya 3 klip izliyorum. Ben nerede kalmışım aceba? Hiç birini tanımıyorum. Şarkı sözlerinden hiç bir şey anlamıyorum. İki seçenek var ya bu sözlerin gerçekten bir anlamı yok ya da ben anlamıyorum. Yaşlı teyzeler gibi kafamı iki yana sallayarak bununla da vedalaşıyorum.

Hayır televizyon seninle bir hikayemiz olamayacak. Bu anlaşıldı. O minik yeşil düğmeye basıyorum ekran kararıyor. Geriye kafamda kocaman bir soru işareti; tüm bu programlar raiting alıyorsa ve ben bunun nedeni anlayamıyorsam, o programlarda ilgimi çekecek en ufak bir şey bulamıyorsam bunun nedeni ne? O kocaman topluluk bunları izliyor, değil mi? O halde..

Ben uyumsuz ve yabaniyim...

Resim. Gustave Courbet

 
Toplam blog
: 408
: 1090
Kayıt tarihi
: 17.06.06
 
 

Gazetecilik okudum... Ama gazeteciliği sırf yazabilme serüvenine bir adım daha yaklaşabilmek için ok..